Siyaset yoksullugu, bilinç ve cesaret yoksunlugu
Günün birinde aslan,su içmek için derenin kenarina iner.O sirada bir merkep de suya egilir. Aslan suratini asar.’Çekil suyun basindan,içecegim,’digerek çikisir.Merkep de kizginlik göstererek nallariyla topragi eseler.’Ben de içecegim.Senin suya ihtiyacin var da benim yok mu,’deyince aralarinda tekmeli,pençeli,sutlamali bir kavga baslar.Kavga kizistikça bakarlarki gökyüzünde les kargalari,akbabalar uçusmuyor mu?Ikisinde de safak atar.Kavgayi birakip dost olurlar.
Bilindigi gibi Ezop,hayvanlari konusturarak insanlara önemli ögütler vermis.Bu masalda öne çikan dostlugun önemini VOLTAIRE söyle tanimlamis.’Dostluk,iki erdemli insan arasinda kendiliginden meydana gelen ikili andlasmadir,’demis.Dikkat edilirse,dostlugun ana temasinda erdeme vurgu yapiyor.Ihtiyaci halinde bir insana el atmak,dost olmak erdem gerektiriyor.Akrabalik da erdemle önem kazaniyor.Erdemsiz insanlarin ise dost diye suç ortaklari olur.Siyasette kaliteyi belirleyen de erdemdir.
Siyaset,hitap ettigi toplumun dinamiklerini harekete geçirerek huzur ve güveni saglayici unsur olursa toplumun yapisina erdem katar.Bu da toplumun azim,kudret ve ihtiyacina etki edecek öz hareketinden çikmis,toplumda görülen bilinç yoksunlugunu giderici,yerine erdemli siyasi zenginlik katacak lider ve kadrolarla mümkün.Yani günümüzün bakis açisiyla hedeflenen,toplumun mali ve özgür gelisiminin temelini teskil edecek paylasimci adalet ve katilimci demokrasiye böyle ulasilir.
Dünyanin neresinde olursa olsun,siyasi yoksulluk,bilinç ve cesaret yoksunlugu kayaklidir. Böyle olunca,sömürgeci gücün ortaklik anlayisindan kaynakli,mülkiyet hakki ganimet anlayisiyla imtiyazi sayilmis iç isgalcilerin ihtiyacina göre sekillenip yasama dayatilmis derin korku eksenli siyaset anlayisi,toplumla isgalciler arasindaki paradoksal farkliliklarin algilanmasina izin vermez.Farkliliklarin yukaridakiler ve asagidakiler algisi,Kürt çogunlugun iç dünyasini öyle tahris etmiski,kucagina atildigi korku ve tedirginligin fiziki dünyasinda hayranliga dönüsmesi bekleniyor.Bu gibi toplumlarda sorunlar elbette alternatif siyaset kanallarini harekete geçirmeli/ geçirecek.Ancak siyasete bakis,limited sirket bakisiyla degil, gerçekçi bir yaklasimla dogruluk,birlik ve çokluk anlayisi egemen olmali.
Kürtlerle alay edercesine zat-a mahsus romantik çikislarin bile Kürtlerin önceliklerinden üstün sayildigi günümüzde,Kürt muhalefeti sandigi isaret ederek meydanlara çikarsa,dayandigi despotik argumanlarla kendini alternatifsiz sanan mantik,üstüne basa basa yükseldigi failleri aramizda binlerce cinayeti aydinlatacak kanallarin içine bagdas kurabilir mi? Kürtlerin insanca yasama hakki güçlülerin,haksizlarin jitem tetikçisi korucu çetelerin imtiyazi sayilabilir mi?Oysa siyasetin ilk görevi insanin yasama hakkini savunmak ve hakkin hukuka dönüsmesini saglamaktir.Bu hakki savunmanin ilk basamagi da katili lanetlemek ve devleti müdahaleye zorlamaktir.Buna karsin siyaset,devletin katile müdahalesini engelliyorsa bunun adi magdurun hakkina tehditle ipotek koymadir,suç ortakligidir.
Her ne kadar muhalif Kürt siyasetinin,efendisi Kemalizm hayranligiyla hastalikli hale gelmis,Kürtlerin basinda demoklesin kilici gibi sallanan’Ya ben,ya ben’despotizmine karsi saglikli bir rota izleyemeyisine engel olarak bazi ütopik objelerle öne çikarilan ideoloji gibi görüntülenmek isteniyorsa bile,gerçekte yetmisli yillar sendromu oldugu tartisilmali.O yillarda Kürtlerin iradesiyle gelisen devrimci potansiyelin,Kemalist dayatimlara karsi gelismesi ve dogal yasamda devinim kazanarak sosyal,iktisadi ve kültürel dönüsümün geregi adil ve paylasimci toprak reformunun yasam bulacak etüt çalismalari,sistemin kendilerine bencil çikarlar sundugu ve karsiliginda Kürtlerde uluslasma bilincinin önünü giyotin örnegi kesici,günümüzde Ergenekon olarak karsimiza çikan derin devlet-feodalizm ortakliginin biçimlendirip besledigi Kürt motifli siddetle buldozer gibi ezildigi biliniyor.Kürtlerin gerçeginin ortaya saçilmamasi için istenildigi kadar ütopik kliselerle örtülmeye çalisilsin,degisen konjöktöre ragmen Kürt muhalefetinden istenen ise yetmisli yillar sendromunun yarattigi hipnoz halini yasamaya devam etmeleri,feodalizm-siyaset zorbaliginin asla tartismamasidir.Onyedi bin failleri aramizda cinayetlerin,toprak talebinde bulunabilir milyonlarca yoksul Kürdün metropollere sürülüp ucuz isgüne dönüserek özünü unutmaya zorlanisinin ‘UNUTUN’tehdidiyle siyasi anlam kazanmasinin nedeni bu.Günümüzde siyaset-feodalizm zorbaligi destekli genis toprak isgali, hak sahipligi gözetilmeden bilesenleri kadastroculuk,rüsvet, tehdit ve harami helal gibi gösterme ustaligiyla siginilan Islami objelerle öyle hegemonik alan üstünlügüne dönüsmüs ki,misak-i millinin türevi ‘FEODAL-I MILLI’seklinde kurumsallasmis ve tartisilmasi yasak haliyle karsimida duruyor .
Yasananlara ragmen bu kirli aglarin nasil temizlenecegi üzerinde yogunlasarak tabandan yükselen dinamikler ve özgür iradeyle parti tüzügü,organlari,islevi tabanin ihtiyaçlari ve öncelikleri gözetilmis kolektif çalismanin ürünü olarak ortaya çikmis ve dimdik ayakta bir olusumdan ani kopuslar sendrom degil de baska nasil açiklanabilir?Bunda kimi bireylerin anlamini yitirmis bencilligin isaretleri elbette var.Ancak dar grupçuluk düsünülmüyor çünkü kolektif çalismanin ürünü parti tüzügü ve islevi ortada.Yapay bahaneler ve ütopik salvolar ayrisma nedeni olmadigina göre demek ki Kürt muhalefeti de sisteme entegre olmadan siyaset yapma becerisi edinemiyor ve hipnoz hali devam ediyor.Üstelik tarih ve doga bilimlerine ortak paydadan bakilirsa,otuz yillik çatismali ortaminin yoksul insan kirimi,degerler yitimi kadar ekolojik felakete de neden oldugu ayan beyan görüldügü halde.
Önümüzde yerel seçimler var.Görülen o ki seçim,derin korunakli ve güvenceli ötügen çadirinda toplasmis Ergenekon bilesenleri,AKP ve HAK-PAR arasinda geçecek.Öyle de olmali.
Ben de Ezop’la basladigim yaziyi Ezop’la bitireyim.
Zamanin birinde kuraklik yasaniyormus.Hayvanlar yiyecek bulmakta sikinti yasiyormus. Kral aslan hayvanlari genis bir alana toplamis ve kürsüye çikip baslamis konusmaya.’Aramizda biri bagislanamayan büyük günah islemis.Yüce Allah,bu günahkari bulup cezalandirmadigimiz için kuraklikla bizi cezalandiriyor.Simdi herkes günahini söylesin. Günahkari bulalim ve cezalandiralim.Mesela ben,dün bir boga yedim,’deyince yaninda duran yargiçlikla görevli tilki:’Boga neki.Koca aslanin bogazindan leblebi gibi asagiya inmis.Günah sayilmaz,’demis.Güçlü,kuvvetli hayvanlar parçaladiklari,yedikleri hayvanlari siralamislar,hiç biri günah sayilmamis.Sira merkebe gelmis.Merkep:’Ben dün bir turp yedim,’deyince kral aslan kaslarini çatarak dislerini gicirdatmis.’Hiii.Koca bir turp yersin ha.Üstelik bu yoklukta kimseyle paylasmadan,’öfkeli öfkeli mirildaninca yargiç tilki:’Hah iste.Günahkar bu,’demis.Güçlü,kuvvetli hayvanlar merkebin basina üsüsmüsler,afiyetle yemisler.
Ali Kizilay