Makale

Bir yol açiliyordu…

Yetmisli yillardan baslayarak, Necmeddin Erbakan ve onun yaninda toparlanan hareket, ‘Türkiye’de siyasî Islâm’ denildiginde herkesin gözünde canlanan imgeyi olusturuyordu. Erbakan’da oldukça güçlü bir anti-Semitik damar vardi. Bu, sözgelisi, hareketin yayini olan Millî Gazete’de kendini sik sik ortaya koyardi. Ama Erbakan Hiristiyan Avrupa’dan da pek hoslanmadigini gizlemezdi. Bunu, AB’yi ‘Zenginler Kulübü’ diyerek belirtir, açiktan din konusu açmazdi, ama isin içinde dinî farkliligin da bulundugu belli olurdu.

Bunlar, Bati dünyasinin Erbakan’a sempatiyle bakmasina yol açacak seyler degildi elbet. Zaten sempatiyle bakan da yoktu. Ama Erbakan ve partisinin aldigi oylar belirli bir oranin üstüne çikmadigi için Bati’nin gözünde bu birinci dereceden önemli bir sorun degildi. Halkinin neredeyse tamami Müslüman olan bir ülkede böyle bir siyasî hareket olmasi normaldi.

AKP’nin sahneye çikmasi bir sürpriz oldu. Bati’nin dünyaya bakmak için taktigi gözlük aslinda Erbakan siyasetine uyan bir gözlüktü. Isin basinda, AKP’yi de öyle görme egilimi agir basiyordu. Ama, elde hazir formüle uymayan sesler de çikariyordu bu parti. En basta, Erbakan’in ‘Zenginler Kulübü’ deyip geçtigi Avrupa Birligi bu yeni parti açisindan belli ki bir deger temsil ediyordu. Bunun bir parçasi olmak yolunda, bir kararlilik var gibi görünüyordu.

‘Türk milliyetçiligi’ veya ‘Türk zenofobyasi’ veya ‘Türkiye’de Bati’ya karsi süpheci tavir’ gibi konular açildiginda, Avrupali ya da Amerikali siyaset adamlarinin aklina yalniz Necmeddin Erbakan gelmiyordu. Türkiye’nin en radikal ‘Batici’ diyebilecegimiz ideolojisi Kemalizm, ‘Bati’ karsisinda belki daha köklü bir direnç gösteriyordu. AB ile bütünlesmek sözkonusu oldugunda, öncelikle bu kesim ipe un sermeye basliyordu.

Böyle bir Türkiye görmeye alisik olan Batililar, AKP’deki kararlilik karsisinda sasirmadan edemediler.

Biraz dikkatli bakinca, bu partinin, belirli bir pesin hükümle ona bakanlarin beklemedigi davranislar gösterdigi görülüyordu. ‘Islâmci’ sifatiyla nitelenen bir partinin israrli olmasi beklenen birtakim konularda israrli olmuyorlardi. Yapmalari –‘Islâmci’ olduklari için– beklenmeyen seyler yapiyorlardi.

Bunlar görüldükçe, dünyanin Türkiye’ye ve AKP iktidarina bakisi da degismeye basladi.

Türkiye’de 2002’de ölümüne bir iktidar mücadelesi baslamisti. Ancien régime siddetle direniyordu. Bati, yeterince taniyordu Türkiye’nin ancien régime’ini de, onun kararli savunucularini da. Onlardan yana agirlik koymadi Bati. Tersine, o kesimin en bildik araci olan ‘müdahale’nin herhangi bir destek görmeyecegini net bir tavirla gösterdi.

AKP’nin böyle davranan bir parti olmasi, Müslüman dünyanin gözünde onu antipatiklestirmiyordu. Böyle bir sey olmadigi belliydi. Elbette Müslüman dünyada yiginla radikal akim var. Onlarin da bu partiye yakinlik duymayacagi belli. Ama kitleler öyle bir ruh hali içinde degillerdi. Hele ‘van minüt’ episodundan sonra.

Bunu izleyen Mavi Marmara olayi birilerine bu islerin umuldugu kadar kolay olmadiginin isaretini vermis olabilir. Ama Bati genel olarak Türkiye’yi, genel olarak Müslüman dünyaya model olma potansiyelini tasiyan bir toplum olarak gördü. AKP’yi bu alanda çok önemli bir aktör olarak kabul etti. Bundan memnun da kaldi.

Bati’nin kendi disinda herkese süpheyle ve güvenmeyerek bakan sözcüleri, temsilcileri var ve olacak –bizdeki kadar kalabalik da degiller, muhtemelen. Bunlar AKP karsisinda tavirlarini degistirmediler, çünkü Türkiye karsisinda, Dogu karsisinda, onlarin Avrupa’si olamayan dünya karsisinda tavirlarini degistirmek istemiyorlardi.

Basbakan Erdogan, zemininin yaratilmasina sanirim herkesten çok katkida bulundugu bu gelisme yollarini da, simdiye kadar kurulabilmis ‘zemin’leri de berhava etti. Bati dünyasindaki bütün Sarkozy’leri de mutlu kildi. Onlar simdi, buradaki muadilleri gibi, ‘Ben size dememis miydim?’ diyerek dolasma imkânina eristiler. ‘Demedim mi, demokrasiyle uzlasamazlar?’

———————————————

Taraf-22 Nisan

Murat Belge

Back to top button