Çözüm süreci Suriye’den degil demokratiklesmeden geçer
Hepimiz gözümüzü Kuzey Suriye’ye yani Rojava’ya dikmis durumdayiz. Son haftalarda Kuzey Suriye’de Esed’e karsi mücadele eden El Kaide baglantili El Nusra, Irak ve Sam Islam Devleti (ISIS) gibi Islamci gruplarin PYD ile çatismaya girmeleri pek çok senaryo ve olasiligi gündeme getirdi.
Bundan bir yil önce 19 Temmuz’da Esed’e bagli askerlerin çekildikleri Rasulayn, Afrin, Kobani gibi yerlerde PYD kontrolü ele almisti. O günlerde de bugünküne benzer biçimde ‘Ne oluyor?’ sorusunu sormustuk.
Ayni günlerde hükümet kanadindan yapilan açiklamalarin özeti; ‘Suriye’de oldu bittiye izin vermeyiz’ seklindeydi.
Aradan bir yil geçti. PYD kontrol ettigi bölgelerde geride kalan bir yilda belli bir düzen kurmus görünüyor. Resmi adi konmadan Esed ve ona karsi savasanlar disinda üçüncü modeli hayata geçirdi.
Son haftalardaki çatismalarla ilgimizi yeniden PYD ve Kuzey Suriye’ye çevirmemizin nedeni, orada yasananlarin çözüm süreci ile dogrudan baglantili olmasi.
Ilginçtir bugünlerde de hükümet kanadindan bir yil öncesine benzer açiklamalar geliyor; ‘De facto duruma izin vermeyiz’, ‘O bayrak inecek’ gibi.
Çözüm süreci ile ilgili hassasiyetimizi arttiran bir baska neden ise yillardir toplanmasi yilan hikayesine dönen Uluslararasi Kürt Konferansi toplantisinin hazirlik toplantilarinin yapilmasi ve konferansin önümüzdeki ay Erbil’de gerçeklesme olasiligi.
Herkesin kafasinda iki soru var;
1. PYD özerklik ilan eder mi?
2. Uluslararasi Kürt Konferansi, konfederatif bir Kürt devletinin yolunu açar mi?
Her iki soru da çözüm süreci ile ilgili oldugu için önemli.
MISIR’DAKI DARBE ESED’I GÜÇLENDIRDI
Bu sorularin cevaplarina gelmeden önce su soruya cevap arayalim; ‘Kuzey Suriye’de PYD’ye karsi cepheyi kim, neden bir yil sonra açti?’
‘Ne oldu da bu gruplar PYD’ye savas ilan etti?’
Bu sorunun cevabi Misir’da gerçeklesen darbe ile dogrudan baglantili. Darbenin Mursi’yi devirmenin ve demokrasiyi kesintiye ugratmanin disinda en somut sonucu Esed’in ömrünü uzatmis olmasidir.
Son haftalardaki gelismeler gösteriyor ki, Esed’in gitmesi Misir’da gerçeklesen darbeden sonra daha zordur.
Misir’daki darbe de, Suriye’deki muhaliflerin Esed’e karsi basarisiz olmasinin arkasindaki bir baska neden de Bati’nin Islamofobi konusunda hassasiyettir.
El Nusra ve diger Islamci gruplarin PYD’yle çatismasi, Esed’li Suriye’de özerk bölge kurma arayislarini göstermektedir.
Disisleri Bakani Davutoglu, ‘Bu gruplarin devrim sürecine Esed kadar zarar verdiklerini’ söylemekle hakli bir elestiri yapmaktadir.
Ama kimse bu saatten sonra devrimin nasil ve ne zaman sona erecegini bilmiyor. Sanirim uzun süre de bilemeyecek.
PYD’nin kontrol ettigi bölgede seçim yapma, anayasa yazma gibi girisimleri kendilerinin bölgede kalici olma isteklerinin bir sonucudur.
Türkiye’nin mevcut hali ile Suriye’de olusacak herhangi bir özerklige müdahale etme sansi çok düsük görünüyor. Bunu dogru bir varsayim kabul edersek, yukarida sordugumuz iki soru anlamini yitirmektedir.
ÇÖZÜM DEMOKRATIK ADIMLARDA
Türkiye disinda olasi gelismelerin çözüm sürecini etkilemesi ancak ülke içinde demokratiklesme konusunda atacagi adimlara baglidir.
Suriye’deki gelismelere bu kadar dikkat kesilmemizin nedeni, kabul edelim ki çözüm sürecinde atmamiz gereken adimlari atamamamizdan kaynaklanmaktadir. Eger çözüm sürecinde daha emin adimlar atilabilseydi daha özgüvenli olma sansimiz olabilirdi. Ikinci bir neden de devletin zihnindeki ‘Kürdistan’ fobisidir. Belki de çözüm sürecinin saglikli ilerlemesinin temeli bu fobinin asilmasina baglidir.
Bulundugumuz noktada yapilmasi gereken son asamaya gelindi denilen demokratiklesme paketi konusunda bir an önce adim atilmalidir.
Eklemek gerekiyor ki, demokratiklesme paketini bu asamada sadece çözüm süreci ile baglantili düsünmek de eksiktir.
Demokratiklesme paketi Gezi ile artik iyice belirgin hale gelen toplumsal kutuplasmayi da normallestirecek siyasi çikislar ve yasal düzenlemeler içermek zorundadir.
Ancak kamuoyuna ipuçlari yansiyan pakette basta yüzde 10 seçim baraji, anadil gibi konularda olumlu adimlar göremedik.
Son olarak çözüm süreci artik tek kisi ile konusularak sürdürülen dönemi geride birakma asamasina dogru ilerlemektedir. Kisa dönemde atilmayan adimlar henüz kontrolümüzde olan çözüm sürecini daha kirilgan hale getirebilir. Çünkü çevremizde tarihin akis hizi fazlasiyla artti.
Toplumsal uzlasma ve toplumsal barisi saglamadan çevremizde hizlanan tarihe uyum saglamak ve güçlü ülke olmak giderek zorlasabilir.
———————————————
Yeni Safak-26 Temmuz
Murat Aksoy