Makale

Seçim modeli arayisi; adaleti degil kazanmayi önemsiyor

30 Eylül 2013’de Basbakan Erdogan, demokratiklesme paketini açikladi. Açiklanan pakette önerilenlerden birisi de seçim baraji ile ilgili idi.

Basta BDP olmak üzere partilerin çogunlugu yüzde 10’luk seçim barajinin indirilmesi ya da kaldirilmasini savunuyor. 30 Eylül’deki konusmasinda Basbakan Erdogan, mevcut yüzde 10’un devam etmesi disinda; ‘dar bölge’ ve ‘daraltilmis bölge’ modellerini de tartisilmak üzere kamuoyuna açiklamisti.

Gerilim, tartismayi lüks kiliyor

Su anki konjonktür geregi Türkiye’de bu tartismalarin gereksizligi artik çok açik. Çünkü bir anlami yok. AK Parti özellikle 17 Aralik’tan sonra yasama faaliyetini Meclis’te çogunlugunun üzerinde az-çok uzlastigi düzenlemeler olarak degil AK Parti çogunlugunun üzerinde uzlastigi maddeler ile üzerinden gerçeklestiriyor. Yani ülke çogunlukçu bir model ile yönetiliyor özellikle 17 Aralik’tan sonra.

Aradan geçen sürede hiç tartisilmayan seçim sistemleri, Basbakan Erdogan’in cumhurbaskanligi olma olasiliginin yeniden gündeme gelmesiyle akla geldi, tedavüle sokuldu. Buna tartisma demeyelim çünkü yapilan sadece yapilacak olan konusunda önceden bilgilendirme faaliyetidir.

AK Parti’nin kimi yetkilileri bu üç model içinden kendilerine en uygun olaninin ‘daraltilmis bölge’ oldugunu beyan etti. Bir anlamda yapilmak istenen beyan edilmis oldu.

Dar bölge ne daraltilmis bölge ne?

Peki nedir bu modeller? ‘Dar bölge’ ile baslayalim. Türkiye’de uygulanmayan bu modele göre ülke, seçilecek milletvekili sayisi (550) kadar ‘seçim bölgesi’ne bölünecek ve her seçim bölgesinden bir milletvekili seçilecektir. Seçim tek ya da iki turlu olabilir. Seçim iki turlu olursa, ilk turda yüzde 51 alan, olmazsa ikinci turda en fazla oyu alan; tek tur olursa; ilk turda en fazla oy alan seçilecektir.

Ister tek turlu ister iki turlu olsun, dar bölge sistemi, bir çogunluk sistemidir. Yani herhangi bir partinin, küçük oy üstünlügüyle bütün milletvekillerini kazanmasi mümkündür. Bu diger partilerin sürekli azinlik olma riskini beraberinde getirmektedir.

Alternatif olarak önerilen ikinci model ‘daraltilmis bölge’dir. Bu modelde Türkiye’de iller 5 milletvekili çikaracak sekilde 110 seçim çevresine bölünecek ve eger barajla olacaksa ‘mesela yüzde 3 ya da yüzde 5- baraji geçen partiler aldiklari oya göre bu vekillikler ‘d’hont sisteminin bilinen kurallariyla- paylasacaktir.

Sinirlari AK Parti mi çizecek?

Burada Türkiye için dogru seçenegin hangisi oldugundan çok daha önemli olan seçim çevrelerinin sinirlarinin kim tarafindan ve nasil çizilecegidir.

Kabul edelim ki, 30 Eylül’de açiklanan bu seçeneklerin bugüne kadar tartisilmayip, Basbakan Erdogan’in cumhurbaskani olma olasiliginin gündeme gelmesi ile tartisilmaya baslamasi hayli düsündürücüdür. Çünkü burada gerçekten sikâyet edilen ‘temsilde adalet, yönetimde istikrar’ gibi bir dert yoktur.

Bu modellerin gündeme gelmesi Erdogan cumhurbaskani olmasindan sonra 2015’te yapilacak genel seçimlerde en çok vekili çikarma arayisinin sonucudur. Yapilan simülasyonlara göre; AK Parti’nin bize yakin dedigi ‘daraltilmis bölge’ modeliyle 25 civarinda daha fazla milletvekili kazandirmasi olasi. Bu da hedefin temsilde adalet degil kazanmak oldugunu gösteriyor.

Nasil bir seçim sistemi?

Evet yüzde 10 seçim baraji temsilde adaleti saglamanin önünde en büyük engel. Peki çözüm, nasil bir seçim sistemi?

Eger seçim sistemi konusunda ihtiyaç varsa, bunun olmazsa olmaz bir kosulu vardir. Bu kosul da, Meclis’te saglanacak en genis uzlasma. Bu olmadan sadece bir ya da iki partinin seçimlerde daha fazla milletvekili elde etmek için uzlasacaklari bir yasal düzenleme ‘yönetimde istikrar, temsilde adaleti’ saglayamaz. Ki bu da mümkün görünmüyor.

Çünkü seçim sistemlerini yönetimde istikrar, temsilde adaleti ilkesi üzerinden degil 2015’de ne kadar fazla milletvekili alabilirim üzerinden tartisiyoruz. Bu ise temsilde adaleti degil, çogunluk iktidarinin pekiserek hem tek parti hem de parti devlet eklemlenmesinin yolunu açar. Ve yönetimde istikrar öz olarak ‘devlette istikrar’i saglamlastiracaktir. Bu sekilde saglanacak istikrar, ancak var olan devletçi dilin, topluma karsi daha otoriter bir pozisyona geçmesini saglayacaktir.

Gerçekten sorunumuz; devlette istikrar mi, demokrasinin güçlenmesi ve toplumun öne çikmasi mi?

Türkiye’nin bugün en fazla toplumu bir arada tutan degerlerle yeniden barismasina ve zihni kutuplasmanin önüne geçilmesine ihtiyaci var. Yani toplumun yeniden farkliliklari ile bir arada tutacak olan ortak degere. Bu ise ancak daha fazla demokrasi ile mümkündür. Giderek uzaklastigimiz demokrasi ile…

Not:

Bugün 23 Nisan. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayrami. Tüm çocuklarin bayramini kutluyorum.

Bugün ayni zamanda kizimin da bayrami. Onunla güzel bir gün geçirip onun bayramina ortak olacagim. Yukaridaki satirlari da ona daha demokratik bir Türkiye birakmak yazdigimi da hiç unutmayacagim.

@murataksoy

————————————————–

T24- 23 Nisan

Murat Aksoy

Balkêş e ?
Close
Back to top button