Makale

Öcalan’in kendisiyle savasi

Herkesin merakla bekledigi Öcalan’in yeni reçetesini bir sitede okudum. Felaket bir zihin akrobasisi yapiyor. Bir boyutlu hizmetten, üç boyutlu anlasmalara evrilmisti. Son Imrali görüsmelerinden gelen haberler ise bu boyutlarin sekize çiktigidir.

Olsun, Öcalan’dir söyler.

Bir zamanlar Kemalizm’e ve fasist, tekçi cumhuriyetine methiyeler dizmis ve onun ülkülerinin takipçisi oldugunu deklare etmisti.

Kürtler için devlet istemenin ilkellik(!) oldugunu buyurmus. Altin tepside verilse bile, imkâni yok, (devlet) istemem demis! Yerine, günün anlam ve önemine göre bazen Demokratik Cumhuriyet, bazen Demokratik Konfederalizm istemis ve Demokratik Özerklikte frene basmisti. Ömrü elverirse daha neler görecegiz, kim bilir!

Bütün bu söylenenler devletin statükocu hâkimiyeti altinda oldugu bir dönemde, Kürtleri oyalamak, zihin bulanikligi yaratmak adina söylenen seylerdir. Bir dönem sonra ben bunlari tartisilsin diye söyledim; ama arkadaslar yanlis anlayip Demokratik özerklik ilan ettiler, demistir. Hakkini da teslim etmek gerekir. Yapmak istedikleri ise de yaramisti.

Kemalist statükonun zayifladigi, hatta MIT ile yapilan anlasmalardan sonraki dönemde ise çok daha farkli bir Öcalan’la karsi karsiyayiz.

Nevrozda silahin devrinin kapandigini söyleyen, birlikte yasamdan dem vuran ve hatta yeni Osmanlicilik fikirlerine katki sunmak amaçli, eski Osmanli topraklarini alma yemini olan Misak-i Millinin hayata geçmesi için Kürtlerin de katki sunmasi gerektigini bir manifestoyla Kürtlere dayatmisti.

Öcalan’in bu durumla ilgili görüslerini beklemeyen KCK lilar ulusalci sol çevreler ve BDP’ liler bile paket daha çikmadan alay edici tavirlara girmis ve paketten çikanlari hiçlestirme kampanyalari baslatmislardi. Bu durumun çatismali ortama geçme sebebi oldugunu, açikça dile getirmislerdir.

Bu durumun tek izahi vardi. Barisi Öcalan’in disindaki arkadaslari ve örgütü sanki istemiyormus gibi bir hava sezinleniyordu. Çünkü baris anlasmasi ile bu paketteki iyilestirmeler çok farkli seylerdi.

Öcalan’in AKP hükümetiyle anlasmasini, içlerine sindirmeyen, ulusalci solla isbirligindeki bir yapinin varligini bilmeyen yoktur. Bunu BDP içerisinde Öcalan yanlilarinin tasfiyesinde de görebiliyoruz. Öcalan’in isyanindan, elinin kolunun baglandigindan ve feryatlarindan bu durumu anlamak mümkündü.

Nihayet Öcalan görüs belirtti. Ne dedigini analiz etmekte yarar var. Isin son üç boyutlu yani, sekize çikti. Yani zamani uzatti. Bu yolla siddeti devreye sokmak isteyenlerin elini, dilini adeta bagladi.

Bu durumu iyi okuyamayan KCK disindaki çevrelerde bu yanlista direttiler. KCK tutuklularin serbest kalmasi ya da anadilde egitimin önünde engel olan, 45. Maddesinin anayasal bir degisiklikle ancak mümkün olacagini kavramakta güçlük çekiyorlar.

Elbette bu paketler Kürt sorununu çözmeye yetmeyecektir; ama tümden reddi gerektiren bir tavir, bu duruma yarar yerine, zarar verecektir.

Demokratiklesme paketleri sadece Kürtlere mi çikariliyor? Bu algida zihin karartmak dogru mudur? Sadece Kürtler mi hak mahrumiyeti yasiyor? Bunun böyle olmadigini artik kavramamiz gerekir. Bu ülkenin topyekun demokratiklesmesi ancak kroniklesmis sorunlarinda üstesinden gelinmesini saglayacaktir.

Öcalan ise akilli bir manevrayla çikan paketin siddeti durdurmak adina yapilan pazarliklarla ilgisinin olmadigini beyan etti. Hükümetin talebi dogrultusunda demokratiklesmeyle, siddetin durmasi arasinda hiçbir anlasmanin olmayacagini teyit etti. Bu yolla baris görüsmelerinin devam etmesini de bir yönde saglamis oldu.

Bu durum siddetin ve ölümlerin Kürtlerin hayatindan çikmasini savunan bizleri de rahatlatti. Bizim zaten bu baris görüsmelerinden Kürtlere ulusal özgürlük getirecegi beklentimiz yoktur. Silahin, siddetin durmasi bile tek basina kazanim sayiyoruz.

Statükocu, ulusalci çevrelerin etkisindeki KCK ve BDP’nin üst düzey çevresinin hosuna gitmese de, Kürtlere yüzünüzü, bugün ülkede siyasal hâkimiyeti olan Islamcilara çevirin mesajini vermistir. Hatta daha ileri giderek, dün ‘isbirlikçi ve hilafet isteyen’ diye niteledigi Seyh Sait ekolünden de yararlanarak Kürdistan’da bir demokratik (!) Islam konferansi düzenlenmesini söylemistir.

Dün Atatürk’ün Izmir’de Kürtler için önermelerini bir nihai istemmis gibi gören ve bununla Kürt sorununun çözülecegini söyleyen Öcalan, bugün de Hz Muhammed’in Medine anlasmalarindan dem vuruyor. Emevilerin Arap irkçiligiyla tahrip ettigi Islam’i kendisinin demokratiklestirecegini söylüyor.

Tipki kendini ‘savunmalar’ adli kitabindaki gibi Mani ve Zerdüst dininin bugünkü temsilcisi göstermesi gibi bir durumla karsi karsiyayiz. Inanirligi bir tarafa, önemli olan gündemi baska bir evreye devsirmesidir. Bu bir zihinsel karartmadir. Iç hesaplasmadir. Bunun sonucunda iki farkli görüsün çatismasini hep birlikte görecegiz.

Kürdistan halkinin zayif taraflarini çok iyi analiz etmis ve nereden vuracagini biliyor. Bu bir takiyye sanatinin inceligidir.

Hem kendisini imha etmeye çalisan Ertugrul Kürkçü gibilere bu konuda beyanati vardi, (Kürkçü ‘Tutsak bir iradenin alacagi kararlar tartisilmalidir,’ demisti), hem ulusalci kesimlerin etkisindeki örgüt içindeki güçleri gerileteceksin, hem de din kardesligi, Misak-i-Milli ortakligindan dem vurup Kürtlerin ulusal taleplerinin önüne setler koyacaksin. Bunlar tabi ki kendince bir basaridir; ama bütün bu yasananlar Kürtlere özgürlük getirecek mi, ona bakmak gerekir.

Benim sahsen bir gün barisin insasi için Öcalan’i bu karanlik güçlere karsi savunacagim aklimin ucundan bile geçmiyordu; ama KCK ve BDP içindeki baris ortamini sabote etmeye çalisan Ergenekon kalintilariyla mücadelesini takdir etmemek elde degildir.

Bu durum ne ilk, ne de son olacaktir. Bugün Kürtlerin ulusal istemde birligi, düne göre daha önem gerektiren bir zaruret halini almistir. Bu yapilarin disindaki Kürt parti ve kurumlari artik sapkalarini önlerine koyup dogru temelde düsünmek zorundalar.

Bu konuda bizlere düsen savundugumuz degerlerimizin arkasinda durarak demokratiklesecek bir ülkenin insasiyla birlikte, Kürtlerinde ulusal taleplerini hayata geçirmektir.

Bilge insan Kemal Berkay’in sik sik söyledigi ve dile getirdigi bir gerçek vardir:

‘ Kürtlerin mücadelesi çetin ve mesakkatli bir yoldur. Sabirla, inatla nihai hedefimize dogru yol almaliyiz; çünkü halkimizin özgürlügü için kirk yildir önerdigimiz yol ve yöntemler, bugün gelinen süreçte bizleri hakli kilmistir’

18.10.2013

Ilhan Çetin

Back to top button