Makale

Gezi bilesenleriyle Kürt siyaseti arasindaki harf farki

Yasam kosullarinin kendilerine sundugu rahatliga bakmadan, kültürel birikimleriyle kemalizm arasindaki çeliskileri gören, çevreye duyarli az sayida insanla basladi gezi eylemleri. Sempatik gençlik oyunlariyla baslayan hareketliligi tetikleyen nedenler arasinda hükümetin, basta ‘sarhos yasasi’ diye adlandirilan buyurganliginin genç kesim arasinda AKP’ye karsi hosnutsuzluga dönüsmesi de gayet normaldi. Normal olmayan, elit kültürün biçimlendirdigi azinligin içinden gelmis, ancak Kemalist sistemin bayatlamis kaliplariyla radikallesen dindarlik arasinda sikismis bu gençler, çevreye ve eko sisteme dikkat çekerek kendileriyle diyalog beklentisi içindeyken, demokratik gelenekten yoksun polis siddetiyle dagitilmak istenmeleriydi.

Kaldi ki ne Kürtlük ne de kendini degisen dengelere uygun yenilemeyle Türkiye’de siyasetin normallesmesinin önünü açici ve politik sisteme dönüsü zorunlu esitlikçi, paylasimci, çagdas paradokslari özümsemis sol bilinçten de yoksunlardi. Hal böyleyken gezicileri kemalist dokuya veya bu dokuyu baslattigi ergenekon sorusturmalariyla çatisindan hirpalamis AKP’ye karsi okumak olanakli degilken, peki nasil oldu da birden bire ergenekonun tanidik taktikleriyle farkli inanç ve kültürlerden gelmis, toplumsal çatismanin zeminini hazirlayici ve AKP’yi ‘devrim’le olmadi orduyu müdahaleye çagirarak darbeyle düsürme eylemlerine dönüstü?Üstelik bu darbecilik oyunu sol bilesen adina yapilirken, yasanan her darbeyle ordunun, kendi ülkesinin bütün kurumlarini isgal edip mintika temizligi bahanesiyle baslattigi sürek aviyla her zaman solu buldozer gibi ezip geçerek ülkeyi ilk önce solcu, devrimci mezarligina çevirdigi bilinmesine ragmen.

Ancak kemalist kaliplara, irkçiliga, radikallesmeye itiraz eden sikntili gençligin kimlik bulma arayisi olarak okunabilir eylemi baslatan gençler, bir yandan ergenekona kol kanat geren CHP’nin ayricalikli günlerine dönmek düsüyle laiklik elden gidiyor bahanesine sarilip eylemi Cumhuriyet mitinglerine dönüstürücü araç olarak görmesi, diger yandan 12 Eylül öncesi tezgahlanan senaryolarda yasandigi gibi milli gruplari alanlara sürüp politize ederek karanlik zeminlerde karanlik amaçlar için hazirlamayi amaçlayan ergenekonun darbeyle AKP’den kurtulma mucizesi olarak görmesi karsisinda, arayislarinin sabote edildigini görünce alandan çekildiler.

Buna karsin, kasidikça budaklanan eylemlere polisin provokasyonlara çanak açici orantisiz güç kullanmasi dahil, gezinin en açik okunabilir yani, çok basamakli merdiveni andiran ergenekonun, bütün acimasizligiyla ayakta oldugu, hükümete, devletin kurumlarina istedgi an meydan okuyup etkisizlestirebilecegini AKP’ye göstermesi ile ister sol kanatta, ister dindar kesimde olsun ciddi anlamda bilinç yoksunlugu sonucu analiz ve tanim eksikligi yasandigi, bu yoksunluk ve eksikliginin, inançlar ve toplumlar arasinda ortak bir gelecek kurma becerisinin önünü kestigidir.

Bu ciddiyet yasanirken, bir türlü varlik nedeninin ayrimina varamayan, bölük pörçük haliyle siyaset diye savruk lafazanlik üretmekten hosnut muhalif kürt siyaseti, gezi eylemleriyle yasanan dramdan, hayhuydan çok sey ögrenmeliydi. Önce baslayan süreçle demokrasinin aralanmis kapisi karsisinda kemalist dokunun sarsici yara alabilir riskiyle karsilasabilecegini, ergenekonun maglup olup sorusturmalarin Firat’in dogusuna kayabileceginden endisenlenenlerin, ne Kürtlük ne de çagdas solculukla alakali olmayan sirlilarin, Kürt siyaseti adina kemalizmin en kabadayi tavrini sergileyerek, iradeleri disinda metropol varoslarina savrulmus Kürt gençlerini bu hayhuyun içine çekmeleri ve bunda basarili olmalariydi. Oysa eylemlerin allanip budaklanarak siddetle sürdügü yol güzergahindaki Galatasaray lisesi kaldirimlarina çömelmis, yillardir kar, kis demeden polis siddetine, örselenmelere, yuhlamalara, tartaklanmalara bakmadan kendilerine, çocuklarina as getireni ergenekon ve tetikçi kanadi korucu çetelerin kroniklesen cellatligina kurban vermis, boyunlari bükük cumartesi annelerinin masumane tepkisini hiç görmediler. Üstelik bu keyfi katledilislerin hiçbir vicdanin kabul etmedigi mantikla ‘MGK kararlaridir. Açiklanmasi vatana ihanettir, ‘ gibi uçuk gerekçelerle kapatilmak istenmesini, bu devlet ayibini, açiklanamayan hüznü görmemek siyaset adina, insan olmak veya olamamak adina garip bir vicdan yitimi iken.

Hiyerarsik bir düzenle kemalizm denilen hastalikli miras adina Kürt cografyasinin biyolojik zenginligini, sosyal ve toplumsal yapisini cebren ve hileyle gasp etmis feodal kusatmanin altinda tutmak, kusatmayi siyaseten psikolojik tehditle kurumsallastirmak için bu cinayetlerin islendigini, yoksul köylünün barinaklari yakilarak göçe zorlandigini görmemek kadar omuz vermek de garip bir vicdan yitimidir. Tipki Deniz Gezmislerin, Mahir Çayanlarin ve arkadaslari o genç yigitlerin kemikleri üstünde tepinmenin vicdan yitimi oldugu gibi.

Kürt siyasetiyle alakali olmayan bu gariplikler, kendileri kadar garip denge hesaplariyla BDP’yi HDP’lestirmekle maskeleri düsürmüs. Artik HDP’nin, Kemalizm kamburundan kurtulup evrensel degerleri içsellemis ciddi anlamda bir sol yapilanma karsisinda her an teker gümletebilir CHP’ye stepne olmayi amaçladigi gizlenemiyor. Zaten gezinin bir ögretisi de, sol enerjinin yasamsal potansiyeli her ortaya çikisinda bu potansiyelin, Kemalist kusatmayla içinin bosaltilip CHP potasinda eritildigidir. Ancak muhalif Kürt siyasetini ilgilendirmesi gereken yani, üzerlerinde askeri üniforma olmadan kendilerini apoletsiz pasa sananlarin, Kürtlerin hassasiyetleriyle, varolus nedenleriyle alay edercesine Kemalist mantiga mahsus özel amaçla ‘Biz Berzani’yle mesafeliyiz, ‘ sözlerinin, orta dogu kosullarina ragmen örnegi en geliskin demokrasiyle yönetilen Iskandinav ülkelerinde görülebilir demokrasi ve hukuk anlayisiyla güçlü, kararli durus sergileyen Kürdistan Federe Devleti baskani ve Kürtlerin tartisilmaz sembolü sayin MESUT BERZANI’ye karsi psikolojik harekat amaçli yaklasimlarin BDP cephesinde kabul görmesi ve bunun baska türlü bir gariplik oldugunu görmeyisidir. .

Her ne kadar Kürt siyaset cephesinde yasanan gariplikler, 1800’lü yillarin Abraham Linkoln öncesi Amerikasini hatirlata dursun, son zaman gariplikleri bende, yillar önce Mardin valiliginde odaci olarak çalisan Veli’nin çevreye karsi kendini Vali sanmasini çagristiriyor. Veli’nin Valilik tafralari öyle çekilmez hal almisti ki sonunda yasli bir tanidigi karsisina çikiyor. Diyor ki:

“Ogil Veli, lavémi. Sen Vali degilsin. Bizim köyün eski sigir çobani Veli’sin Veli. Birak tafralari, insanlari azarlamayi. Birileri seni Vali’ye sikayet eder, ekmeginden olur, çoluk çocugunla sokaklarda kalirsin” deyince, Veli daha da sisinerek.
“Beni Vali’ye sikayet edeceklermis. Pööhhh. Bir kere benimle Vali arasinda sadece bir harf farki var. Ha Veli, ha Vali…”

Ali Kizilay

Back to top button