Bölünme korkusu hâlâ devam ediyor!
Yillar yili Kürt yok dediniz, Kürtçe yok dediniz. Yillar geçti, Kürt var dediniz, Kürtçe yayinlara izin verdiniz, Kürtçe seçimlik ders oldu. Simdi de özel okullarda Kürtçe egitime izin çikiyor. Iyi güzel. Ama yetmeyecek. Bunu siz de gayet iyi biliyorsunuz. Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi’nde Kürtçe egitim varken ‘Bizde neden yok?’ diyen Kürtlerimize ne cevap verebilirsiniz ki?
Kürtçe egitim hakki tam olarak taninmali, yerinden güçlü yönetimler kurulmali, ifade özgürlügüne dönük prangalari kirarken, hapishanelerin de kapisi açilmali… ‘Sen bölücüsün!’ diyenlere yanitim su: ‘Insanlarin en temel haklarini yok sayarak, Türkiye’yi bölünmenin sinirina asil siz getirdiniz.’ Kürtler, Aleviler dahil herkesin hak ve özgürlükleri taninirken, silah ve siddete veda edilecek. O kadar.
Nedir bu Kürtçe korkusu?
Niçin korkuyorsunuz?
Kürtler yok mu?
Kürtler varsa, dilleri yok mu?
Kültürleri yok mu?
Edebiyatlari yok mu?
Tarihleri yok mu?
Varsa, dillerini ögrenmesinler mi?
Kültürlerini ögrenmesinler mi?
Edebiyatlarini ögrenmesinler mi?
Kendi siirlerini kendi dillerinde okumasinlar mi?
Kendi hikayelerini, kendi romanlarini Kürtçe ögrenip okumasinlar mi?
Kendi geçmislerini, kendi tarihlerini, kendi cografyalarini kendi dillerinde okuyup ögrenmesinler mi?
Inkâriniz Kürt milliyetçiliginin bas kaldirmasina yol açti
Yillar yili Kürt yok dediniz.
Kürt kimligini inkâr ettiniz.
Kürtçe yok dediniz.
Kürt dilinin birakin ögrenilmesini, konusulmasini bile yasakladiniz. En son Kürtçe konusma yasagini koyan 12 Eylül askeri yönetimi olmustu 1983’te…
Kürt, Kürtçe yasaklarinin temelinde yatan bir korkunuz vardi:
Bölünme korkusu!
Bundan bir türlü kurtulamadiniz.
Üstelik bu korkunuz yillar geçtikçe derinlesti. Çünkü inkâr ve asimilasyon politikalariniz, o çok korktugunuz ‘Kürt milliyetçiligi’nin baskaldirmasina yol açti.
Isyanlar isyanlari izledi.
12 Eylül darbesiyle de en uzun ve en büyük 29. Kürt isyanina önderlik eden PKK sahneye çikti.
Türkiye büyük acilar yasadi.
Maddi ve manevi bakimdan kanadi.
‘Özel okullarda Kürtçe’nin yetmeyecegini siz de iyi biliyorsunuz!
Yillar geçti, Kürt var dediniz.
Kürtçe var dediniz.
Önce Kürtçe yayinlara izin verdiniz.
Kürtçe ögrenmek için kurslara sira geldi.
Kürdoloji enstitüleri kuruldu.
Kürtçe seçimlik ders oldu.
Simdi de özel okullarda Kürtçe egitim ve ögretime izin çikiyor.
Iyi güzel.
Olumlu bir gelisme…
Ama yetmeyecek.
Kürtçe egitim ve ögretimi ‘özel okullar’la sinirli tutmanin yetmeyecegini siz de gayet iyi biliyorsunuz.
Bakin, Türkiye’nin burnunun dibinde Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi var. Orada, ana okulundan üniversiteye kadar Kürtçe egitim ve ögretim var.
Türkiye Kürtlerinin, Irak Kürdistani’ni ne kadar yakindan izlediklerinin, orayi ne kadar kutsal saydiklarinin herhalde farkindasiniz.
Ve ‘Orada var, bizde neden yok?’ sorusunu sürekli olarak soruyor, sormaya da devam edecek bizim Kürtlerimiz…
Ne cevap verebilirsiniz ki?
Yarin ayni durum Suriye Kürdistani’nda da geçerli oldugu zaman ne yapacaksiniz?
Temel haklara sirtinizi dönemezsiniz!
Özel okulda Kürtçe egitim…
Evet, ileri bir adim.
Ancak, ‘Ben kendi dilimi, kültürümü parayla mi ögrenecegim, sen kendininkini öyle mi ögrendin?’ sorusu da son derece hakli bir sorudur.
Kürt dilinde egitim, en temel insan haklarindan biridir ve bu niteligiyle insan haklariyla ilgili uluslararasi sözlesmelerde yeri vardir.
Buna sirtinizi dönemezsiniz.
Devlet olarak bunca yil sirtinizi döndünüz de ne oldu? Uluslararasi sözlesmeleri imzalamadiniz da, serhler koydunuz da ne oldu?
Simdi de kirk bin dereden su getirebilirsiniz. Yillar boyu getirdiniz de…
Degisen bir sey olmadi.
Hayatin gerçekleri, sizdeki ‘bölünme korkusu’nun ne kadar bos oldugunu gösterdi, o kadar.
Çünkü, bütün insanlar gibi Kürtler de kendi dillerine sahip çiktilar. Kendi kimliklerinin inkâr edilmesine, asimile edilmelerine karsi koydular.
Bunun için kimi elinde kalemle, kimi elinde silahla mücadele etti.
Bugün gelinen noktada, ‘Özel okulda Kürtçe egitim’ diyorsunuz, ama bu da artik kesmiyor.
Geç kalindi, hem de çok.
Inkâr ve asimilasyonun gerçekten bitmesi için bu adimlar gerçekten yetersiz.
Hayatin gerçekleri dedigim de bu.
Dünya dönmeye devam ediyor.
Bana ‘bölücü’ diyenlere…
O zaman çare?
Demokrasinin ipine daha çok sarilmak!
Hukukun ipine daha çok sarilmak!
Özgürlüklerin ipine daha çok sarilmak.
Insan haklarinin ipine daha çok sarilmak.
Bundan baska çaremiz yok.
Kürtçe egitim hakkini tam olarak tanimak…
Yerinden güçlü yönetimler kurulmasina kapiyi açacak reformcu adimlar atmak…
Siyasal katilimi sonuna kadar mümkün kilmak, yani kanallari tam olarak açmak…
Ifade özgürlügüne dönük prangalari kirarken, hapishanelerin de kapisini açmak…
O sesler simdi kulagima geliyor:
‘Sen bölücüsün!’
Bu bos lafi yillardir dinlerim. Bir kulagimdan girer, öbüründen çikar. Ve hep ayni yaniti veririm:
‘Asil bölücü sizsiniz! Insanlarin en temel haklarini yok sayarak, yillar boyu kan ve gözyasi akmasina neden oldunuz ve Türkiye’yi bölünmenin sinirina asil siz getirdiniz.’
Avrupa’da demokrasinin gücü silahi yendi
Yine sorabilirsiniz:
Bölünme tehlikesi yok mu?
Evet var.
Kürtlerin en temel haklari sonuna kadar taninsa da, ‘Ben kendi devletimi kurmak istiyorum’ diyen Kürtler olacak, var da zaten.
Britanya’yi düsünün.
Iskoçlar, Irlandalilar, Galler arasinda bagimsizligi isteyenler var ve politika sahnesinde kendi milliyetçi partileriyle siyaset yapiyorlar. Üstelik kendi kendilerini yönetme açisindan seçimle gelen parlamentolarina, hükümetlerine de sahip olmalarina ragmen, ‘Ben kendi devletimi istiyorum’ diyenler var.
Ispanya’yi düsünün.
Basklar, Katalanlar arasinda da ayrilikçi hareket güçlü. Oysa, kendi dillerinde egitim-ögretim haklarina da sahipler, parlamentolari, hükümetleri ve kendi bayraklari da mevcut… Yani çok güçlü bir ‘özerklik’le kendi kendilerini yönetiyorlar ama yine de yetmiyor.
Belçika’ya bakin.
Valonlar ile Flamanlar arasindaki farkliliklar ülkeyi resmen bölünmenin esigine getirmis durumda.
Italya’ya söyle bir göz atin.
Bu ülkenin zengin ‘kuzey’inde de Italya’dan kopma alametleri yok degil.
Bunlari siraliyor olmamin nedeni açik:
Avrupa Birligi’nin bu kadar zengin, bu kadar refah içinde, bu kadar demokratik ülkelerinde bile bölücülük, ayrilikçilik var.
Ama olmayan nedir?
Silah ve siddet!
Bu geçmiste kaldi. Büyük acilar yasandi ama sonunda demokrasinin gücü, silah ve siddeti yendi.
Evet, Avrupa’da artik demokrasi çatisi altinda, baris içinde yasaniyor. Ayrilik isteniyorsa da, bu çati altinda çata pata olmadan, barisçi yollardan yapilan siyasetle isteniyor.
Avrupa’da demokrasi budur.
Avrupa’da baris budur.
Avrupa’da refah budur.
Türkiye için de baska çare yoktur.
Kürtler, Aleviler dahil herkesin demokratik hak ve özgürlükleri sonuna kadar taninirken, silah ve siddete de veda edilecek.
O kadar
—————————————————————–
T24- 10 Ekim
Hasan Cemal