Makale

Erdogan ve Kürt sorunu

Bazi gazete yazarlari, Tayyip Erdogan’a ya da hükümetine niçin muhalif olunacagina akil erdiremez gibi görünüyorlar. Bizim memlekette insani söyledigiyle degerlendirme aliskanligi da pek olusmamistir. ‘Bunun rengi beyaz’ dediginizde, ‘Bu dogru mu? Beyaz mi, degil mi?’ diye düsünmezler; ‘Niçin ‘beyaz’ dedi?’ diye düsünürler. ‘Hangi gizli saik ona ‘beyaz’ dedirtti?’

Öyle anlasiliyor ki, bu baglamda ‘gizli saik’ olarak Kürt sorununda karar kilmislar. Bunu Tayyip Erdogan kendisi de söylüyor. ‘Bize iftira ediyorlar, çünkü Kürt sorununun barisçi yollarla çözülmesini istemiyorlar,’ anlamina gelecek sözler söylüyor. Ama Tayyip Erdogan Gezi’den bu yana her seyi söyleyebiliyor.

Gezi’den bu yana, yaptiklari ve söyledikleriyle, o zamana kadar destekledigim Erdogan karsisinda, ben de ‘muhalif’ tavir aldim. Bunun nedeni, gerekçesi, dayanagi, yeterince açik. Onun için, ‘Kürt sorunu’ falan dendiginde dogrusu sasirip kaliyorum. Ne ilgisi var? Ben miyim, Kürt sorununda barisçi çözüm istemeyen?

Türkiye’de Islâmci kesime veya bu kesimin politiklesmis kadrolarina, hiçbir zaman, ‘basi ezilecek yilan’ gözüyle bakmadim. Sosyalistlerin, Marksistlerin bu tavri alarak ‘solculuk’ yapmalarini da hiçbir zaman dogru bulmadim. Benim nasil düsüncelerimle varolma hakkim varsa, onlarin da var.

Dolayisiyla AKP’nin hükümet oldugu dakikadan baslayarak, ‘yapilan’ degil, ‘yapilacak’ olan, daha dogrusu, yapilmasindan süphe edilen sey(ler)den ötürü yürütülen muhalefeti yanlis ve haksiz buldum. Hele bu muhalefet bir askerî darbe daveti kiligina girince bunu hemen yapmisti zaten böyle bir tutumu sempatiyle karsilamak mümkün olmaktan çikti. AKP hükümetlerinin bu darbe tehdidine ve bence Türkiye’nin bir numarali sorunu olan askerî vesayet rejimine karsi mücadelesini de destekledim.

Çünkü demokrasiden yanayim. Demokratik olmayan herhangi bir seyin insanliga bir yarar getirmeyecegini biliyorum. Sosyalistim ama demokratik olmayan sosyalizm türlerini de Türkiye içinde veya disinda her zaman elestirdim.

Dolayisiyla, Gezi’den baslayarak (daha önce de bunun isaretleri vardi ve oldugu zaman elestirmistim), Tayyip Erdogan demokrasiyi toptan terkettigini düsündüren bir tavra girince, demokrasinin yaninda kaldim.

Yani benim durdugum yerde degisen bir sey yok. Ama Tayyip Erdogan 2002’de ilk seçimini kazandigi yerde durmuyor. Bunu da görmeyen veya söylemeyen yok. Ama bazi arkadaslar onunla birlikte bu yeni mevzilere geçmeyi tercih ettiler. Onlarin bazilari benim arkadaslarim, niçin böyle davrandiklarini anliyorum. Hak vermiyorum, dogru bulmuyorum, ama anliyorum. Dolayisiyla, davranislarinda ‘gizli saik’ falan da aramiyorum; herhangi bir çikar hesabina vb. baglamiyorum.

Sonuç olarak, sorun demokrasi ise, Tayyip Erdogan’in bu tutum ve davranislarinin elestirilmesinin gerekli oldugunu savunuyorum.

Bunda anlasilmayacak, ‘acaba niçin elestiriyor?’ diye derin düsüncelere gark olacak, çetrefil gerekçeler bulacak bir sey yok. Her sey basit ve açik: Basbakan’in söylemi ve davranisi demokratik degil; ben de demokrasiden yanayim.

Kaldi ki, Basbakan’in bu söylem ve bu davranis biçimiyle Kürt sorununu nasil çözecegini de dogrusu merak ediyorum. Demokrasi, yarisi öyle, yarisi böyle bir sey degildir. Tutarlilik gerektirir. Hele Kürt sorunu gibi bir büyük, karmasik sorun, ciddi bir demokratik sorumluluk olmadan çözülmez.

Kürtler’in kendileri de, görebildigim kadar, Basbakan’in benimsedigi üslûptan memnun degiller.

———————————————–

Taraf-15 Subat

Murat Belge

Back to top button