TMMOB’ne ceza ‘siyaseten’ yanlistir
Sivil Toplum Kuruluslari (STK) kavrami Türk siyasi literatüründe çok yeni bir kavram. 1960 ve 70’lerde ‘Demokratik Kitle Örgütleri’ olarak anilan bu kurumlar, Türkiye’de esas siyasal anlamlarina 1990’larda kavusabildi. Bu açidan STK’lar için en parlak dönem bu yillardir.
Sunu ifade edelim ki, STK hangi alanda faaliyet yaparsa yapsin dogasi geregi siyasaldir. Ve siyasal oldugu için de toplumsal bir talebi devlete karsi savunurlar. Siyasal, toplumsal alaninin genislemesi temel islevleridir.
Her ne kadar Türkiye’deki STK’larin büyük bir kismi bunu reddetse de, isin dogasinda bu vardir. STK olarak bu siyasallasmayi reddedenlerin temel gerekçeleri asagida açiklamaya çalisacagim gibi, sosyal devletin yapmasi gerekenleri yapiyor olmalaridir.
Türkiye’de STK’lari çok kaba genelleme ile üçe ayirmak mümkün.
Asagida yapacagim ayrimin disinda kalan özellikle yerel hemsehri dernekleri ve ekonomik çikar gruplari da bulundugu notunu düseyim.
1.Gup: Bu grupta evrensel anlamda hak, özgürlük, çevre gibi duyarlilik ve talepleri siyasallastiran STK’lar. Örnegin Insan Haklari Dernegi, Mazlumder, Düsünce Suçuna Karsi Girisim gibi STK’lari bu grupta saymak mümkün.
2.Grup: Bu alanda yer alan STK’lar, sosyal devletin yerine getirmedigi hizmetleri devletten aldiklari yardimlarla gerçeklestiren bu açidan apolitik olmayi siyaseten tercih eden kurumlardir. Yine Türk Egitim Vakfi, Yesilay gibi kurumlar bu grupta degerlendirilebilir.
3. Grup: Bu grupta yer alanlar ise özünde STK olmayip, devletin ideolojik aygiti olan ve faaliyet gösterdikleri alanda devletin yönetmesini kolaylastiran kurumlardir. Son günlerde öne çikan TMMOB, Barolar, TOBB bu grubun içinde yer alir.
SIVIL TOPLUMUM ÖNEMI
Burada konumuz olan ilk grup ve üçüncü grup konusuna girelim.
1980 ve 90’larda öne çikan hak ve özgürlük talebinin siyasallastiran STK’lar o dönemde faaliyetlerini sürdürmek için Türkiye içinde fon bulmakta zorlandilar. Çünkü bu kurumlara fon vermek, veren kurumlar açisindan devlet katinda itibar kaybi demekti.
Ilginçtir bu kurumlarin 2000’lerden sonra varliklari devam etse de sesleri ve talepleri daha az duyulur oldu. Bunun en önemli nedeni AK Parti’nin izledigi siyasetin bu gruptaki STK’larin talepleri ile uyumlu olmasidir. AK Parti bu kurumlarin sikâyet ettigi pek çok sorun konusunda iyilesme sagladi. Ancak bu kurumlarin varliklari ortadan kalkmadi.
Son bir iki yil içinde bu kurumlar, hem ses hem de görünürlük olarak tekrar ortaya çikmislarsa bu, hükümetin izledigi siyasetin degismesindendir.
Sonuçta bu STK’larin varligi ve talepleri siyasidir. Ve talepleri toplumsal alaninin genislemesi devlet alaninin daralmasidir. Siyaset disinda bu islevi yerine getirmeye çalistiklari için varliklari önemlidir. Devletle toplum arasinda siyaset disinda bir arayüz ifade etmektedirler.
DEVLETIN STK’SI OLMAZ
Gelelim üçüncü gruptaki STK olmayan STK’lara. TMMOB, Barolar, TOBB gibi kurumlar özünde devletin, bu kurumlarin faaliyet gösterdikleri alani kontrol edebilmek için tesvik ettigi, imtiyazlar verdigi devlet kurumlaridir.
Bu kurumlarin çogu halen mevcut halleri ile Eski Türkiye reflekslerine baglidir. Geride biraktigimiz 10 yillik dönemde bu kurumlarin yönetim kurullari seçimlerinde aday olan gruplara, olusumlara baktigimizda kimlik siyasetinin yasandigini çok net biçimde görürüz. Taraflar için bu kurumlar fethedilecek yerlerdir.
Bugünbaktigimizda barolarda siyasal konularda ideolojik bölünme bile bunu durumu net biçimde gösterir.
Darbe davalarinda nasil bazi barolar öne çikmissa, bugün Gezi Protestolarinda TMMOB, TMMO gibi kurumlarin öne çikmasi bu ideolojik bölünme ile açiklanabilir.
Önceki gece Meclis’te bu kurumlardan olan TMMOB’nin gelirlerini kesintiye ugratan düzenleme torba yasada kabul edildi. Kabul edelim ki, bu düzenlemenin gerekçeleri siyaseten ikna edici olsa; zamanlamasi, tartisilmadan son dakika degistirilmesi Gezi Protestolari ile dogrudan baglantili oldugu algisi olusmustur. Bu yönü ile de yanlistir.
Eger evrensel anlamda bir STK’dan bahsedeceksek bu gruptaki kurumlarin devlet tarafindan lagvedilmesi ya da bu kurumlarin kendilerinin devletten ayristirmalari gerektirmektedir.
Bu açidan STK’larin temel misyonu toplumsal yani kamusal alanin genisletilmesi talep etmek ve bunun için mücadele etmektir. Kamusal alanin genisligi toplumun gücü demektir. Bunun saglayacak bir unsur siyasetse ikinci unsuru STK’lardir. STK’larin bu yönü ile en temel özelligi ise muhalif olma halidir.
—————————————–
Yeni Safak-12 Temmuz
Murat Aksoy