Türk Irkçiliginin Sömürge Kürdistan’a Yönelik Demokrasi ve Adalet Anlayisi-1
Tanzimat’tan sonra dogrudan dogruya batililasma çabasi içine giren osmanli imparatorlugu, bati avrupali ülkelerin baskisi sonucu devletin temel siyasi anlayisini teskil eden millet-i hakime ve millet-i mahkume (yani gayri müslimler) arasindaki esitsizlikleri asgari düzeye düsürme niyeti ile osmanli devletine bagli bulunan her cemaate ve cemaat fertlerine karsi kanun önünde esit muamele yapma kararini ilan etmisti. Tanzimat fermani ile adalet, esitlik, askerlik süresinin kisaltilmasi ve din hürriyeti gibi yeniliklerle osmanli yurttasligi’ statüsü ile osmanli devletini olusturan topluluklar arasinda sosyal, kültürel, hukuki, iktisadi ve dini farkliliklari gözetmeksizin yani millet-i hakime ve millet-i mahkume gibi iki siyasal anlayisi biraraya getirme çabasi içine girerek, bununla imparatorluk sinirlarinda yasayan bütün cemaatler üzerinde osmanli merkezi yönetimini güçlendirme siyaseti izliyordu. Padisahin mutlak yetkilerinin ve siyasal nüfuzunun merkezi yönetim ile daha fazla güç kazanacagi düsüncesi de hakim idi. Dönemin demkorasi algisi osmanli tebasi üzerinde padisahin degismeyen mutlak gücüne ve siyasal nüfuzuna daha fazla katki saglayan merkezi yönetim/tanzimat yenilikleriyle ortaya çikan haklar biçiminde tanimlaniyordu.
Bu yazida, tanzimat döneminden Türkiye cumhuriyetinin ilk yillarina (1830-1940) kadar olan dönemde yapilan islahat yeniliklerinin ve Türkçü kadrolarin 1913’ten sonra demokrasi ve adalet ögeleriyle birlestirdikleri Türk irkçiliginin Kürdistan’a yansimalari,demokrasi,adalet ve esitlikleri genisletme gibi uygulamalarin Kürtler tarafindan nasil karsilanarak algilandigi hakkinda kisaca bazi bilgileri incelemeye çalisacagim.
Osmanli merkezi yönetiminin bulundugu Istanbul’da tanzimat fermani veya Gülhane Hatt-i Humayun’ biçiminde halka açiklanan yenilikler, demokratik haklar olarak tanimlanarak algilanirken, Kürdistan’a yansimalari ise haksizlik, esitsizlik ve Kürtlerin siyasal yönetimini olusturan federal idari haklarin yokedilmesi biçiminde ortaya çikmisti. Istanbul’da adalet, esitlik ve hürriyet yani dönemin demokratik haklarinin genisletilmesi olarak kabul edilen tanzimat yenilikleri, Kürdistan’da ise esitsizlik, hürriyetsizlik, savas ve askeri seferler olarak ortaya çikmisti. Osmanli devleti 1830’lardan sonra Kürtlerden merkezi yönetime ve merkezi yönetimin Kürdistan’a tayin ettigi idarecilere karsi mutklak itaat beklentisi icine girmisti. Kürt yöneticiler tarafindan olusturulan federal idari sistem altinda yasayan Kürtler ise, 1520-1830’a kadar sadece osmanli padisahinin siyasi nüfunuzunu kabul etme, osmanli devletine vergi verme ve savas zamanlarinda bütün cemaatleri temsil eden osmanli ordusuna asker temin etmek ile yükümlü idiler. 1830’dan sonra olusturulmaya çalisilan merkezi yönetim ise Kürtlerin idari yönetimini ortadan kaldirmaya yönelik oldugundan, Kürtler tarafindan tepki ile karsilanarak reddilmisti. 19.yüzyilin ilk çeyreginde ortaya çikan ve tanzimat dönemi olarak da adlandirilan osmanli merkezilesme idaresini olusturmaya yönelik baslatilan siyasal çalismalar, Osmanli devleti ile Kürtler arasinda 1830’lardan sonra yaklasik yüzyil süresiz bir sekilde devam etmis olan savaslarin, çatismalarin, siyasal çeliskilerin ve Kürdistan’a yönelik düzenlenen askeri seferlerin en önemli siyasal nedeni olarak karsimiza çikmaktadir.
Osmanli idaresinde yasayan cemaatleri birarada tutmak için 1830’lardan beri baslatilan yenilikler 1876’da kanuni esasi yani birinci mesrutiyet biçiminde formüle edilerek, bununla ilk defa osmanli devleti parlamenter sisteme geçis denemesi yapmis oluyordu. Ayrica bu anayasal düzenleme ile belli alanlarda padisahin hukuki yetkileri ilk kez sinirlandirilmis oluyordu. Ideolojik anlamda da 1880’lerden sonra ortaya çikan pan-islamizm ve osmanlilik fikirleriyle osmanli devletine bagli bulunan cemaatlerin kopuslarini önlemek, padisahin siyasal otoritesini korumak, devletin siyasal gelecegini devam ettirmek ve imparatorlugun en önemli zenginlik kaynagi olan toprak bütünlügünü saglamak idi. 1880’lerden sonra kendisini çokça hissettiren pan-islamizm ve osmanlilik ideolojisi Ittihad ve Terraki partisinin 1908’de yaptigi Temmuz darbesi ile yani ikinci mesrutiyet ile sonuçlanmisti. 1876-1908 yillari arasinda ilk defa osmanli sinirlarinda Kürt milliyetçiligini önlemek için kanuni ve siyasi (ümmetçilik, osmanlilik ve islamlik vs.) tedbirlerle Kürdistan’da asimilasyon programlarinin uygulanmaya baslandigi görülmektedir. Hamidiye Alaylari ve Asiret mektepleri asimilasyon programinin en açik sekillerini teskil etmektedir. 1908’de ilan edilen ikinci mesrutiyetin temsilcisi olan Ittihat ve terraki partisi kadrolari siyasal güç kazanabilmek için osmanli cemaatleri arasinda özgürlük, esitlik ve herkese adalet biçiminde propagandalar yapiyorlar idi.
1908-1913 yillari arasinda osmanlilik ve islam ideolojisi Türkçülük sekline dönüstürülerek, 1908’e kadar Millet-i mahkure olarak telaki edilen Türk irkini yüceltme ve Türk irkini millet-i hakime yapma biçiminde ortaya çikmisti. Yine Istanbul’da demokratik haklarin genisletilmesi olarak degerlendirilen ikinci mesrutiyet (1908-1918) dönemi, Kürtler arasinda ve Kürdistan’a yansimalari savas, tehcir, zorunlu göçertme, asimilasyon ve soykirim biçiminde görülmüs/ortaya çikmisti. Tanzimat dönemi gibi bir yenilik ve esit haklar hareketi olarak ortaya çikan ikinci mesrutiyet dönemi demokratik haklarin genisletilmesi olarak propaganda edilirken, Kürdistan’da Kürtler arasinda 20.yüzyilin baslarinda yapilan planli soykirim, asimilasyon ve zorunlu göçertmelerle yansimsti. Anadolu ve Kürdistan’da yasayan Ermenilerin büyük çogunlugu ise Ittihat ve Terraki partisinin gerçeklestirdigi ikinci mesrutiyet yeniliklerini 1914 yilinin ortalarina kadar desteklediklerini söylemek mümkündür. 1908-1918 yillari arasinda Türk irki (Türk-Turan ideolojisi) adina milyonlarca Kürt soykirim uygulamalarina maruz kalmis ve Türk irki arasinda eritilmek üzere bati anadoluya zorunlu göçertmeye tabi tutulmuitu .
Ali Haydar Koç