Makale

Tarihe Bir Not Düsmek

Mahkeme kararini verdi ya, insanin içinden onlar için olumsuz seyler yazasi gelmiyor. Bizim kültürümüzde ölenlerin ardindan kem söz söylenmedigi gibi düsenlere de vurulmaz. Bu nedenle onlarla ilgili iyi seyler düsünmeyi ve söylemeyi deneyecegim. Bunun için fantezi ve beyin eksersizilerinin sinirlarini epeyce zorlamaniz gerekiyor tabii.

Ben de öyle yaptim ve sonunda Ergenekonla iliskilendirilenlerin Türk siyaset terminolojisine yaptiklari „katkilari’ yazmaya karar verdim.

Kronolojik olarak en sonuncusundan baslayalim: Orgeneral Ilker Basbug… Ilker Pasa ifadesi alindigi ilk gün de dahil her durusmasinda, „tarihe not düsüyorum’ diyerek basladi sözüne. Bütün Türkiye nefesini tutup bu degerli komutaninin „tarihe düsecegi notu’ anlamaya çalisti. Ama bosuna bekledi zira o, „boru’ ve „kagit parçasi’ gibi kavramlarla tarihe geçecegi notunu çoktan yazmisti.

Sonunda Basbug hakkinda verdigi kararla mahkeme heyeti hukuk diliyle tarihe kendi adina bir „not’ düstü.

Bu notu herkes farkli biçimde okuyabilir, ama bunun en basit açiklamasi, tutuklanmadan önce mahkeme çikisinda, ‘kötü amacim olsa 700 bin kisilik gücü elinde tutan bir komutan olarak baska yollari denerdim” diyen Basbug Pasa gibi ‘iyi niyetliler’ de dahil, ‘baska yollari denemeyi’ hiç kimsenin bunu aklinin ucuna bile getiremeyecegi bir dönemi açmis olmasidir.

Bir baska deyisle bu karar, imtiyazli kesimin siyaset bahçesini istedikleri gibi biçimlendirdikleri devri cumhuriyetin ‘Lale Devri’ nin bitisinin resmi ilanidir.

Simdi herkes, Ergenekon saniklarina ve özellikle de Basbug Pasa´ya verilen cezanin agirligi ile mesgul. Buna basbakan da dahil.

Arkasinda 17 bini askin faili meçhul cinayetin kan izlerini birakan, darbe planlari yapan, bunu gerçeklestirmek için kendi karakollarini, camilerini bombalamayi, kendi uçagini düsürmeyi planlayan, 30 yildir danisikli bir biçimde iç savasi sürdüren, Bingöl´de kendi askerini öldürten, Jitem gibi kendi bünyesinde cinayet sebekeleri kuran, kendi generallerini, bakanini, cumhurbaskanini öldüren devasa bir örgütten bahsediyoruz.

Hukuk adina konusmak bize düsmez. Ama toplumsal vicdan bize, bu ordunun bünyesinde kurulan Jitem´in iskence odalarinda islenen cinayetlerinin karsiligi olan cezanin bile, ‘birkaç ömürboyu’ na sigmayacak kadar agir oldugunu söylüyor.

Konuyu saptirdim galiba. Halbuki ben Ergenekon´a daha ‘pozitif’ bir açidan yaklasacaktim. Onlarin Türk siyaset terminolojine yaptiklari katkilardan falan…

Örnegin Orgeneral Bir… Hani su Sincan´da tanklarla ‘demokrasiye balans ayari’ veren Orgeneral Çevik Bir… Ama mahkeme, ‘demokrasiye balans ayari’ nin nasil verilmesi gerktigini, siyasal hayata askeri bir müdahalede bulundugu için 28 Subat sorusturmasi kapsaminda Çevik Bir Pasa´mizi tutuklayarak gösterdi.

Dönemin Basbakan Yardimcisi Mesut Yilmaz´in, bir sözünden ötürü kendisini azarlayayip tehdit edenin kim oldugunu gazetecilerin israrli sorulari sonucu, elini omuzuna görürüp (general) sonra da ‘1’ isaretiyle açiklamaya çalistigi bir ülkeydi burasi. Hatta ‘Bask modeli’ dedigi için askerlerden azar isittikten sonra ‘dili sürçen’ basbakanlarin yönettigi bir ülke…

‘Balans ayari’ sadece Sincan sokaklarinda yapilmadi anlayacaginiz. Anayasasinin 1. maddesinde ‘yönetim sekli cumhuriyettir’ yazili bir ülkenin en üst düzey yöneticilerinin düsünce ve konusma organlarinin balans ayarindan geçtigi bir dönemi yasadik. (Saka degil, 2. maddede de ‘demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti’ nden bahsediyor.)

Türkiye ‘demokrasisi’nin, bügünkü yöneticilerin agizlarindan düsürmedikleri ‘ileri demokrasinin’ henüz çok gerisinde olmakla birlikte, iktidar sorumlularinin ve özellikle basbakanin bütün dislayici, asagilayici, itici üslubuna ve kimi uygulamalarina ragmen geçmise oranla çok daha iyi bir noktada oldugunu görmezden gelemeyiz.

‘Bu duvardan bir tugla çekilirse çok kisi duvar altinda kalir.”

Bu sözü, esini siyasi bir cinayet sonucu yitiren Güldal Mumcu´ya söyleyen dönemin içisleri, hatta „adalet’ bakanligi görevinde bulunmus Mehmet Agar´in siyasi hayatimiza kazandirdigini biliyoruz. Devletin bini askin operasyon yaptigini açikça söyleyen ve o „operasyonu’ yapan kurumlardan birini yöneten içisleri ve hatta adalet bakani…

Ergenekon kararlariyla o duvardan bir tugla çekildi. Yikilan duvarin tozu-topragi içerisinde, altinda kimlerin kaldigi bugün pek net degil. Ama o flu fotograf içerisinde bile çok iyi tanidigimiz suretleri görüyoruz: Mehmet Agar, Çiller, Demirel, Türk basini…

Artik Türk basininda „pasadan tokat gibi cevap’, „pasadan demokrasi dersi’ , „genç subaylar rahatsiz’, „pasa kükredi’ gibi Türk tipi demokrasinin 4. kuvvetinin klasik mansetlerini okuyamiyorsak, o duvarin yikilmis olmasindandir.

Ergenekon hikayelerini anlatirken Demirel´i geçmek olmaz. Basbakanligi döneminde „polisin elini hiç sogutmayan’ , siyasi cinayetlerin ayyuka çiktigi iktidarinda „devlet rutinin disina çikar’ diyen bay Demirel´i…

Cinayet ve terör kurumlarina dönüstürülmüs devletin yasal kurumlariyla yetinmeyerek „rutinin disina çikan’ Demirel´i …

Özet olarak mahkeme kararlarini Ergenekon aktörlerinin siyaset terminolojisine kazandirdigi kavramlarla açiklamaya çalisirsak:

Devlet, rutinin disina çikarak, demokrasiye verdigi balans ayari sayesinde, duvardan çektigi tuglayla tarihe önemli bir not düsmüstür.

Ziya Laçin

Back to top button