Agri`nin geçmisi ve sosyo-ekonomik yapisi hakkinda kisa bir degerlendirme
M.Ö ve sonrasinda, çesitli kavimlerin geçis kapisi olan Agri, Çaldiran savasindan sonra Osmanli egemenligine geçmis ve kürdçe yerden çikan tuzlu su anlamina gelen ‘Sorbilax’ ismini almistir. Ta ki Ermeni egemenligine geçinceye kadar bu isimle anilmistir. Ermeni egemenligine geçtikten sonra duvarlari kara taslarla örülen kiliseden dolayi adi Karakilise, 1.Dünya savasi döneminde de K.Karabekir tarafindan Karaköse olarak degistirilmis, 1839 yilinda bucak, 1869 yilinda ilçe ve 1927 yilinda da Agri ismini alarak il merkezi olmustur.
Agri bölgesinin bilinen tarihi Urartularla basladigi belirtiliyor. Bu bölgenin ilk yerlesim merkezi olan Bayazit çesitli kavimlerin isgal ve tahribatina ugramis, 1514 ‘Çaldiran savasi’ndan sonra da Osmanli egemenligine geçmis ve Erzurum iline baglanarak sancak statüsü verilmistir. Bayazit, ismini kimi kaynaklar Yildirim Bayazit’a, kimileri de Sultan Ahmet’in kardesi sehzade Bayazit’a baglamaktadirlar. Bence de en makul tez Sehzade Bayazit ismidir. Çünkü Yildirim Bayazit döneminde bu kent Perslerin egemenligi altindaydi. Son olarak da bu kentin adi, 1934 yilinda Istanbul/Beyazit semtine olan isim benzerliginden dolayi’Dogubayazit’ olarak degistirilmistir.
1927 yilinda il statüsüne geçen Agri, Merkez, Dogubayazit, Diyadin,Tasliçay, Eleskirt, Hamur, Tutak ve Patnos olmak üzere sekiz ilçe ve 572 köyden olusan, 2012 verilerine göre 552.404 nüfusuyla, 11.387 Km2 yüz ölçüme sahip bir alandir. Merkez ilçe dahil tüm ilçelerin yerlesim yerleri genellikle düz arazi üzerinde kurulmustur. Köylerin çogunlugu ise, hayvan besiciligi ve süt ürünlerinin verimliligi için, zozan (yayla) denilen dag yamaçlarina serpilmistir.Su kaynaklari bakimindan zengin bir potansiyele sahip olup, ayrica dogal alabalik’in yetistigi dogal bir gölü ve akarsulari da vardir. Baslica su kaynaklari; Firat’in en büyük kolu olan murat nehri, diger irmak ve akarsularin tarim arazisi ve hayvanciligin gelisimi için, modern metodlarla verimli bir sekilde kullanilmasi durumunda, ilin sosyo-ekonomik kalkinmasina büyük degerler katacagina hiçbir kusku yoktur. Mevcut durumda, sular toprak kanallardan araziye akitildigindan topragi asindirip, ihtiyaçtan fazla ve gereksiz bir sekilde toprakla olan temasindan dolayi, topraga fazla tuz ve kireç birakip çoraklasmaya neden olmaktadir.
Devletin son birkaç yil içinde, tarim, hayvancilik ve sanayilesme alaninda bazi yatirimlari tesvik edici, bazi kararlar almasina ragmen, yatirim için öngörülen kosullarin agirligi nedeniyle, zaten fakir olan bölge halkinin bu kosullari yerine getirmelerine, tesvik için öngörülen kosullarin kendisi imkan vermiyor. Bu nedenle, kararlar sadece kagit üzerinde kaliyor. Ilin kisitli imkanlari ile zengin olmus ve yatirimini batiya yapan zenginlerin tesvik kosullarini tasimalarina ragmen, buraya gelip yatirim yapmadiklari için yatirimlarin gerçeklesme sansi kalmiyor ve böylece tüm çabalar havada kaliyor. Bu nedenle yatirim hizmetlerini gerçeklestirmek amaciyla kurulan, SERKA, SODES, TKDK gibi kurumlar da islevsiz kalmaktadirlar. Sayet bu kurumlarin yatirim ve tesvik kosullari, bölge halkinin kapasitesine göre yeniden düzenlense, belki bir ise yaramis olurlar.
Bu ilde, urartulardan kaldigi bilinen bir çok tarihi kalinti ve antik yerlerle birlikte, Ermenilere ait kilise ya da kalintilarina rastlamak mümkündür. Bunlarin turizm ve kültür varliklarina kazandirilmasi, bölgenin turizm ve kültür faaliyetlerine oldugu gibi ekonomik kalkinmasina da önemli katki saglayabilecektir.
Agri ilinde, pomza, kireçtasi, krom, altin, mermer vd. madenler bulunmasina ragmen, madencilik faaliyetleri, birkaç mermer ve pomza isletmeciligi disinda yoktur. MTA (Maden Tetkik Arama) tarafindan yapilan çalismalarda, yalniz Diyadin ilçesinin bir bölgesinde 100 ton altin yataklari olusumuna rastlanmistir. Buna ragmen bölgede imalat sanayi alaninda kayda deger bir faaliyet yoktur. Daha önceleri Devlet tarafindan kurulan Seker Fabrikasi disinda, Et Ve Balik Kurumu ile Süt Endüstri Kurumu hayvanciligin ve pancar ekiminin azalmasi nedeniyle kapatilmislardir. Ilin cografi yapisi ve sahip oldugu genis çayir, mera ve ekin alanlarinin varligi nedeniyle hayvancilik ve tarim faaliyetlerine çok elverisli bir yerdir.
Özellikle son 30 yilda meydana gelen çatismalar nedeniyle; hayvan besiciligi,ot üretimi ve tarimsal faaliyetlerde önemli ölçüde düsüsler meydana gelmistir. Aslinda Agri hayvan ve tarim potansiyeli bakiminda çok zengin bir durumdaydi. Çok sayida hayvan ve hububat zengini tüccari bünyesinde barindirirken, son dönemlerde bu faaliyetler, maliyetlerin pahali olmasi ve satacak pazar bulunmamasi nedeniyle bitme noktasina gelmistir.Sanayiden yoksun, tek geçim kaynagi tarim ve hayvancilik olan bir toplum için bu durum tam anlami ile bir felakettir.
Nüfusun %50-60’i sehirlerde yasiyor olmasi, sehirlesme anlami tasimiyor, çünkü sehirlesme; sanayilesmenin getirdigi, yasam biçiminin degismesi, yasam kalitesinin yükselmesi yani çagdaslasma demektir. Halbuki buradaki sehirlesme mantigi, köyden kente yerlesme olarak görülüyor. Gerek Agri merkez gerekse ilçeler olsun belediye hizmetlerinin yetersiz olmasi nedeniyle, altyapi, sosyal alan, temizlik ve saglik sorunlari oldukça fazla ve çözüm beklemektedir. Bakildiginda özellikle varoslari büyümüs birer büyük köy görünümden öteye gitmez. Insanlarin yasam tarzi köydekinden pek farkli degil, sosyal ve kültürel etkinlikler de oldukça zayiftir. Dügün törenleri ve bazen yapilan müzik sölenleri disinda herhangi bir sosyal etkinlige rastlanamaz. Ancak belirtmek gerekir ki, son birkaç yildir Agri Kültür Yardimlasma ve Dayanisma adiyla kurulan yeni bir Dernek tarafindan organize edilen/ edilecek olan ‘Ehmedê Xanî, Evdalê Zeynikê’ festivali gibi, kültürel ve sosyal etkinliklerde bir ivme oldugu gözlemlenmektedir. Bu kurumlarin sayisinin artirilmasi veya var olan benzer kurumlarin aktif olarak çalismalara baslamasi, sosyal ve kültürel alanlarda bir genisleme ve gelismeyi tesvik edecektir/ saglayacaktir.
Agri’nin en temel sorunu ekonomik sorunlardir. Bunca yer alti ve yerüstü kaynaklarin varligina ragmen, bu kaynaklarin isletilmemesi ve atil durumda birakilmasinin tarihsel ve siyasal nedenlerinin yaninda; Asiretsel yapi ve çatismali ortamin etkisinin de oldugunu unutmamak gerekir. Bu çagda asiretsel yapi ve siddet ortaminin halen sürüyor olmasinin temelinde, 90 yildir uygulanan devlet politikalarinin yattigi gerçegi de göz ardi edilmemeli. Devletin böylesi bir uygulamayi Agri’ya reva görmesinin nedeni; 1923 yilinda, yeni Kurulan Kemalist devletin, kürdlere yönelik uyguladigi red-inkar ve imha politikalarina karsi, kürdlerin 1926-32 yillari arasinda Agri daginda baslattiklari büyük ve çetin bir direnise karsi devlet hafizasinda yer etmis olan bir reflekstir. Bu duruma örnek olarak, direnisçiler tarafindan düsürüldügü iddia edilen ve sehrin göbeginde kurulan ‘ucube’ uçak abidesi ve heybetli Atatürk heykeli gösterilebilir. O abidenin önünde her hafta sonu resmi törenle göndere Türk bayragi çekilir ve bu olay, bölge halki üzerinde derin bir psikolojik baski olusturuyor.
Her seye ragmen, Agri halkinin öz kaynaklarinin ve sorunlarinin farkina ve bilincine varmalari halinde, yanlis yada kasitli uygulamalara karsi birlik ve beraberlik içinde hareket ederlerse ve itirazlarini herkesin duyabilecegi yüksek bir sesle dillendirirlerse, inancim o ki; yillardir uygulanan bu haksiz ve yersiz politikalari tersine çevirmeyi basarabileceklerdir.
Fehmi Atmaca