Toplumsal Barisi ve Adaleti Saglamanin Yegane Yolu Demokratik Bir Anayasadir
Günlerce kamuoyunu mesgul eden ‘demokratiklesme paketi’, nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde sayin Basbakan tarafindan açiklandi. Paket açiklanmadan önce sayin Basbakan, balkon konusmalarina benzer bir konusma yapti, birlik ve beraberligin altini çizdi. Çesitli siyasi çevrelerden ve Sivil Toplum Kurumlarindan gelebilecek elestirileri pesinen cevaplandirdi.
Bildiginiz gibi Türkiye, 26 maddeden olusan anayasa degisiklik paketini 12 Eylül 2010 tarihinde halk oylamasina sunmustu. Paket; %57,88 evet ve %42,12 hayir oyu ile anayasa degisiklikleri kabul edilmisti. Bu referandumda dört temel egilim vardi. evetciler, hayircilar, boykotcular ve evet ama yetmez diyenler.
Simdi açiklanan demokratiklesme paketi’de; 12 Eylül 2010 tarihinde yapilan referandumunun sonucuna benzer bir siyasi tabloyla karsi karsiyayiz.
– Olumlu (hatta bazilarina göre bir devrim niteliginde),
– karsi olanlar ve
– olumlu ama yetmez diyenler olarak üçe ayirmak mümkündür.
Açiklanan demokratiklesme paketi’ne karsi olanlar; CHP ve MHP dir. Siyasi çözümü, bölünmeyle özdes gören MHP, irkçi söylemlerini yüksek sesle dillendirmeye basladi. PKK ve Öcalan’a verilen siyasi tavizdir, Türk milletine ihanet ediliyor, bagimsiz Kürdistan’nin temelleri atilmak isteniyor v.s’. MHP’nin bu söylemleri dünya görüsü ile örtüsüyor. Ekonomik kriz, issizligin ve kriminal olaylarin artmasindan dolayi, irkçi söylemleriyle yabancilari hedef gösteren, MHP’ye benzer siyasi partiler Avrupanin bir çok ülkesinde de var. Bazilarin son derece radikal, bazilari ise biraz daha ilimli olmasi öz’ü itibariyla gerçegi degistirmez.
CHP ise muamma. Kök içinde kök, isin yoksa gel bunu sök, bilinmeyen bir matematik denklemi gibi. Hem hiç bir kisinin burnunun kananmamasini, analarin göz yasinin dinmesini ve barisi isteyeceksiniz, hem de sürecin içinde yer almayacaksiniz. Biz, Kürt sorununun çözümü için yillar önce raporlar hazirlayan partiyiz’ demek, sorunun çözümüne yetmiyor. Sürdürülen sürecin biçimine, içerigine karsi iseniz, somut önerilerinizi hükümete, hükümet kabul etmiyorsa, halka götüreceksiniz. Sosyal demokrat kimligini tasiyan bir parti bunun geregini yapmalidir. Resmi ideoloji saplantisindan, geçmiste yapilan agir tahribatlari ve yasanmis dramatik olaylari, zamanin kosullari bunu gerektiriyordu, degerlendirmesinden kurtulmak, günümüzün demokrasisine uygun bir politikayi gerçeklestirmek zorunludur. Aksi halde, kendi içinde bölünmüs parçalar halinde yok olmaya mahkum olur.
Evet, ama yetmez diyenler referandumda hükümete bir kredi sundular. Kürt sorunun çözümü, demokratiklesme, insan haklari ve özgürlükler konusunda cesaretli adimlarin atilmasi için hükümete verilen emanet oylar olarak da tanimlayabiliriz. Anlasilan; paket’e ‘olumlu ama yetmez’ diyenlerin hükümete olan kredisi devam ediyor. Bir normallesme olmadigi taktirde, heran bu destegin geri çekilecegi asikardir.
Baris ve Demokrasi Partisi’den bazi milletvekilleri; ‘begendiklerimizde, begenmediklerimizde’ var. BDP es baskani sayin Gülten Kisanak; ‘Bu paket’ten Qunder (kabak) çikti’, yine DHK es baskani sayin Aysel Tugluk; ‘Bu paket sinir disina çekilen Gerillanin %20’nin karsiligi bile degil’. 12 Eylül 2010 referandumunu boykot eden BDP’nin içinde farkli sesler yükselsede, BDP’yi, ‘olumlu ama yetmez’ diyenlerin kategorisine katmak mümkün.
Hükümet ve hükümete yakin çevreler ise paketi, devrim niteliginde degerlendiriyorlar. Kendilerine göre haklilar. Paket’den hiç birsey çikmadi, demek haksizlik olur. Ama mevcut sorunlari çözer mi, kesinlikle hayir! Bu paket öyle bir devrim niteliginde olan paket hiç degil.
Demokratiklesme Paketin bazi maddeleri olumlu görünsede, paket, sorunlari çözmekten çok uzak. Bunu, sayin basbakanin paketi açiklamadan önce gelebilecek elestirilere pesinen verdigi cevaplardan da anliyoruz. Çünkü kendiside bu paketin, varolan meselere çözüm olamayacagini çok iyi biliyordu. Paket, sorunlarin çözümünden çok önümüzdeki seçimlerde siyasi malzeme kullanimina daha yatkindir.
Seçim barajinini tartismaya açmasi olumludur. Fakat normal olan, seçim barajinin kaldirilmasi veya makul bir seviyeye getirilmesi gerekirdi.
Yasak olan Q,X ve W harflerin kullanimina izin verilmesi olumludur. Ama resmi yazismalarda kullanimi yasaktir, dediginizde sorun devam etmektedir. Türkçe’yi iyi bilmeyen bir köy muhtari resmi yazismalarda bu harflerden birisini bilerek veya bilmeyerek kullandigi zaman cezai müeyyide ile karsilasir mi?
Özel okularda ana dilde egitimi getirmek olumlu görünsede, ana dilde egitim sorununu çözmeyecektir. Zira paran varsa dilini ögrenirsin, yoksa resmi dili kullanmak zorundasin. Oysa Kürtlerin ve diger etnik kümelerin verdigi vergiler T.C. Maliye Bakanliginin bütçesine girmiyor mu? Devlet, dogusdan varolan bu insani hakki, altyapisini olusturarak kendi vatandasin hizmetine sunmakla mükellef degil mi?
Bas örtüsü yasagin kaldirilmasina gelince; halk arasinda bu konu ile ilgili ciddi bir sorun zaten yoktu. Siyasetçiler, bas örtüsünü siyasi malzeme olarak kullanmaya baslandiginda veya siyasi amaçli taktiklarinda tartismalar alevleniyor. Türkiye’de zaman zaman olagelmis durumdur. Insanlar, baskalarin hakkina ve hukukuna saygili oldugu sürece inandiklari ve yasamak istedikleri gibi giyinebilmelidir.
Isimleri degistirilmis köy, kasaba ve sehirlerin eski isimlerin iadesi, siyasi partilerin hazine yardimini alabilmeri için %7 oranin %3 çekilmesi gibi maddelerde olumlu.
Uzun lafi kisasi sudur: Ismini ne koyarsaniz koyun, parça parça çikarilan bu paketler kangrenlesmis bir asirlik sorunu çözmez. Paketlerin tekerrürü toplumsal barisi ve adaleti de saglamaz. Umarim bu paketler, nihai çözüm için bir basamak olur.
Nihai çözüm ise; yeni bir demokratik anayasa’dir. Kürt’lerin ve Türkiye’deki diger tüm yöresel ve tarihsel topluluklarin siyasi, kültürel ve demokratik haklarin iade edilmesi ve yasal güvence altina alinmasindan geçer. Toplumsal barisi, ancak herkesin hakkini teslim ettiginizde saglarsiniz.
7 Ekim 2013
Veli Yarar