Avrupa’da fasizmin yeniden dogusu ve Ukrayna
Ukrayna sokaklarinda yasanan siddet olaylari, bir halkin basindaki yönetime karsi öfkesinin haykirmasinin çok daha ötesinde bir sosyal durumdur. Ukrayna’daki bu sosyal öfke, Alman Nasyonal Sosyalistlerin Üçüncü Imparatorluk dedikleri yönetiminin (Nazi Almanyasi,1933-1945) iktidardan düsmesine kadar olan dönemde Avrupa’nin tanik oldugu fasizmin en sinsi formuyla yükselise geçmek üzere sahlanisinin en son örnegidir.
Ukrayna’daki siyasi muhalefet ve destekçileri tarafinda son aylarda düzenli olarak protesto eylemleri düzenlendi. Görünüse göre bu eylemler, Ukrayna Cumhurbaskani Viktor Yanukovich’in Avrupa Birligi (AB) ile ticaret anlasmasini imzalamayi kabul etmemesini protesto eylemleridir. Birçok siyasi analist ticaret anlasmasini Ukrayna’nin Avrupa ile entegrasyonu yönünde ilk adim olarak degerlendirdi. Protesto eylemleri, eli sopali, beli silahli, bomba tasiyan göstericilerin sert bir sekilde polise saldirinin, resmi binalara hücum etmenin, hükümet yanlisi bir sempatiyi dile getirenleri tartaklamanin oldugu ve genel olarak Baskent Kiev sokaklarinda tozun dumana katildigi 17 Ocak gününe kadar büyük ölçüde sakin seyrediyordu. Peki, siddet yanlisi bu asiri uçtakiler kimlerdir? Nasil bir ideolojileri var?
Siyasi bilesenleri: Özgürlük Partisi, Vatansever Ukraynalilar, Ukrayna Ulusal Meclisi, Ukrayna Ulusal Savunmasi ve Trizub’dan olusan sag kanadi meydana getiren belirli sayida asiri milliyetçi gruplar olarak biliniyorlar. Bütün bu organizasyonlar, diger konularinin yani sira, radikal bir sekilde Rusya karsiti, göçmen karsiti ve Yahudi karsiti ortak bir ideolojiyi paylasiyorlar. Ayrica, Sovyetler Birligine karsi aktif olarak savasan, Ikinci Dünya Savasi sirasinda bazi vahset olaylarina karisan, Nazi isbirlikçisi, kötü bir siyasi söhret sahibi cephe olan, basinda Stepan Bandera’nin bulundugu, ‘Ukrayna Milliyetçileri Organizasyonu’ ortak duygusunu paylasiyorlar.
Ülke sokaklarinda farkli bir savas yürütüldügünden dolayi, hükümet ya da muhalefet siralarinda olsun, Ukrayna siyasal güçlerini olusturan taraflar görüsmelerde bulunmaya devam ediyorlar. Çagdas bir siyasal hareketin tercih edebilecegi giyim tarzindan daha ziyade, Hitlerin kahverengi üniformasini (Nazi askeri formasi) veya Mussolini’nin kara gömlegini (fasist Italya formasi) giyenlerin uyguladiklari kaba kuvvet ve sindirme hareketine basvuran bu gruplar, Ukrayna’yi bu kadar sevdiklerini iddia eden bu sözde ‘milliyetçiler’, Ukrayna ekonomik politikasini çatisma zemini haline, ülkenin yükümlü bulundugu siyasi konularini da ulusça hayatta kalmak üzere var olma mücadelesi haline dönüstürmede basarili oldular. Yangin yeri haline gelen Kiev görüntüleri, canilerle dolu Lviv sokaklari, hüküm süren kaosun ürperti verici diger örnekleri, Maidan (Kiev’de merkezi bir meydan ve protestolarin yapildigi alan) muhalefetiyle görüsme yapilmasi ihtiyaci artik esas konuyu teskil etmedigi yönünde herhangi bir kusku gölgesi olmasinin ötesinde bir durumu gösteriyor.
Amerika Birlesik Devletleri (ABD) kendi cephesinde, siyasi karakterini dikkate almaksizin, muhalefetin yaninda yer aldi. Aralik ayinin ilk baslarinda, ABD’deki müesses nizaminin yönetici sinif mensuplari John McCain ve Victoria Nuland gibi figürler protestolara katilan Ukraynalilara desteklerini vermek anlaminda Maidan’da boy gösterdiler. Ancak, Ukrayna muhalefetinin karakteri son gönderlerde daha da görünür hale geldikçe, ABD ve Batili yönetici siniflar ve onlarin hizmetindeki medya kuruluslari aygiti, Ukrayna’daki bu fasist sahlanisi kinama anlaminda kayda deger bir adim atmadi. Aksine, Bati medya aygiti temsilcileri Ukrayna’daki sag kanat siyasetin temsilcileri ile temasa geçerek, onlarin Ukrayna’nin gelecegi için ‘tehdit unsuru’ olmadiklarini dile getirdiler. Baska bir deyisle, ABD ve müttefik güçleri protesto olaylarinin Ukrayna’da devam etmesini ve rejimin degismesi seklinde olan nihai hedeflerine ulasmalari ugruna, siddet olaylarinin ülke çapina yayilmasini zimnen onayladilar.
ABD-NATO ve AB güçleri Ukrayna’yi Rusya’nin etki alani disina çikarmaya çabalarken, diger yandan, Ukrayna’daki fasizm yanlilariyla ittifak yaptilar. Bu tarz bir ittifak ilk defa olmuyor. Latin Amerika’da, onlarca yildir, ABD’nin destekledigi silahli para-militer güçler marifetiyle milyonlar kayboldu, katledildi. Daha sonralari El-Kaide örgütüne dönüstürülen, asiri ideolojik irticai yapilanma olan Afgan mücahitleri örgütü Rusya’nin Asya’daki gücünde istikrasizlik yaratmak amaciyla ABD tarafinda kurulmus ve finansal destek verilmisti. Bir de, insanlarin aci çekmesine yol açan Libya realitesi ve son olarak da Suriye’deki durum var: ABD ve Israil güçleriyle ile ittifak yapmayi reddeden bir yönetime karsi savasan asiri uç cihatçi örgütlere destek verip, finansman saglayan ABD yönetimi ve bölgedeki müttefiki hükümetlerdir. Gelismelerin seyrinden kaygi duyan siyasi gözlemcilerin hiç unutmadigi, rahatsiz edici bir model var: ABD, jeopolitik kazanim için, her zaman asari sag kanat ve fasist güçlerle isbirligi yapiyor.
Ukrayna’da yasanan sosyal durum kesinlikle kavgi vericidir. Çünkü Sovyetler Birliginin dagilmasindan sonra bagimsizligini kazanmasi üzerinden daha 25 yildan az bir zaman geçmisken, ülkeyi parçalama özelligi bulunan siyasi bir yangin felaketini ifade ediyor. Ukrayna’da yasanan bu toplumsal durum, her ne olursa olsun, ülkede fasizmin saha kalkan rahatsiz edici bir yüzünü gösteriyor. Bölgede yasanan gelismeler yalniz bundan ibaret de degil.
Avrupa Kitasinda fasizm tehdidi
Avrupa ve Ukrayna’da asiri kanat sagciligin yükselise geçmesi kabul edilebilir degil; bu yükselis tek basina ve mevcut dünya konjonktüründen bagimsiz olarak anlasilamaz. Demokrasinin temellerini tehdit edici bir trend olan bu sag kanat sahlanisin, Avrupa cografyasinda (ve ayni zamanda bütün dünya’da) yükselise geçen bir trend olarak ayrica incelenmesi gerekiyor.
Uluslararasi Para Fonu (IMF), Avrupa Merkez Bankasi (ECB) ve Avrupa Komisyonundan (EC) olusan troyka Yunanistan’da, ABD’de yasanan Büyük Bunalimdan (depression) daha kötü olmasa da, sert bir kemer sikma politikasini uygulamaya koyup, toplumsal çöküntüye yol açarak, ülke ekonomisini felce ugratti. Altin Safak Partisi, Yunanistan’da yasanan bu ekonomik çöküsün perde arkasindaki zemin üzerinde yükselerek, üçüncü popüler parti oldu. Nefret ideolojisi üzerinde politika yapmayi benimseyen, siyasi faaliyetlerinde Yahudi karsitligi, göçmen karsitligi, kadin karsitligi sovenizmi tesvik eden bir Nazi partisi olan Altin Safak’in aslinda, Atina’da iktidarda olan hükümetin de toplumun esas dokusuna ciddi bir tehdit unsuru olusturdugunu anladigi bir siyasi güç niteligindedir. Tam da böylesi bir tehdit unsuru olusturmasindan dolayidir ki hükümet, rap tarzinda müzik yapan anti-fasist bir müzisyenin biçaklanma olayindan sonra, Altin Safak Partisinin liderlik kadrosuna tutuklama tezkeresini çikardi. Atina yönetimi, Altin Safak Partisi, parti organlarinda görev alanlar hakkinda sorusturma açmisti. Ancak, sorusturma ve açilan davanin akibeti hakkinda herhangi bir bilgi kamuoyuyla paylasilmadi.
Merkezine Nazizm’i alan ideolojisine ragmen, Altin Safak Partisini böylesi bir sinsi tehdit unsuru haline getiren olgu, ekonomik olarak harap olan Yunanistan durumu dikkate alindiginda, Avrupa Birligine ve tasarruf tedbirleri almaya karsi olusu birçok Yunanliya cazip gelmesidir. 20.yüzyildaki birçok fasist harekette oldugu gibi, Altin Safak hareketi de, Yunanistan’in karsi karsiya bulundugu çesitli nedenlerden dolayi, basta Afrikalilar olmak üzere göçmenleri ve Müslüman nüfusu günah keçisi olarak seçmistir. Bir ülkenin içinde bulundugu kötü ekonomik kosullarda, sosyal sorunlara çözüm yolu bulmaya yönelik sorulara cevap verilmesi yerine, bu tarz akildisi nefret duygulari çok daha çekici hale gelir. Altin Safak hareketi liderlerinin cezaevine konulmasina ragmen, partinin diger üyeleri hala parlamentoda siyaset yapiyorlar. Aralarinda Atina Belediyesi Baskanligi da olmak üzere, önemli noktalarda yönetime gelmeye çalisiyorlar. Seçimlerde büyük bir zafer pek olasi olmasa da, sandik basinda önemli bir güç gösterisinde bulunmalari, fasizmin Yunanistan’da daha da yaygin hale gelmesini engellemek çok daha zor hale getirebilir.
Bu fenomenler Yunanistan ve Ukrayna’yi kusatmis olsa da, Avrupa’yi bütünüyle etkisi altina alan bir yönelim olmayacak. Aleni olarak daha az fasist tutum sergileseler de, ne yazik ki benzer siyasi partilerin tüm Avrupa’da yükselise geçtiklerini görebiliyoruz. Ispanya’da kemer sikma politikasi yanlisi Halk Partisi protesto eylemlerinin yapilmasina ve vatandasin ifade özgürlügüne sinirlama getirici sert yasa maddelerini meclisten geçirdi, baskici ve yaptirim uygulayici polis yetkilerini daha da güçlendirdi. Fransa’da, Müslümanlari ve Afrika kökenli göçmenleri günah keçisi olarak seçen, Marine Le Pen’in basinda bulundugu Milliyetçi Cephe Partisi Cumhurbaskanligi seçimleri ilk turunda oylarin % 20’sini almisti. Hollanda’da, ayni sekilde, Müslüman ve göçmen karsiti politikalari izleyen Özgürlük Partisi parlamentoda temsil edilen üçüncü büyük parti oldu. Iskandinavya ülkelerinde, bir zamanlar faaliyet alani kalmayan ve karanliklara gömülen asiri milliyetçi partiler seçimlerin kaderini belirleyici agirliklari olan oyuncular haline geldiler. Avrupa’daki bu sosyal yönelimler en azindan simdilik kaygi vericidir.
Avrupa’nin ötesinde bulunan cografyalarda, ABD’nin destekledigi bir dizi yari-fasist siyasal yapilanmalarin oldugu unutulmamalidir. Washington yönetimi, Latin Amerika’daki sol hareketi bastirma politikasi geregi, gizli veya aleni bir sekilde, Paraguay ve Honduras’ta hükümet deviren sag kanat darbeleri destekledi. Rusya’da düzenlenen protesto hareketlerine, Kafkasya cografyasi ve eski Sovyet Cumhuriyetlerinden gelen göçmenleri ‘Avrupai Rusya’dan’ çok daha asagisinda gören, nefret duyarcasina Müslüman karsitligi üzerine kurulu bir ideolojiyi benimseyen Alexei Navalny ve onun milliyetçi yandaslarinin öncülük ettiginin hatirlanmasi gerekiyor. Bu olaylar ve benzeri örnekler, ABD hegemonyasini dünya çapinda yaygin hale getirmek amaciyla, bir ülkede yasanan ekonomik sikintilardan ve siyasal baskaldirilarindan faydalanan ABD’nin izledigi dis politikanin çirkef yüzünü tasvir eden bir portreyi önümüze getiriyor.
Ukrayna’daki ‘sag kanat’ protesto gösterileri, taraflar arasindaki görüsme masasindan sokaklarda yasanan olaylara kadar, Sovyetlerin dagilmasindan sonra özgür kalmis bir Ukraynali, Yahudi, Stephan Bandera’nin ve Ukrayna’ya onun gibi bakan, ‘hosnut’ olmayan diger kesimlerin rüyasini gerçeklestirme kavgasini vermek amaciyla düzenlenmistir. ABD ve Avrupa’nin sürekli destegiyle meydanlara tasinan fanatik kitle, Ukrayna Cumhurbaskani Victor Yanukovich ve Rusya yanlisi bir hükümetin demokrasi üzerine yapacagi olumsuz etkiden daha çok zarari olacak bir tehdit unsurunu temsil ediyor. Avrupa ve ABD daha baslangiç asamasinda olan demokrasiye tehdidi görmezlikten gelirlerse ve bu kitle nihayetinde yapmak istedigini gerçeklestirebilecek asamaya gelirse, o zaman artik çok geç olacak.
Kaynak: http://www.globalresearch.ca/ukraine-and-the-rebirth-of-fascism-in-europe/5366852
Çeviren: Nizamettin Karabenk
Eric Draitser