Makale

Iste böyle

‘Ekonomik büyüme’ kavramini, ‘ilm-i iktisadiye’nin ince sirlarindan habersiz bir ‘ümmî’ olarak sorgulamaya baslamistim. Aklimdan geçenlerin hepsini henüz söyleyemedigim için, ilk iki günden sonra, bugün de o konuya devam etmek niyetindeydim.

Ancak bu arada Diyarbakir olayi oldu. Yani, Diyarbakir’daki su son derece senlikli bulusma. Bu bana çok önemli bir olay olarak göründü. Onun için bugün ‘büyüme’yi filan bir yana birakip Diyarbakir’daki senlik hakkinda içimden geçenleri yazmaya karar verdim.

Basbakan Erdogan’in orada söyledigi sözlerin çok önemli oldugunu düsünüyorum. Bunlar, ‘Kürdistan’ dâhil, ilk kez isittigimiz sözler degil; ama sanirim ilk kez bir basbakanin agzindan çiktigini görüyoruz, isitiyoruz.

Erdogan’in önceki Diyarbakir ziyaretini hatirliyorum. O zaman karsilayan, dinlemeye giden olmamisti. Ama simdi, Sivan’li, Barzani’li bulusmada nasil bir kalabalik toplandigini da gördük.

Simdi, bütün bu düzenlemeden mutlu olmayan bazi Kürt siyaset adamlarinin da varoldugu anlasiliyor. Bu da, öteden beri olan, Barzani ile PKK ve Öcalan arasindaki gerginlige kadar uzaniyor olmali. Bu gerginlik, su son asamada, Suriye’deki Kürt hareketi karsisinda alinan tavirlarda kendini göstermeye basladi. Ama tabii çok daha kötü temelleri var. Tamamen farkli iki dünya görüsü; tamamen farkli iki ‘yönetim’ anlayisi.

Ancak, Barzani’nin ziyaretinin açiklanmasi üstüne baslayan gerginlik, benim gözümde akl-i selimi temsil eden kesimin yatistirici tavriyla ciddi bir ariza çikmadan çözüldü ve Diyarbakir’daki bu büyük senlik gerçeklesebildi.

Daha önce Türkiye’nin Kürt sorunu üstüne yazarken özellikle üstünde durdugum bir konu vardi (hâlâ var): yillar sürmüs son kanli çatisma sürecinden sonra iki halk arasina giren sogukluk. Yasanan somut olaylardan sonra böyle bir durumun olmasinda sasilacak bir sey yoktu. Aslinda, hattâ olabilecek düsmanlik her seye ragmen olmamis diye sevinmek de mümkündü. Ama bir psikolojik kopusun varligini hissediyordum her gidisimde. Bunun, sözgelisi ‘anayasa degisikligi’ gibi tedbirlerle giderilebilir bir sey olmadigini sezinliyordum. Kâgit üstüne yazdigimiz su ya da bu kelimelerle degil, insanî sicaklikla çözülecek ya da giderilecek bir boyuttu bu.

O ‘sicaklik’ dedigim sey, iste böyle bir ‘senlik havasi’ gerektiriyor. Sivan Perwer ile Ibrahim Tatlises’in varligi tam da buna cevap veriyordu ve çok da dogru seçimdi. O ikisi belki bu ilk ‘düet’lerinde tam bir uyum tutturamadilar. Ama öyleyse, bence bu da sembolik bir seydi ve duruma uygundu. Bunca vurkirdan sonra, birlikte sarki söylemekte bazi acemilikler olmasi, zaten genel sürecin özelliklerini yansitan bir durum. Tabii önemli olan, ‘birlikte sarki söyleme’nin baslamis olmasi.

Basbakan Erdogan insanlari sasirtan bir siyaset adami. Bir süredir devam eden kirici üslûbundan sonra, bu adimi atmayi da basardi. Demek ki, ‘sasirtma’ potansiyelini koruyor. Yanî, kendini tek bir ‘kanal’la sinirlamak zorunda degil. Diyarbakir’da bu ‘kardeslik mesajlari’ni verirken bir yandan Arinç’la da arasindaki sürtüsme hiç olmamis gibi davranabiliyor ayrica. Bunlar, bu ülkede simdiye kadar hiçbir politikacinin yapmadigi, yapamadigi seyler. Ayni Erdogan, insani deli edecek seyler de söylüyor (bu sefer de, ‘dört çocuk’ teranesini tekrar etmekten geri durmadi): ama Diyarbakir’daki o bayram havasini da yaratabiliyor.

Tabii orada toplanan halki da unutmamaliyiz. Bir kere, Türkiye’de politika yapan Kürt siyasetçilerine ‘büyük politika’nin nerede oldugunu gösterecek sekilde toplandilar; ‘Barzani söyle yapti, böyle etti’ söylenmelerini kaale almadilar. Sanirim Basbakan Erdogan’a da ‘Iste böyle. Iste böyle yapmalisin. Böyle yapinca, çözülmeyecek sorun yok,’ dediler.

—————————————————

Taraf-19 Kasim

Murat Belge

Back to top button