Gerçeklikten korkulmaz

Mayis ayina kadar Türkiye bu dünyanin normal bir ülkesiydi. Bazi sorunlari vardi, aksayan isler vardi, ama bunlarin olmadigi ülke mi var dünyada? Ayrica, birçok alanda, yakinindaki (dogusunda veya batisinda), karsilastirilabilir ülkelerden daha basarili bir yol izliyordu.
Mayis’tan Haziran’a geçerken bu durum sert bir biçimde degisti. ‘Ne oldu? Nasil oldu?’ diye sorusturmaya, arastirmaya basladigimizda bu degisimi yaratan Gezi protestosunun kendine özgü bir birikimi oldugunu görüyoruz; gene de, beklenmedik, onun için sasirtici bir olaydi ve hâlâ çok iyi anlasilmayan özellikleri var.
Mayis’ta ‘günlük güneslik’, Haziran’da ‘toz duman içinde’ bir ülke! Birçok kisi bunu ‘iyiden kötüye’ dogru bir gelisme olarak degerlendirecektir. Ayrica, ‘kötü’ diye siniflandiracagimiz olaylar Temmuz’da da devam ediyor, herhalde Agustos’ta, Eylül’de de devam edecek.
Ben gerçeklik dedigimiz seyin, ‘kötü’ olabilecegini hiç düsünmedim ‘iyi’ oldugunu da düsünmedigim gibi. Hamlet’in dedigi gibi, hayatta ‘iyi, kötü’ yok; bizim düsünmemiz yaratiyor bu ayrimi. Gerçeklik, sadece gerçekliktir.
‘Iyi, kötü’ gibi ahlâkî çagrisimlari da olan bir dille konusmak degil, ama gerçekligin ne oldugunu anlamaya çalismak… Buna her zaman çok önem vermisimdir ‘anlama kapasitemiz ve imkânlarimiz’ çerçevesinde, her zaman anlayamadigimiz bir seyler olacagini bilerek. Bu çerçevede, gerçekligin kendisi için ‘iyi/kötü’ demem ama gerçekligin ortaya çikmasinin ‘iyi’ olduguna inanirim. Ortaya çikan gerçeklik bizlerin ortaya çikmasini istedigimiz gerçeklik olmayabilir. Ama gerçekligin ne oldugunu görmeyerek, hattâ görmeyi reddederek yapilacak her hesap, plan, girisim basarisiz kalmaya mahkûmdur.
Dolayisiyla Gezi protestosundan ben bu anlamda da memnunum. Basta söyledigim sekilde, Mayis’ta gördügümüz Türkiye, Haziran’da bastan asagiya degistigine göre, Haziran’da yeterli netlikte görmedigimiz seyler varmis. Yani, gerçekligin önemli bir kismi gözönünde degilmis.
Söyle söyleyeyim: Mayis sonuna kadar Türkiye’de yeni olan sey AKP idi. Gerçekten ‘yeni’ miydi? Muhtemelen degildi; ama karsisinda yer alan partiler o kadar eskiydi ki, AKP yepyeni görünüyordu.
Gezi ile birlikte AKP yeni olmaktan çikti, ‘eskiler’ listesine girdi.
‘AKP’ derken, aslinda, daha çok varolan yönetimi, önderligi kastediyorum. AKP aslinda çok eski ve köklü bir ideolojik ve siyasî egilimin, hareketin bugünün Türkiye’sinde aldigi biçimin adi. Bu son halka, önderligiyle, öncü kadrolariyla, bir önceki halkaya oranla ‘yeni’ydi. Eski kadrolarin zihninde yer almayan kavramlarla geliyordu. Yeni bir dille geliyordu. Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Erbakan Avrupa Birligi’ne ne gözle bakar, hakkinda hangi kelimelerle konusurdu? AKP nasil davrandi?
‘Ama simdi AKP de Erbakan gibi konusuyor’ diyebilirsiniz. Derseniz hakli olursunuz.
Buna dayanarak, ‘Zaten AKP hep böyleydi, simdi aslina döndü’ derseniz, buna katilmam. Bir kere, bu tür ‘özcü’ düsünce yöntemlerini benimsemem. Bu konuda, daha birçok konuda, AKP halkasi, Islâmci ideoloji- siyaset egiliminde otantik bir dönüsümü temsil ediyordu. Gezi Protestosu, bu halkanin önderlik düzeyinin demokrasi ve modern dünya anlayisinin sinirlarini gözler önüne sermis oldu.
Bunun zamani geliyordu zaten. Isaretler de nicedir belirmisti. Birikmis enerji, bu zaman diliminde ve bu biçimde patladi. Patlayinca, bazi örtüler açilip saçiliverdi; gözönünde olmayan bazi seyler görünür oldu.
Yani, iyi oldu.
————————————–
Taraf-13 Temmuz
Murat Belge