Erdogan’in Amed Çikarmasi ve Müzakere Süreci
Yaklasik bir yildir çatisma ortamindan uzak, ölümlerin olmadigi, toplumun, barisa ve huzura olan beklentisinin yükseldigi bir süreci yasadik ve halen yasiyoruz. Malum, 2013’ün basinda baslatilan müzakere süreci zaman zaman aksakliklar da olsa kör-topal bugüne kadar devam etti. 30 Eylül 2013 tarihinde açiklanan ‘demokratiklesme paketi’ ile tartismalarin harareti yükseldi. ‘Süreç bitti-bitecek’, ‘müzakereler tikandi-tikanacak’, ‘çatisma ortamina girdi-girilecek’ gibi tehdit içeren karsilikli mesajlarda ortalikta uçusdu. Maalesef, bu tür mesajlar süreci de olumsuz etkiledi.
Anlasilan odur ki, taraflar (ellerinde silahli güç bulunduranlar) arasinda derin bir güvensizlik var. Bu güven duymama hali sürdügü müddetce, sorunlarin çözümü temelinde yapici adimlarin atilmasi da dogal olarak zorlasacak. ‘Adalet Bakanimla iyi geçinsinler, yoksa, imraliyla görüsmeler kesilir’ diyen bir Basbakanin söylemi, sürecin devamliligina hizmet etmedigi gibi, Kürt sorunun çözümü için de bir güvensizligin isareti midir? ‘Su,su adimlar atilmazsa, yeniden çatisma ortamina dönülür’ diyen BDP’nin söylemi de Basbakan’in söylemi kadar yanlis buldugumu ifade etmek isterim. Kuskular olabilir, olmasida dogaldir. Ama güvensizlik, müzakere etmenizi engeleyen en büyük etkendir. Zira müzakere, taraflarin ortak ama farkli istek ve taleplerini imtizaç ettirmek için yapilan bir iletisim ve etkilesim sürecidir. Sabir ve cesareti gerektirir.
Basbakan’in 16 Kasim 2013 tarihinde bir çok bakan ve bölge milletvekilleriyle Amed’e (Diyarbakir) gidisi ve Büyük Sehir Belediye Baskani sayin Osman Baydemir’i makaminda ziyaret etmesi bir nebze de olsa taraflar arasindaki iliskinin yumusatabilecegini düsünmek isterim. Bunu zamanla görecegiz.
Basbakanin Amed çikarmasi ve Kürdistan Federe Bölgesi Baskani sayin Mesud Barzani’yi de davet etmesi nasil okunmalidir? Bu bir seçim yatirimi midir? Yoksa bu Amed çikarmasi sürecin planlanmis bir parçasi midir? Yorum yapan diller lastik gibidir. Kim hangi yöne çekmek isterse öyle sekillendirir.
Bu isin çok kolay olmadigi meselesinde herkes hemfikirdir. Çünkü bir yandan 30 yildir anlamsiz bir savasi sonlandirmak için bir müzakere sürecinden bahsediyoruz, bir yandan da 90 yil içerisinde uygulana-gelen esitsizligin, dislanmisligin, inkar ve yokedilmisligin acisini yasayan Kürtlerin, Kürt sorununa çözüm arayislarini tartismak durumundayiz.
Ben, sayin Basbakan Recep Tayyip Erdogan’in Amed gezisi, daha önceki gezilerine benzer bir gezi olacagini düsündüm, konusmasindan önce. Sayin Basbakan’in konusmasini dikkatle inceledigimizde ilklere ve ezber bozmalara kadar varan bir konusmaya sahit oldugumuzu görürüz. Daha önce ‘Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ olarak telaffuz edilen cografya, ilk defa bir T.C. Basbakani tarafindan gerçek adini ‘Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ ‘Kürdistan Bölgesel Yönetimi Baskani sayin Mesud Barzani’ diye söylenmesi gerektigi sekilde dile getirmesi bir ilkdir. Yoksa ‘Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ diye bir isim Irak anayasasinda da yok. Asli esasi olmayan, yalan, Türkiye’de bazi kisi ve kuruluslar tarafindan kullanilan uyduruk bir cümledir.
Ayrica ‘kimsenin farkliliklarindan dolayi horlanmayacagini’, ‘dagdakilerin indigi, cezaevlerinin bosaltilacagi’ gelecek Türkiye’sine vurgu yapmasi bence çok anlamliydi. Yürütmenin basi olarak üstü kapali da olsa umumi bir afin sinyalini vermis oldu. Zaten toplumsal barisin pekismesi için genel bir af elzemdir.
Yine ‘Bölgede tek parti hükmününe izin vermeyecegiz’ demesi çok sesliligi dillendirdigini ve müzakere sürecinde baska aktörlerinde oldugunu vurguladigini düsünüyorum. Hem Kürtler açisinda hem de Türkiye genelinde çok sesliligin yayginlastirilmasi gerektigine inaniyorum. Özellikle Kürdistan cografyasinda bunun acilligi daha çok önem arzetmektedir.
Sayin Basbakan konusmasinin altini dolduracak mi? Bunu bekleyip görecegiz. Diyarbakir’da yakaladigi bu siyasi havayi heder etmez insaallah!
Basindan beri bu sürecin içinde bulunan Sayin Mesud Barzani’de ‘Kürt-Türk’ kardesliginin altini çizdi. Deneyimli bir siyasetçi olarak; sorunlarin savasla çözülemeyecegini, demokratik ve barisçil yöntemlere isaret etti. Bu ziyaretin, Kürtler ve Türkler için tarihi ve yeni beyaz bir sayfa açtigini belirtti. Ulusal kiyafeti ve Kürtçe konusmasiyla büyük sempati topladi. Sayin Barzani, ülkesinin iktisadi ve siyasi çikarlarini düsünmek durumundadir. Disariya açilmanin, yeralti ve yerüstü zenginlik kaynaklarini hangi yol ve yöntemlerle, kimlerle antlasmalar yapilabilecegini hesaplamak zorundadir. Kimileri, bu ziyarete farkli anlamlar yükleyebilir. AKP, seçim malzemesi yapabilir. Bütün antlasmalar, karsilikli çikarlara dayandigini unutmamamiz gerekir. Önemli olan, ortak bir hedef veya menfaat için birlikte hareket etme temelinde yapilan antlasmalar ulusal çikarlara zarar vermemesi.
37 yildir ülkesine gidemeyen Sivan Perwer, Ibrahim Tatlises ile yaptiklari düet’le bu ziyarete ve kiyilan toplu nikah’a nese kattilar. Her iki sanatçi da kardesligin, beraberligin ve barisin altini çizerek, baris için göreve hazir olduklarini belirttiler.
Bu sürecin dogru ve kesintisiz yürütülebilmesi, toplumsal barisin saglanmasi için eski aliskanliklardan kurtulmak gerekir. Amed çikarmasi bunun temel tasi olabilir. Buna göre:
1- Ülkeyi yönetenlerin; ‘tek irk’, ‘tek vatan’, ‘tek millet’, ‘tek kültür’ temeline dayanan irkçi anlayisi tamamen terk etmeleri ve bütün farkliliklar, ortak zenginlik olarak kabul görmelidir. Çünkü siyaset, ayni zamanda farkliliklari yönetme sanatidir.
2- Bir halkin gasbedilen tüm haklarin çözümünden bahsediyoruz. Ve bu haklari elde etmek için mücadele veren, bedel ödeyen bir çok Kürt siyasi parti, Sivil Toplum Örgütleri ve aydinlari var. Kürt siyasi partilerin, mücadele yöntemleri, talepleri ve algilari farkli da olsa, Kürt halkinin özgürlügü, siyasi, kültürel haklarin elde edilmesi baglaminda ortak olan yanlarida asikardir. Bunun içindir ki, Kürt sorunun çözümünde sadece BDP, PKK taraf degil, HAK-PAR, KADEK ve PSK gibi siyasi partiler ve bu konuda kafa yormus, arastirmalar yapmis Kürt aydinlarininda müzakerelere katilimi elzemdir. Yani çözüm arayisi, kollektif bir çalismanin ürünü olmalidir. Demek ki agaçlari degil, ormanin bütününü görmek gerekir. Ancak bu metod ile saglikli ve daimi bir sonuca ulasmak mümkündür. Yoksa, BDP-PKK ve Hükümet arasinda birbirlerine yönelik atilan adimlar, sorunun bütününden uzak olur.
3- 30 yildir süregelen bu kirli savas, binlerce insanin hayatina mal oldu. Siddetle, sorunlarin çözülemedigini taraflar görmüs olmalidir. Tekrar basa dönmek demek, daha fazla insan ve kaynak kaybi demektir. Onun için verilen mesajlarin diline ve üslup tarzina dikkat edilmeli.
4- Gerek Kürt sorunu gerekse Türkiye’nin demokratiklesmesi gibi önemli meselelerin çözümü, seçim amaçli olmamali.
Hosgörü, demokrasinin temel tasidir. Farkli görüslere sahip olanlari birbirine yakinlastiran, sorunlarin çözümününü kolaylastiran, begendiklerimiz veya begenmediklerimiz seylere toleransli davranmamizi saglayan büyük bir manevi degerdir, hosgörü. Bu manevi degeri bütünlestirerek içsellestirebilirsek; müzakere süreci, agir agir ilerlesede, hatta zaman zaman tikanma noktasina gelse bile uygun ve yapici sonuca ulasmak mümkündür.
17 Kasim 2013
Veli Yarar