Makale

Suriye ile nereye?

Sali hutbelerinin yerini iftar konusmalari aldi. Son salvolar Suriye’ye ve elbet Kürtlere. ‘Yani basimizda Suriye’deki gelismeler artik sinirlarimizi da asmak suretiyle zaman zaman ülkemiz içerisinde de ölümlere neden olmaktadir. Bu hassasiyeti ortaya koyuyor. Sabirliyiz, sabrediyoruz. Ama nereye kadar? Onu su anda burada sizlerle paylasacak durumda degilim.’ Bu esrarengiz son cümle, ‘acaba hükümet çilgin projelerini dis siyasete de mi tasiyacak’ sorusunu beraberinde getiriyor. Suriye’de nokta atislarindan daha kapsamli askerî müdahale siyasî karar alma mercilerinin masasinda mi? Böylesi bir müdahalenin Kürtlerle barisa, diger tarafta bölgeyle ve uluslararasi camiayla olan iliskilere verecegi zararin hesabi yapildi mi?

Içeride veya disarida zora düsen iktidarlarin çilginliklarini biliriz. 1970’lerde Arjantin, Yunanistan… Bu çesit tesebbüslerden hiçbiri umulan sonucu vermemis, aksine o iktidarlari düsürmüstür. Hafazanallah!

Dünya ile nereye?

Pazar aksamki iftarda gizli dis mihraklar, yerli isbirlikçileri ve elbet de Bati nasiplerini aldi. ‘Bilesiniz ki güçlü bir Türkiye’yi dünya pek istemiyor. Türkiye’nin güçlü olmamasi için elinden geleni yapan güçler var. Egemen güçler, emperyal güçler, buna ne derseniz deyin. (…) Daha iyiye gidecegiz daha güzel olacak ama bütün sikinti nereden geliyor? Içimizden geliyor. Nereyle paslasarak? Disariyla paslasarak. Bati asla Türkiye’nin güçlü olmasini istemiyor. Çünkü Türkiye artik gündemi belirlenen bir ülke olmaktan çikti, gündem belirleyen bir ülke oldu.’

Döndük mü 19. yüzyilin güç siyasetine, geldi mi Sevr geri… Bati dedigi, Türkiye’nin her konuda bir numarali ortagi! NATO, Avrupa Konseyi gibi kuruluslarda kararlar birlikte aliniyor. AB’de Türkiye tam üyelik hedefine yürüyor. Güçlü bir Türkiye, serdettiklerinin tam aksine herkesin çikarina. Ama ‘dedigim dedik’ diyen Türkiye degil… Istisare eden, orta yol bulan, saga sola nizamat vermeyen, nötr olmayan ama taraf da tutmayan Türkiye… Basbakan’in dis siyasetteki ‘feraseti’ mâlum. Gündem belirlemek Erdogancada ‘karari ben, pasa gönlüme göre veririm’ demek. Ama sonuçta önemli olan bu da degil, bu çesit atip tutmalarin Bati’da ve bölgede ciddiye alinmakta olmasi. AKP yönetimindeki Türkiye dünya âlemle kavgali duruma geliyor.

Baris demokrasiyi getirecekti

Yilin basinda barisla yatip kalkarken bazilarimiz barisin illâki içinin doldurulmasi gerektigini söylerdi. ‘Amasiz barisçilar’ ise söylemediklerini birakmaz, hezeyanlarini bizleri savasin devamini temenni etmekle suçlamaya kadar götürürlerdi. Onlarca baris, demokrasinin en ileri hâliydi ve demokrasiyle özdesti. Barista olup demokrasiden isik yillari uzak olan Çin, Iran gibi ülkeler önemli degildi. Nitekim zamanla, toz kondurmadiklari iktidarin baristan ne anladigi iyice belirginlesmeye basladi: savassizlik hâli ya da iktidar agziyla ‘terörü bitirmek’. Demokratlarin ve Kürt siyasetinin demokratiklesme talepleri bugün için neredeyse tamamen karsiliksiz. Isimiz ‘rüya’ pakete kaldi.

28 Mayis Gezi Krizi bu içi bos ve demokrasisiz baris için bulunmaz bir bahane olusturdu. 28 Mayis’i darbe tesebbüsü olarak kabul etmeleri bundan. Oysa 28 Mayis da demokrasi talebi. Basta iktidar olmak üzere gönülsüz barisçilar artik o içi bos baristan dahi söz etmez oldu.

———————————————

Taraf-26 Temmuz

Cengiz Aktar

Back to top button