Makale

Peki, Aleviler ne olacak?

Dindarlar, Kürtler sorunlarini çözüyor, kaderlerini ellerine aliyor. Peki ya Aleviler? Alevilerin de sorunlari ve talepleri var. Esitlik, taninma, temsil, katilim istiyorlar.

Postmodern kimlikler çaginda bu taleplerine itiraz etmek, hele onlar adina onlari tanimlamak imkânsiz. Üstelik sadece ‘moral’ bir imkânsizlik degil bu; Alevilerin sikintilarinin giderilmesi ve taleplerinin karsilanmasi, toplumsal barisin tesisi için bir gereklilik. Baris istiyorsaniz ‘sosyal gerçeklik’e karsi devleti yedegine alarak mühendislik girisimlerine kalkismayacaksiniz. Aleviler, Alevilerin sorunlari ve talepleri bir gerçek. Ne yokmuslar gibi davranmak mümkün ne de ‘ne olduklari’ni söylemek. Baslangiç için yapilacak olan, esitlikçi ve empatik bir yaklasimla diyalog, anlama, anlasma…

Bir dinleyelim, ne diyorlar, degil mi? En basta hissettikleri ve dillendirdikleri sorun kendilerine yönelik ‘ayrimcilik’ yapildigi. Ayrimcilik deyince duracaksin. Modern dönemin en acimasiz insan haklari ihlallerindendir çünkü insanlari ‘esit’ görmeyen bir arkaplana dayanir. Metropoll’un temmuz ayinda yaptigi bir arastirmaya göre Alevilerin yüzde 87’si kendilerine ayrimcilik yapildigini düsünüyorlar. Bu çok sarsici bir his, yüksek bir oran. Ama daha sarsici olan Sünnilerin bu konuda ne düsündükleri; Sünnilerin yüzde 69’u Alevilere karsi ayrimcilik yapilmadigi kanisindalar.

Iki inanç grubunun, azinlik olan ile çogunluk olanin arasindaki bu ‘algi uçurumu’ nasil kapatilabilir? Nasil oluyor da Aleviler kendilerini bu düzeyde ayrimciliga maruz kalmis görürken Sünniler, ‘hayir yok böyle bir durum’ diyebiliyorlar? Alevilerin algisiyla Sünni çogunlugun algisi arasindaki mesafe basli basina bir sorun. Ya bilmiyorlar, hissetmiyor, dokunmuyorlar birbirlerinin sorunlarina veya duyarsizlar komsularinin yasadiklarina.

Bitmedi; Alevilerin yüzde 76’si inançlarini serbestçe ifade edemediklerini söylerken, kendilerini Sünni olarak tanimlayanlarin yüzde 70’i Alevilerin inançlarini serbestçe ifade edebildiklerini düsünmekte. Bu ‘algi uçurumu’ bir felaket. Üzerinde köprüler kurarak, diyaloglar gelistirerek toplum yakinlasmazsa, birbirlerini dinler ve anlar hale gelmezse krizler, kirilmalar, kopmalar kaçinilmaz. Üstelik bu algi uçurumuna son dönemde Alevilerin ‘muhafazakârlara ait’ görmeye basladiklari devlete yabancilasmalarini ekledigimizde sorun içinden çikilmaz bir hal alir. Hem çevrelerindeki çogunluk toplumdan hem de ‘tarafsiz’ olmasi beklenen devletten kopan Aleviler ne yapacak? Nereye gidecek? Nasil tepki verecek?

Türkiye’nin her gün biraz daha yarilan fay hattidir Alevilerin Sünni çogunluk ve muhafazakâr devletle yasadiklari kopus. Alevi azinlik ve Sünni çogunluk arasinda mesafenin kapandigi bir konu cemevlerinin statüsü. Metropoll’ün temmuz arastirmasina göre Alevilerin en önemli taleplerinden olan cemevlerinin devlet tarafindan ibadethane olarak taninmasi ilginç bir sekilde Alevi azinlikla Sünni çogunluk arasinda bir köprünün kurulabilecegini gösteriyor.

Alevilerin yüzde 89’u, Sünnilerin ise yüzde 66’si devletin cemevlerini ibadethane olarak tanimasindan yana. Bu, hem Alevilerin kendilerine yönelik magduriyet algilarini azaltabilir, hem de Sünni çogunlukla Aleviler arasinda yeni köprüler kurulmasinin imkânini yaratir. Ancak bunu yaparken devletin ‘had’dini asmamasi önemli; Alevileri ‘tanima’yi onlari ‘tanimlama ve denetleme’ olarak anlamayacak; çözümü, Aleviler üzerinde ‘devlet vesayeti’ kurmak sanmayacak… ve her inanç grubuna esit mesafede olmayi ilke edinecek. Bu baglamda cami-cemevi projesi son derece degerli. Önyargilar ve algilar âlemindeki olumsuzluklar dikkate alindiginda bu projenin Sünni çogunluk için büyük bir adim oldugunu kabul etmemiz gerek. ‘Tabu’ olan bir konuda yumusamayi, anlama çabasini, diyalog istegini yansitiyor veya bunlara açilan bir kapi islevi görebilir.

Dogrudur; Sünni çogunluk Alevilere yaklasimini, Alevilik algisini gözden geçirmeli. Alevilerin varligini, inançlarini sorgulamayan, onlari esit ve kendinden gören bir yaklasima ihtiyaç var. Alevilerin de el uzatmasi sart… Unutmayalim; mesele teoloji degil sosyoloji; ‘varolan’i görelim, onu anlayalim. ‘Bilgi’ arayisiyla yapmayacaksak bunu, ‘baris’ için yapalim.

————————————————–

Zaman-20 Eylül

Ihsan Dagi

Back to top button