Misir üzerinde bazi degerlendirmeler
Misir, özellikle Arap ‘ Israil savaslari sirasinda Arap devletlerine liderlik yapan, günümüzde ise gücü erozyona ugramis olsa bile bu devletler arasinda sayginligi olan bir ülkedir. Süveys Kanali gibi önemli bir suyoluna sahip olmasi ve Israil gibi bir ülke ile sinirdas olmasi Misir’in jeopolitik konumunu arttiran bazi özellikleridir. Bu ülkede yakin geçmiste gerçeklesen ve ‘ Arap Bahari ‘adi verilen gelismelerden nasibini aldi. Tahrir Meydani ile özdeslesen olaylar sonucu önce yillardir ülkeyi bir diktatör gibi yöneten H. Mübarek yönetimine son verildi, sonra seçimler yapildi ve Müslüman Kardesler Örgütü’nün liderlerinden M.Mursi cumhurbaskani seçildi. Ancak bir süre sonra her anlamda ABD’ye bagimli olan ve Misir’daki ekonomik kaynaklarin önemli bir bölümünü elinde bulunduran ordu tarafindan bir darbe ile devrildi. Darbeden sonra darbeye destek olanlar Tahrir Meydaninda, darbe karsiti olanlar ise Adeviyye Meydani basta olmak üzere bir çok kentte eylemler yapmaktadirlar. Gelismeler hemen herkes tarafindan yazili ve görsel basinda izlenmektedir. Bu gelismelerin nasil bir seyir izleyecegi belirsizligini korumakla birlikte mevcut yönetimin alanlardakilere çok büyük kitlesel saldirisi söz konusu olursa bu durum hem dünya kamuoyunda tepkilere neden olacak hem de M. Kardeslerin karsi saldirisi yada yer altina inmeleri ihtimal dahilinde olabilecektir. M. Kardesler provokasyona getirilerek barisçil konumlarindan savasan bir konuma dönüstürülürlerse bu sefer is basindaki yönetim bu durumu devlete karsi bir isyan kabul edecek ve karsi saldiri ile isyani bastirmak isteyecektir. Kisacasi yogunlastirilmis bir saldiri kimden gelirse gelsin bu durum ülkede bir iç savasa neden olacak ve bu iç savas belki de bölge bütününe yayilabilecektir.
Misir’da ordu tarafindan gerçeklestirilen, bir darbedir. Seçimle is basina getirilen bir yönetim yerinden edilmistir. Bu durum halkin iradesini yok saymaktir. Buna hiç itirazim yok ve sunu iyi biliyorum ki en kötü demokratik yönetim bile en iyi darbe yönetiminden daha iyidir. Ancak bu durum Misir’da olanlarin darbe ‘ demokrasi iliskisi disinda incelenemeyecegi, elestirilemeyecegi ve özellikle baska ülkelerin Misir’da olanlara bakis açisinin yorumlanamayacagi anlamina gelmez. Magdurun, magdur oldugu bir konudan dolayi, onun bu konu disinda zirha büründürülmesi bilimsel degil olsa olsa duygusal bir yaklasimdir.
Müslüman Kardesler Örgütü dünyada yaklasik 20 ülkede teskilatli olan ve genel olarak siddete basvurmadan islami degerleri veya bu degerlerle fazlasiyla yogrulmus kendine has bir demokratik anlayisi iktidara getirmek isteyen bir örgüttür. Bu anlamda sivildir, sorunlarin diyalog yoluyla çözümüne daha yatkindir. Ancak iktidara geldikten sonra zaten dini degerlerinde hassas olan topluma bu degerler üzerinden kolayca hitap ederek zaman içinde demokratik degerlerle dini degerler arasinda yer degisimlerine neden olurlar. Kisacasi M. Kardesler tipi dini degerleri baskin teskilatlar iktidarda zaman içinde demokrasiyi zenginlestirme yerine dini degerler lehine demokrasiyi törpüleme yoluna giderler.
Arap Bahari adini verdigimiz olaylar sirasinda bu örgüt basat bir güçtür ve diktatörlerin yerlerinden edilmelerinde önemli rol oynamislardir. Ancak Tunus’ta alti ay aralikla sol-sosyal demokrat iki parti liderinin suikast sonucu öldürülmesini nereye oturtmaliyiz. Veya M.Kardesler için bunca methiye dizilirken Iran’daki dini yönetim için bunu yapmiyoruz? Yoksa tam bir benzerligin olmamasi disinda farkli bir çok nedenin içinde mezhep farkliliginin var olmasi mi asil neden?
Misir’da darbenin yapilmis olmasina en çok sevinen ülkelerin basinda S. Arabistan gelmektedir. Nitekim darbeden hemen sonra Misir’a milyarlarca dolarlik ekonomik yardim sözü ilk olarak S.Arabistan ve emirliklerden geldi. Çünkü Suudiler için Misir, Yemen ve Suriye’de meydana gelecek siyasal gelismeler çok önemlidir. Bu üç ülkede siyasal islamin özellikle es zamanli etkin olmasi bu ülkeler tarafindan kusatilan S.Arabistan kiralligina karsi bir risk olusturacaktir. Zaten Yemen’de olanlari zor bela tolore eden Suudi Kralligi Suriye ve Misir’da kendi denetiminde olmayan siyasal islamin iktidarda olmasini iktidarlarini derinden sarsacak, hatta sonunu getirebilecek tehtidler olarak görmektedir. Iste Suudiler Misir’daki gelismelere bu açidan baktiklari için darbe yönetimine destek vermektedirler. Bu durum devletler arasi iliskilerin bir menfaatler iliskisinden öteye gitmedigine güzel bir örnektir.
ABD; Misir’da darbe olduktan sonra darbenin adini koymadigi gibi ABD Dis Isleri Bakani John Kerry Misir’da olanlarin darbe olmadigi ve mevcut yönetimin demokrasiyi geri getirdigi mealinde sözler sarf etti. ABD sunu çok iyi biliyor. Bugün Ortadogu’da Israil hariç hangi ülkede seçim yaparsaniz yapin ‘ ama radikal ama ilimli ‘ siyasal islam is basina gelecektir. Bu durum bu ülkelerin büyük olasilikla Türkiye’nin liderliginde yeni yapilanmalara gitmelerine neden olabilecektir. Mutlaklastirmamakla birlikte ola ki böyle bir durum ortaya çikti ABD basta olmak üzere Bati dünyasi bundan büyük bir zarar görebilir. Iliskileri oldukça iyi olan bir Türkiye ile bir Misir bu durumda Ortadogu dengelerini yerinden oynatabilir. Bu risk ABD için göze alinabilecek bir risk degildir. Kaldi ki ABD bazi Ortadogu ülkelerinin yönetimlerinde olmasa bile genel olarak islam aleminde kendilerine karsi düsmanlik derecesinde bir antipati oldugunu biliyor. Bu düsmanlik ortadan kaldirilabilecek bir düsmanliga benzemiyor ancak ABD açisindan bu durum hükümetler araciligi ile sürdürülebilir bir düsmanlik olmalidir. Iste Misir’da kismen seküler bir yapinin is basinda olmasi ve bu yapinin Müslüman kardeslerle cebellesmesi hem Misiri ekonomik, siyasi ve askeri açidan zayiflatacak ve Israil için bir tehdit unsuru olmasini engelleyecek hem de ABD ile misir iliskilerini de ordu üzerinden sürdürülebilir bir iliski haline gelecektir. Bu demektir ki ordu ile M.Kardesler arasindaki iktidar savasinin Misirda yarattigi çözümsüzlük çözümdür anlayisi güldürüyor. (bir zamanalar Türkiye’nin Kibris’ta yaptigi da buydu) çünkü Ortadoguda istikrar ve huzuru yaratacak kesin çözüm yoktur. Bunun olabilmesi için demokrasinin evrensel kriterlerinin Ortadogu sahasina sürülmesi gerekiyor. Ancak bu öyle bir saha ki bu kriterlerin karsisina çürümüs alternatiflerle çikiyor. Bu alternatiflerde sorunlari çözmede islevsiz ve zavalli kaliyorlar.
Gelelim Türkiye’ye; Türkiye, Misirdaki darbeye en siddetli tepkiyi veren ve bu durumu kabullenilmez gören tek ülkedir denebilir. Bu tavir ilkesel olarak dogrudur. Yanilma payim olmakla birlikte bu iki ülke arasindaki iliskileri su sekilde yorumluyorum.
Türkiye’deki AKP yönetimi ile Müslüman kardesler arasinda oldukça dostane bir iliski kurulmustu. Ayni sekilde Misir’in güneyinde bulunan Sudan ile Türkiye arasinda da gayet iyi iliskiler söz konusu ve bu iliski üzerinden iç Afrika denetim altina alinabiliyor. Ayrica Afrika Boynuzu adi verilen yerde var olan Somali ile iyi iliskiler üzerinden Kizildeniz’in girisini ve Hint Okyanusu’nu kontrol etmektedir. Bu üçlü ile kurulu iyi iliskilerin üzerine Suriye’de Türkiye’nin destekledigi muhalefet basarili olursa ve Türkiye’ni Irak Kürdistan Yönetimi ile iliskileri de hesaba katildiginda ortaya su sonuç çikar: Gelecekte Türkiye sadece Ortadogu’nun degil ayni zamanda Afrika’nin da hamiligini yaparak 21.yy’in ikinci yarisinda bölgesel bir güç olmaktan küresel bir güç olmaya terfi edecek demektir.
Türkiye’nin Misir ve diger Ortadogu ülkeleri üzerinden dis politikasini bu sekilde okuyorum. Dogrusunu isterseniz böyle büyük düsünmekte bir sorun yok. Ancak politikalar geçmise duyulan özlemler ve hayaller üzerinden degil eldeki somut kaynaklar üzerinden yapilir. Bu kaynaklara bakildiginda bence görünen sudur:
Soguk savastan, Bati’nin galip çikmasi ve Türkiye’nin bu blok içinde yer almasi, Türkiye’nin hareket alanini ve kabiliyetini genisletmistir. Ayrica 21yy baslarinda Bati’nin içine girdigi ekonomik zorluklardan Türkiye fazla etkilenmemistir. Bu durum Türkiye’de görece bir rahatlik yaratmistir. Ancak küresel güç olmak için özellikle teknoloji, sermaye ve silahli güç gibi unsurlarin tamaminda veya büyük bir bölümünde muazzam bir kapasiteye sahip olmaniz gerekir. Kaldi ki sizin bu yayilma anlayisiniz karsisinda var olan küresel ve bölgesel güçlerin çikarlarinin sizin yaptiklarinizla örtüsmesi gerekir. Örnegin ‘baska bir konu olmakla birlikte ‘ Suriye’de ABD ile Türkiye neden ayni noktada bulusamiyorlar sorusuna cevap ararsaniz sanirim dedigime gelmis olursunuz.
08.08.2013
Haydar Cihaner