Makale

Birileri dogru söylemiyor….

AK Parti Hükümeti’nin agir toplarindan Binali Yildirim beyefendileri katildiklari bir televizyon programinda, Istanbul Bogazi’na yapilacak 3. Köprüye Yavuz Sultan Selim adinin verilmesine yönelik tepki ve elestirilere iliskin olarak, ‘Alevi katliami bir efsanedir, gerçeklikle bir alakasi yoktur’ demis ve ‘köprünün adi degismeyecek’ diye buyurmuslar. Bakan Beyefendileri söylediklerini de, Istanbul Üniversitesi’nden ‘Feridun Emecen’in ‘yillar süren çalismalari’na dayandirmis!…

Bakan Bey, bu efsaneyi kimlerin uydurdugunu belirtmiyor ama tahmin etmek zor olmasa gerek: ‘Gelisen, büyüyüp güçlenen Türkiye’nin içte ve distaki karsitlari, uluslararasi faiz lobileri, vs, vs…

Adi geçen beyefendiyi tanimiyorum. Ama koskoca Bakan yalan söyleyecek degil ya… Sayin Feridun Emecen mutlaka yillar süren bir çalisma içinde olmustur. Ama gerçegi ortaya çikarmak için mi, yoksa resmi tarihin geregi olarak katliamlari inkar etmek, devletlûlarin yaptigi kötülükleri aklamak için mi?

Binali Yildirim’in dediklerini dikkate alarak, Sayin Emecen’in ‘Osmanli sultanlarinin katliamlarini gizlemek, mizragin çuvala sigmamasi durumunda da katliamlari aklamak için bin dereden su getiren ve asina oldugumuz ‘arastirmaci’lardan farkli olmadigini söylersem eger, kendisine haksizlik mi yapmis olurum?

Kim dogru söylüyor?

‘Ismail Hakki Uzunçarsili, ‘tarihçilerin kutbu’ olarak nitelendirilen, uzmanlik alani ömrünü adadigi Osmanli tarihini incelemek olan ve Osmanli tarihinin belgeleriyle incelenmeden, kanunname ve arsivi okunmadan dogru anlasilamayacagini savunan bir tarihçidir.

Konuyla ilgili verdigi bilgiler söyle:

‘Yavuz Sultan Selim, sehzadeler gailesini iki senede bertaraf ettikten sonra Iran seferine hazirlaniyordu; fakat Sah Ismail’in Anadolu’da el altindan yaptigi tahrikatiyle Osmanli idaresinde bulunan kizilbaslar o tarafa meyletmislerdi ve bunu sah kulu hadisesi göstermisti. Bundan dolayi Sah Ismail ile yapilacak harpte memleket içinde yer yer Alevi isyanlariyla devletin basina büyük bir gaile çikmasi durumu pek ziyade tehlikeye düsürebilirdi; bunun için Anadolu’daki beylerbeyligi ve sancakbeylerine verilen emirler üzerine bunlar arastirilarak Sah Ismail’e taraftar olan ve ayaklanmak ihtimalleri bulunanlarin bir defteri yapilmis bu suretle nazarratlari dokunacak olan kirk bin kisi haps ve idam ettirilmistir.’ (Ismail Hakki Uzunçarsili, Büyük Osmanli Tarihi, c. 2, sf. 257-258)

‘Ayni yerde 2 No’lu dipnotta da ayni bilgi yineleniyor: ‘Bundan akdem padisah Anadolu’da aram eden kizilbaslari teftis için hükkam-i memalike hükümler gönderip yedi yasindan yetmis yasina varinca kizilbas oldugu sabit olanlarin isimlerini deftere kayit ile kendisine gönderilmesini emretmisti. Padisahin emri ile kirk bin kisi tevkif olunarak kimi katledilmis ve kimisi hapis olunmustur.’

‘Türk dostu’ olmakla nam yapmis Fransiz tarihçi Alphonse de Lamartine de ayni bilgiyi teyit ediyor:

‘Sultan Selim casuslari araciligi ile Anadolu ve Rumeli’nin bütün köy, kasaba ve asiretlerinde yasayan Alevilerin listelerini hazirlatti. Bu listelerde yedi yasindan ihtiyarlara kadar kirk bin kisinin adi yazilmisti. Bursa sarayindan verilen bir isaret üzerine bu kirk bin kurban milli inanç adi altinda acimasizca bogazlandi. Bu kiyimin yarattigi dehset havasi, buna benzer olaylar Italya, Ispanya ve Fransa’da da oluyor gerekçesiyle Osmanli tarihçileri tarafindan önemsenmedi.’ (Alphonse de Lamartine, Osmanli Tarihi, c. 1, sf.370)

‘Bu da bir baska Islam tarihçisinin anlatimi:

‘… Ibn-i Kemal gibi bir âlimden de gerekli fetvayi aldiktan sonra, Anadolu’yu kasip kavuran ve Kizilbas adi altinda her yerde Osmanli Devleti’ne karsi kiyam eden bu insanlarin teftis ve tahkik olunarak, uslanmayanlarinin kati edilmelerini ve uslanmasi muhtemel olanlarinin ise haps edilmelerini emretmistir. Bunlarin sayilari bazi tarihçilere göre yaklasik 40.000 kisidir ve bunlardan ne kadarinin öldürüldügü de kesin belli degildir. Ancak bu isyanci gruplarin bastirilmamasi halinde, Sah Ismail’in üzerine gitmenin tamamen yararsiz oldugu da gün gibi ortadadir. Olayi inceleyen Uzunçarsili, Kizilbaslarin ne kadar insan öldürdügüne dair binleri bulan rakamlar verdikten sonra, Yavuz’un baska çaresi yoktu demektedir.’ (Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Bilinmeyen Osmanli, Akt. www.sorularlaislamiyet.org)

‘Bu da Yavuz’un tarihçilerinden Hoca Saadettin Efendi’nin anlatimi: ‘Bundan önce ayagi ugurlu padisah Rum diyarinda yerlesmis bulunan Kizilbas tutkunlarini ve Alevi tavsanlarini arastirmak için ülke yöneticilerine uyulmasi gerekli buyruklar gönderip, yediden yetmise varinca ol yaramazlardan ne idügü saptanan eskiyanin adlari defter olunup, mutlu kapiya bildirilmelerine Ferman-i Hümayun çikmisti. Cihanda geçerli bu buyruk geregince yöneticilerin arastirma ve taramalariyla sayilari kirk bini bulan bunlarin kimi ortadan kaldirilip, kimi de hapse attirildi.’ (H. Saadettin Efendi, Tacüt Tevarih, C. IV, s. 176)

‘Bilerek Alevi tarihçilerini kaynak göstermiyorum ve bu kadari herhalde ‘nereden çikti bu 40 bin Alevinin katledilmesi’ sorusunun yaniti olmaya yeter diye düsünüyorum… Solakzade Mehmet Handemi Efendi’nin Yavuz Selim’in Anadolu’daki eylemlerini övdügü su satirlari da naklederek: ‘Bundan baska kan damlayan kilicinin basi, Kizilbas kalabaligini nice defa perisan eyledi.’ (Mehmet Hemdami Çelebi, Solakzade Tarihi, c.1 s.438, Kültür Bakanligi Yay. 1989)

Bu uzun alintiyi, okuyucunun hosgörüsüne siginarak Cafer Solgun’un Taraf gazetesinde yayinlanan ‘Demokratligin bittigi yer [Diyanet]’ adli dizi yazisindan aldim. Alintidan görülecegi gibi, ciddi tarihçiler, Türk dostu yabanci arastirmacilar ve bizzat padisahin vakayinivisleri Yavuz’un fisledigi 40 bin Kizilbas ‘ya ortadan kaldirildi’ ya da hapse atildi’ diyorlar.

Böylesi tarihsel bir olaylara iliskin olarak taban tabana zit iki bilgi dile getiriliyorsa her ikisinin de dogru olmasi mümkün degildir. Bu durumda ya ‘Alevi Katliami bir efsanedir, gerçeklikle alakasi yoktur’ diyen Binali Yildirim dogru söylememekte, ya da Sayin Solgun’un alintisinda adi geçen tarihçiler, arastirmacilar ve Yavuz Sultan Selim’in vakayinivisleri…

‘Sah Ismail ile yapilacak harpte memleket içinde yer yer Alevi isyanlariyla devletin basina büyük bir gaile çikmasi durumu pek ziyade tehlikeye düsürebilirdi’, vb. diyerek, katliami hakli çikarmaya müsait belirlemelerde bulunan Ismail Hakki Uzunçarsili gibi birisinin yalan söyledigini idida etmek zuldür. Padisahlarin her eylemini, her hareketini kaydeden vakayinivisler ise olaylari abartabilirler ama olmamislari oldu diye yazmazlar…

Bu durumda Binali Yildirim açikça yalan söyleyerek, TC’nin inkar ve asimile üzerine insa edilen Alevi politikasinin gereklerini yerine getirmektedir.

Türkiye’de, devlet yönetiminde kim olursa olsun degismeyen tek sey, Türk-Sünni Müslüman olmayan dini ve etnik guruplari inkar ve asimile etme politikasidir.

Yeni ve eski Ittihatçilar, ‘Ermeni soykirimi yalandir, aslinda Ermeniler Türkleri katletti’ derler. Kemalistler ‘atalarimiz katliam yapmaz diyerek’ Piran, Agri, Zilan ve Dersim katliamlarini inkar ederler. Muhafazakarlar ise, Kemalistlerin isledigi suçlar, örnegin Dersim katliami konusunda devlet adina özür dileyecek kadar cesur olan Erdogan’in agzindan, konu Osmanli sarayi ve padisahlari olunca Kemalistlerle, yeni ve eski Ittihatçilarla ayni tavri göstererek, ‘benim ecdadim katliam yapmaz’ diyebilmektedir.

Zaten ‘Kizilbas öldürmek hem farz hem de vaciptir’, ‘Kizilbas öldüren cennete gider’ fetvalarini verdiren Osmanli Padisahlari, 3 kitayi kapsayan Osmanli imparatorlugu’nu kurarlarken ne ülkeleri isgal ettiler, ne de kendilerine karsi direnenleri kiliçtan geçirdiler.

Ecdadinin katliam yapmadigini, pürüpak oldugunu söyleyerek inkar ve asimile politikasini sürdüren AK Parti hükümeti, her yil Alevi açilimi yapsa bile bu sorunu çözemez.

Çünkü çözüm, Binali Yildirimin yaptigi gibi, inkari sürdürerek degil, itiraf ederek, özür dileyip gerekeni yapmakla olur.

Mesud Tek

Back to top button