Makale

Allah kullarina tuzak kurar mi?

Rüsvet ve yolsuzluk operasyonu ve sonuçlariyla ilgili restlesme devam ediyor.

Tehditlerin, yaftalamalarin haddi var hesabi yok.

Dünün can ciger kuzu sarmasi olan kesimler, operasyon sonrasi birbirinin kanini içseler doymayacak duruma gelmis bulunuyorlar.

Operasyonun ilk gününde sessiz kalan ama daha sonra dilini giderek sertlestiren Basbakan, çiktigi Karadeniz seferinde Cemaate demedigini birakmiyor, isi Cemaati ‘paralel devlet oluturmak, vatana ihanet etmek’ ile suçlama noktasina kadar vardiriyor.

Zaten Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da ihanet ve yurtseverlik arasinda kildan ince bir çizgi bulunuyor ve ihanetin tarifini de suçlamada bulunan kesim yapiyor. Örnegin daha düne kadar ‘Islamin insani yüzüne ve Türkçe’ye hizmetleri’ nedeniyle yere göge sigdirilmayan Cemaat, Basbakan tarafindan bir anda vatana ihanetle suçlanabiliyor.

Bu cengte taraflara taraftar medya ve devlet aygitlari yetmemis olacak ki dini ve kutsal degerler de devreye sokuluyor.

Basbakan, Ordu’nun Ünye ilçesinde yaptigi konusmada, Cemaati, ‘faiz lobisini’ ve Türkiye’nin büyümesini istemeyenleri’ kendilerine tuzak kurmakla suçladiktan sonra, ‘halkin da bir tuzagi var, Allah’in da bir tuzagi var’ diyor.

Insanlari peygamberler vasitasiyla iyilige, dogruya ve güzellige çagiran, yoldan çikan kullarini degisik biçimlerde cezalandirdigina inanilan Allah, kullarina tuzak kurar mi? Benim dini bilgim bu soruya cevap verecek kadar genis ve derinlikli degil.

Ama Basbakan ve AK Parti hükümeti yetkililerinin, bugüne kadar operasyon sürecinde ele geçirilen paralara, para sayma makinelerine, ‘teknik takibe takilan’ konusmalara karsin, yolsuzluk yapildigini söylemediklerini, söyleyemediklerini, yasananlardaki eksiklik ve yanlislarina dair tek kelime etmediklerini biliyorum.

Hükümet açisindan varsa yoksa Türkiye’nin büyümesini istemeyen dis güçler ve onlarin içerdeki isbirlikçilerinin komplo, tuzak ve de ihanetleri…

Ve halki bu söyleme inandirmak amaciyla bin dereden getirilen su…

Oysa basbakan ektigini biçiyor.

Hatirlayalim.

AK Parti hükümeti, AB sürecinin geregi olarak yaptigi bazi reformlardan, polis sefllerinin itirazlari, ‘biz bu kanunlarla teröre karsi mücadelede edemeyiz’ ve benzeri söylemleri nedeniyle geri adim atmis, polise verdigi yetkilerle ülkeyi adeta bir ‘polis devleti’ haline getirmisti.

Basbakan bununla yetinmemis, Hrant Dink cinayetine karisan polisleri, iskence yaptigi TC ve Avrupa Insan Haklari Mahkemesi tarafindan belgelenen polis seflerini terfi ettirmis, Gezi olaylari sirasinda göstericileri gaza bogan, kursun yagmuruna tutan, 5 kisiyi öldüren, onlarca kisiyi de yaralayip sakat birakan polisleri kahraman ilan ederek sirtlarini sivazlamisti.

O zamanki polis ile simdiki polis arasinda hiç bir fark yok.

Ama Erdogan, simdi isin ucu kendi partisi ve hükümetine dokundugu için ayni polisleri ‘külhanbeyi’ olarak görüyor, hesap sorulacak diye tehditler savuruyor.

Rüsvet ve yolsuzluk operasyonun zamanlamasina dikkat çekmeyi de seven Basbakan ve çevresi, operasyonu gerçeklestiren polis seflerinin görev yerlerini degistiririrken, ‘Adli Polis’ yönetmenligini degistirip operasyonlarin önceden hükümete bildirilmesini zorunluluk haline getirirken, zamani, zamanlamayi takmiyor.

Ortadogu gibi bir bölgede siyasal komplo ve tuzak kurma, siyasetin olmaz ve olmazlari arasinda bulunuyor. AK Parti hükümetinin basarilarindan rahatsiz olan, ‘Türkiye’nin büyüyüp gelismesinden hazetmeyen’ kesimler olabilir. Bu kesimlerin komplo ve tuzak kurmasi da mümkün. Son operasyonun AK Parti’ye yönelik olduguna da kusku yok.

Ama bu operasyonu gögüslemenin, bosa çikartmanin yolu, Basbakan ve AK parti hükümetinin bugüne kadar tutturduklari yol degil.

Hükümet çevresi ‘maalesef yolsuzluklar yapilmistir, bizden de bazi kesimler bu isin içindedir’ demiyor, ise bulasanlari görevden almiyor, istifa etmelerini istemiyor. Aksine ‘istifa etmek veya ettirmek suçu üstlenmektir’ algisiyla hareket ediyor.

Oysa AK Parti hükümeti bu serden bir hayir çikartabilir, çürük elmalari ayirabilir, kisa sürede mütehitlesen mücahidleri kendi içinden söküp atabilirdi.

Bunun için demokratiklesmeye hiz vermek, AB üyelik sürecine güçlü bir biçimde geri dönmek, seffafligi politikanin temel taslarindan biri haline getirmek, MIT-Imrali sürecine daha fazla asilmak yeterli olurdu.

Basbakan ayni zamanda sik sik yapilan operasyonla MIT-Imrali sürecinin de hedeflendigine vurgu yapiyor, bir yildir dagdan cenazelerin gelmedigini söylüyor.

MIT-Imrali diyalog sürecinden rahatsizlik duyan kesimlerin varligi bir gerçek. Bu kesimlerin süreci akamete ugratmak için firsat kolladiklari, son olarak Gever’de yasandigi gibi firsat bulduklarinda provokayonlar yaptiklari da…

Dagdan cenazelerin gelmedigi ise kismen dogru, evet, asker cenazeleri gelmiyor. Ama Kuzey Kürdistan’da, gösteri sirasinda askerler ve öteki güvenlik güçlerinin açtigi ates ile can verenlerin cenazeleri kaldiriliyor.

Operasyonun MIT-Imrali diyalog sürecini de hedef aldigini iddia eden Basbakan ve arkadaslarinin bu konuda yapacaklari tek sey zayif noktalarini güçlendirmek, bu alanda herhangi bir gedigin açilmasina izin vermemektir.

Hükümet bu ise son Gever provokasyonun üzerine ciddi biçimde giderek, faillerini kamuoyuna açiklayarak baslayabilir. Roboski katliaminin saniklarini açiklayip adalete teslim edebilir, katliamda hayatini kaybedenlerin ailelerinden geciken özrü dileyebilir.

Daha da önemlisi, süreci ulusal, bölgesel ve uluslararasi provokasyonlardan koruyacak, ilerletip basariya ulasmasini saglayacak adimlari atabilir, tüm Kürdlerin üzerinde mutabik oldugu talepleri kayitsiz sartsiz taniyabilir.

Ama ne yazik ki Basbakan’in bugün kadar söyledikleri, bu konuda iyimser olmamamiz gerektigini söylüyor.

Oysa hükümetin kendisini sütten çikmis ak kasik gösterme çabasindan vazgeçmesi ve nalinci keseri gibi kendine degil, demokrasi ve baris için yöntmasi, en basta kendisine hizmet ederdi.

Kimse AK Parti’den sistemin ürünü olan yolsuzluk ve rüsveti kökünden kazimasini, bu is için sistemin disina çikmasini beklemiyor. Böylesi bir beklenti içine girmek, en azindan asiri iyimserlik olur. Çünkü yapisi, gelenegi ve programi itibariyla AK Parti, istese de bunu gerçeklestiremez.

Ama bu serden bir hayir çikartabilir, demokratiklesmeyi ve MIT-Imrali sürecini ilerletebilirdi.

Göründügü kadariyla AK parti bu firsati da kaçirmak üzere…

22 Ara. 13

Mesud Tek

Balkêş e ?
Close
Back to top button