‘Müdahale etme’nin biçimleri

‘Biz kimin özel hayatina karistik’ diye soruyor Basbakan. ‘Karismak’, ‘müdahale etmek’ gibi kelimelerden ne anliyor acaba? Benim edindigim izlenime göre, bunlarin modern toplum öncesinde görülmüs biçimleri var zihninde. Örnegin adamin biri evinde oturmus, sisesini açmis rakisini içiyor. Birdenbire kapisi zorlanarak açiliyor, içeriye polisler falan daliyor (belki yanlarinda bir hükümet üyesi de var): ‘Iste, raki içiyorsun!’ diye bagiriyorlar, sisesine el koyuyorlar, falan filan…
Böyle bir sey oluyor mu bugünün Türkiye’sinde? Hayir, olmuyor. Demek ki insanlarin özel hayatina müdahale edilmiyor! Çünkü ‘müdahale’ dedigin eylem, böyle bir sey olmali. Adamin gittigi meyhaneyi, içki içtigi mekâni bir sekilde kilifina uydurup kapatmissin, diyelim; bu, ‘müdahale’ olmuyor.
Iki lafin basinda ‘üç çocuktan asagi olmaz’ diyorsun. Bunun medyada, televizyon kanallarinda yayimlanacagi belli. Bu bir ‘müdahale’ degil. ‘Müdahale’ olmasi için anlasilan Basbakan’in ya da baska yetkililerin ev ev dolasmasi, çiftlere ‘üçüncü çocuk’ için tarih vermesi, o tarihte denetim yapmasi falan gerekiyor. Bunlarin yapan oldu mu? Olmadi. O halde, ‘müdahale’ filan yok.
Kimsenin evi, ‘evli olmayan çiftler’i denetlemek üzere de basilmadi henüz. Böylesine sinirsiz özgürlük var bu ülkede her konuda. Ama Basbakan insaat islerine karisiyor, ‘Su kadar metrekarenin altinda konut bizim aile geleneklerimize uymaz’ diyor… Bu bir ‘müdahale’ degil.
Bunlarin ‘özel hayat’a ‘müdahale’ olmamasinin örnekleri. Daha ‘kamusal’ denecek durumlari da var. Geçtigimiz hafta sonu Abant toplantisinin konusu ‘Alevi’ haklariydi. Çesitli sorunlar, çesitli talepler… Ama üzerinde genel bir konsensus oldugu gözlemlenen bir konu, ‘cem evleri’nin ‘ibadethane’ olmasi talebi. Bu talep yerine getirilmiyor. Gerekçe ‘Islâm’da ibadethane ‘cami’dir.’ Nokta!
Bu, Diyanet Isleri ile birlikte Basbakan Recep Tayyip Erdogan’in kisisel görüsü olabilir. Kimse, Erdogan’dan bu görüsünü degistirmesini talep edemez.
Öte yandan, Aleviler de ‘Bizim için ‘cem evi’, ibadethanedir,’ diyorlar. Onlardan, bu görüslerini degistirmelerini talep edebilir miyiz?
Ayni mantik içinde bakiyorsak, hayir, edemeyiz.
Ama, iste, sonuç ortada, ediyoruz, ediliyor. Bir mezhebin ortodoksluk anlayisi üstüne kurulmus bir kurum (yani Diyanet Isleri) ve bu anlayisi paylasan hükümet, ‘Hayir,’ diyorlar, ‘Cem evi ibadethane degildir’. Öbür mezhebin ibadethanesinin ne olacagini onlar dikte ediyor.
Nerenin ibadethane olduguna, olacagina kim karar verir? O inanci paylasanlar mi verir, o inanci paylasmayanlar mi?
Pekâlâ, simdi bu ‘kim karar verir’ sorusunu bir süre bir kenara birakalim. Gelelim hükümetlere ve hükümetlerden beklenenlere.
Hükümetler, hükümeti oldugu toplumda yurttaslarin maddeten karsilanmasi mümkün taleplerini yerine getirerek onlarin mutlu olmalarini saglamak için mi vardirlar, yoksa o toplumda varolan çesitli inançlarin hangisinin öteki inançlarin hayatlarina düzen verecegini belirlemek üzere mi olusurlar?
Tayyip Erdogan’in ‘Basbakan’i oldugu hükümet, Osmanli geçmisini seviyor.
Osmanli düzeninde bazi Ermenileri Katolik olmuslardi. O düzenin önemli kurumu, ‘Millet Sistemi’ çerçevesinde, ayri bir millet olarak taninmak ve kendi kiliselerini kurmak istiyorlardi. II. Mahmud zamaninda bu yapildi. Mahmud onlara, ‘Ermeniler Gregoryen dogar. Katoliklik nereden çikti? Gregoryen’sin sen, Gregoryen kal!’ demedi. Daha sonra bazi Ermeniler de Protestan olmaya karar verdi. Onlara da kendilerini böylece ayirma hakki tanindi.
Ama hükümet bu gibi uygulamalara uymak geregini duymadigini da söyleyebilir. Haksiz da sayilmaz. Benim verdigim örnekler gayrimüslim cemaatlerle ilgili. Ama Osmanli devleti ‘Alevi’den pek hoslanmazdi.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün insaatini baslatmis olan hükümet Osmanli mirasina bu sekilde bagli kaliyor olabilir
———————————————–
Taraf-17 Aralik
Murat Belge