Makale

Cin lambadan çikti, yasasin cinnet

Çevremize baktigimiz zaman, her seyin hizli bir degisim içinde oldugunu gözlemleyebiliyoruz. Özellikle Kürt cografyasinda iyi günlere dilegiyle hizli bir dönüsüm yasaniyor. Cinin lambadan çikip sürecin barisa dogru yol almasini diledigimiz günümüzde kitliktan çikmisiz gibi dört elle sarilmisiz baris sürecine. Nasil sarilmayalim? Kürt cografyasinin altinin üstüne getirildigi,genç nesile kirimin dayatildigi, failleri aramizda cinayetlerle, yakip yikmalarla ates düstügü yeri, sadece düstügü yeri yakip küle çevirmis. Otuz yillik toz duman içinde vahsi bir hiyerarsinin ermis edasiyla dayattigi yikimin orta yerinde ise zafer kazanmis sövalyeler anit gibi karsimiza dikilmis piskin piskin siritiyorlar bu süreçte. Biz de kazanimimizi içimize sigmayan, gözlerimizden ilk kez sevinç gözyaslari fiskirana dek kahkahalarla neden disa vurmayalim?

‘Yasasin baris. Ha ha haaaa!..’

Emir ve komuta zinciriyle Ergenekon ve yerel versiyonlarinin biçimlendirdigi ‘götürün’ler ve ‘götüren’lerin basindan beri kazanacaklarini bildikleri tasarim ve akil kurmalarla dayattiklari ortamin ganimetleriyle, eh zevkten cinnet geçiriyorlar. Cinnet bu. Bilindigi gibi iflah etmez zihinsel bir hastaliktir cinnet. Bazen intiharlarla sonuçlanabiliyor.

Dünyanin her yerinde durulanan ortamlar, akil yürütmeler ve esitlikçi adalet anlayisiyla sorgulama ve yargilama dönemlerini yasatirken, Kürt cografyasinda ise toplumun benligini sarmis despotizme boyun egis, bu yasamsal mekanizmanin yasam bulmasina izin vermiyor. Bu nedenle zevkten cinnet geçirmelerin disa vurumu intiharlara umut baglanmis. Bir korodur tutturulmus.

‘Haydi köprüyeee!’

‘Sana ölümün yakisiklisi yakisir…’

‘Atla atla, huraaa!..’

Durulanan sürecin, sömürü ve siddet çarkinin yerel versiyonlarini , biçimlendirdigi despotik siyaset mantigini sikintiya sokacagi endisesine karsi ültimatom gibi derinden yükselen boyun egis nasihatlari toplumun kimyasini bozmus depresyon geçirtiyor.Yasatilan bunca acilara, yakip yikmalara karsi kulaklarda çinlanan ‘hisss!’ seslerine eslik eden yüzleri, gözleri yalayip geçen yalimlar, Kürtlerden kuzu sessizligini istiyor. Yakici yalimlar yermiyormus gibi ne Kürtlük ne de Türklükle alakali olmayan, istenildigi zaman her kaliba devsirilebilir kiralik akil hocalarinin, tasasiz kalemlerin, partneri her zaman derin odaklar olan sömürü ve siddet çarkini kutsayici kalem oynatmalari, sevirdasliklari depresyon geçiren toplumu sanki cinnet geçirmeye hazirliyor, kaygan bir zemine oturtulmus sürecin saboteye müsait oldugunun da isaretlerini veriyor.

Bundan hareketle, özellikle JITEM eksenli silahli kabilelik zorbaligiyla ayni rotayi izleyen despotik siyaset mantiginin feodal zeminde bulusmasi, sadece feodalizmi kurumsallastirici sigorta sayilmakla kalmiyor. Kemalizmin Dersim ve Zilan katliamlari sendromunu kullanarak Dersimlilerin suur altini esir alisina öykünüp Kürtlere yönelik jenosidin zamana yayilmis hali olarak karsimiza çikan faili meçhuller sendromuyla Kürtlerin suur altini esir almaya çalisiyor. Bu esir alis, vatandaslik ve adalet kavramlarini sorgulamayi acizlik saydiriyor ve buna Kürtlerin birlikteligi deniliyor. Feodalizm zorbaligina boyun egisin ilahi bir istem oldugu ruh hali insan olma sartlarini yok ederken, toplumun zihnine enjekte edilen sembollere siginmayi erdem saydiriyor. Yer,zaman ve mekana göre de Islam kardesligi diye adlandiriyor. Bu Islam kardesligi mantigi ugranilan zulmü ahirete birakmayi vahyetmekten de geri kalmiyor.

Peki bu ruh haline zorlayis Islam kardesligiyle örtüsüyor mu? Elbette hayir.

Amara’da yasanan,zat-i sahanenin bastigi düsünülen topragi avuç avuç yemeler, dogdugu evin duvarlarina tavaf niyetine yüz sürmelerle yasanan ne mistik ne de mantiksal açiklamasi olmayan tapinma seramonisi her ne kadar düsürülmüslükten depresyon geçiren toplumun, yitirdiklerinden bir seyleri telafi etme düsü, politik dürtü olarak karsimiza çikiyor olsa bile, Hz. Ismail’in vefatindan (M.Ö.1189) yillar sonra Mekke’den ayrilmak zorunda kalan Cürhümi kabilesinden bazi ailelerin yerlestikleri mekanda Mekke askiyla puta tapiciliga yönelmelerini hatirlatmasi, yaratilabilir tehlikeler barindirdigi unutulmamali.

Amara’da yasananlara tasasiz kalemler cerrah ustaligiyla istedikleri kadar estetik bir görüntü uydursunlar, toplumsal mozaigin hassasiyetlerini kasimada amacin, adaletin yasam bulabilirligine karsi cinnet ile cennet arasinda gidip gelmelerin de yogun oldugu Kürt cografyasinda yasamin her an tehdit altinda tutulabileceginin mesajini veriyor.Üstelik Ergenekonun bütün kurallariyla ayakta oldugu bir cografyada.

Bu talihsizlik bahane edilerek medyada ve internet ortaminda hiç de ehil olmayan anlayisla bir yandan cihad çagristirici diger yandan Islam aleyhinde yazilanlar, hassasiyetleri kasiyici anlayis Kürtler arasinda mümin-münafik gibi çok tehlikeli bir kutuplasmanin amaçlandigi endisesi yaratmis. Oysa iki taraftan da yazilanlara bakilirsa, Islam kültüründen ve tarih bilgisinden yoksunluk hemen göze batiyor.Yazilanlarin özellikle Islam peygamberinin vefatindan sonra dört halife döneminde yasanan çatismalar ve bu çatismalarin galibi Emevilerin yayilmaci ve yagmaci mantigina takilmakla Islami yorumlamak,yanilgidan baska bir sey degil. Ister Emevilerin,ister Osmanlinin yayilmaci ve yagmaciligi Islamin yayilmasina herhangi bir katki sunmadigi gibi sadece Islam alemi ile hiristiyan alem arasinda husumetlere ve düsmanliklara neden olmus ki bu da Kur’an’da geçen ve Islam peygamberinin yeri geldikçe tekrarladigi dinleri ve inançlari hosgörüye çagiran kutsal yemine aykiridir.’Kasem ederim Isa’ya ve incile. Kasem ederim zeytine. Kasem ederim Tur’i Sina’ya ve Zebur’a’diye baslayan ilahi yemin, Islamda cihadizmin olmadigini, hosgörü dini oldugunu yeminle kanitliyor.

Islamiyetin Medine’de yayildigi yillarda Müslümanlara saldirilarla baslayan savaslar sonrasinda esirleri korku ve panik içinde gören peygamber, her zaman aralarina karismis,onlarla oturup aglamis ve af ilan etmis.Peygamber döneminde hiçbir kadin recm edilmemis.Hendek savasinda kendisiyle aralarinda saldirmazlik akti olmasina ragmen savas alaninda akde uymayarak müslümanlari arkadan vuran kabileden yazili akite taraf ve tanik görünenlerin yakalanip yargilanmalari istenirken bunlarin ‘Biz yahudiyiz. Bizi ancak Tevrat hükümlerine göre yargilayabilirsiniz,’ itirazlari üzerine Tevrat hükümlerine göre yargilanmislar.’ Ayni kavimden olup kendi kavmine ihanet edenler ölümle cezalandirilir,’bab ve bendlere göre idam edildikleri dogrudur. Bunun disinda peygamber döneminde hiç kimse ölümle cezalandirilmamis. Çünkü Islam insanidir. Sefkattir, merhamettir, insanca paylasmaktir. Insani olmayan hiçbir sey Islami degildir. Önemlisi Islam peygamberinin ‘Komsusu aç iken tok yatan bizden degildir,’ derken komsunun dini, milliyeti, rengi belirtilmemis.

O dönemde peygamberi ve kureyslilerle Müslümanlar arasinda yasanan çatismalari adamlariyla izleyen Roma hükümdari II.Heraklius’un ‘Böyle bir peygamber benim ülkemde yasiyor olsaydi, kendi ellerimle ayaklarini yikardim,’ sözleri bosuna degil.

Günümüzde yasananlar, karsimiza alim yani ehli vukuf sorununun varligini ortaya koyuyor.

Islam peygamberi Hz.Muhammed(s.a.s) e sormuslar.

‘Alim kime denir, alim olma halleri nelerdir?’

Hz.Peygamber:

‘Hem dünyayi hem ahireti aydinlatacak bilgi ve amele sahip insandir alim. Alimin bogazindan haram mal geçmez. Kul hakki geçmez. Çünkü ahirette insana sorulacak ilk soru kul hakki yiyip yemedigi, haram mal edinip edinmedigidir. Bu nedenle gerçek alimin amelle söyledigi her söz bin rekat namazdan daha hayirlidir. Alimin uyku hali bile alim geçinen cahilin ayik halinden daha hayirlidir,’ diye buyurmus.

Demek ki Islamin afaki, Islamin yorumlanmayisindandir.

Islamin yorumlanmayisi nedeniyle toplumsal dinamizmi Kur’an’in ögretilerinden mahrum birakilmis, Islamin red ettigi gelenekçiligi, töreciligi asamayip alt toplum durumuna en çok Kürtler düsmüs. Örnegin Fecr Suresi 19 ve 25. Ayetleri derki ‘Mirasi helal haram demeden yiyorsunuz. O gün Allah’in edecegi azabi kimse edemez.’ Lut suresi 113.’Sakin zulmedenlere en ufak meyil duymayin.’ Taha suresi 9. ‘Sakin öksüzü üzme.’ gibi daha nice surelerin Kürt cografyasinda camilerde,cemaatlerde tartisildigi görülmemis.

Kürt cografyasinda yasamin, feodalizmin bencil çikarlarina hapsedilmislikte din adami diye Kürtlerin yasamina dayatilmis, bazi istisnalar disinda ne dini ne de ilmi egitimi olmayan, sunumu toprak sahiplerince yapilmis mellelerden soyut degil,’ derken medrese egitimli alim düzeyinde Melle Hüseyin Sagniç gibi din adamlarimizi da saygiyla anmayi unutmayalim.’ Geçimi, üretim iliskilerini tamamen elinde bulunduran toprak sahiplerinin zekat adi altinda bagislayacagi gelire baglilik, zamanla feodalizm-melle ittifakina dönüserek Islami meta olmaktan çikaracak sosyo ekonomik yanini algilayip toplumda paylasma kültürünü yasama geçirmek yerine harami helal gibi gösterme ustaligiyla Islami ve insani degerleri derinlere itmis. Islam adi kullanilarak Islami degerlerin derinlere itilmislik toplumun alt katmanlarina cehennem ve zebbani korkusu olurken, sosyallesmesi Bakara, Nisa, Nur, Meryem surelerinde belirtildigi gibi Islamin emri olmasina ragmen kadinin yasamina azap olmus.Toplumsal ahlakta vurgularin çogunlukla kadin bedeni üzerinde yapilmasi sadece nikah üstüne nikah kiymakla kalinmamis. Kadinin erkek kardesinden miras talebinde bulunmasi bile haklari feodal mantikça erkek kardesin imtiyazi sayildigi için bu insani ve Islami istem,kadinla erkek arasinda yaratilmis hak ve onur farkliligina isyan sayilarak töre suçu sayilmaktadir.

Hazindir, Kürt cografyasinda Islam adina adalet ve hakkaniyet arasinda yaratilmis bu uçurumun Islami olmadigini,Islamin birden fazla evliligi de haram kildigini ‘Avrupa Üzerinde Islam Günesi’ adli yapitiyla bir Alman yazardan ögreniyoruz. Dahasi Amerikali müzisyen Yusuf El Islam’in ‘Ben Kur’an’i tanimadan Müslümanlari tanisaydim, Islam dinini seçmezdim,’sözleri hiç de yadirgayici degil. Çünkü bati dünyasi feodalizm-din adamligi ittifakini asali alti yüzyili askin bir zaman dlimi olmus. (Örnek: Derebeyler-Cizvit papazlari ittifaki.)

Yazilanlara ve yasananlara bakilirsa karsimiza söyle bir gerçek çikiyor. Önce dinin gericilik oldugu fikrinden vazgeçilmeli. Bunu algilamak, laboratuvar ortaminda icadi bir çalisma gerektirmiyor. Tarih bilgisi destekli teorik bir çalisma yeterlidir. Öncelik, Kürtleri somut gerçeginden uzaklastirip adalet ve hakkaniyet arasinda yaratilmis uçurumun orta yerine sikistirilmisligini’en iyi O biliyor,’ mantigiyla günah keçisi yaratma ve zihin bulanikligi yaratici felsefe kurnazligina, despotizmin estetik ustasi kalemsörlerine karsi muhalif Kürt siyasetinin hipnoz halinden kurtulmasina verilmeli. Çünkü hangi taraftan bakilirsa bakilsin, Kürtleri kendi içinde demokratik yasama layik görmeyen Ergenekon-Feodalizm ortakliginin biçimlendirdigi siyaset mantigiyla Kürt çogunluk arasinda güven iliskisi hayli zedelenmis, ciddi bir kirilma yasaniyor. Ergenekon sorusturmasi denilince yasanan panik, akillara yikimlarin yarattigi sevinçten cinnet geçirmeleri getirebiliyor.

Otuz yillik yikim sonrasi varilan süreçte Kürt çogunluk demokratik çözümün neresinde? sorusunun karsilik bulmayisi, sürecin kirlilikleri örtücü bir rotaya yönelmesinin yarattigi ürküntü, buna ragmen bu siyaset mantiginin basarili olmasi halinde entegre olamayisin yarattigi ruh hali Kürt çogunluga depresyon geçirtiyor.

‘Haydi köprüyeeee!..’

Ali Kizilay

Balkêş e ?
Close
Back to top button