Ölüm evi
Komutan Köylüyü meydana toplamis ‘Ashabini getir’ diye bagiriyordu.
Kürt Köylüsü bu istek karsisinda sasirmis, bir o kadarda korku ve panik içersinde, komutanin gözlerinin içine bakiyordu. Komutan kendilerinden ne istiyordu? Komutan ne isterse istesin aldigi hiç bir cevap o gün o köyde alacagi yanit degildi. Komutan köylünün bu sessizligi karsisinda birazdan girisecegi katliama gerekçe bulmustu. Katliam yapmak için gerekçeye ihtiyaç varmiy di? Elbette ki yoktu. Ancak Kürt olmalari yani sira, ashabini getiremeyen köylüye saldirmak için dini bir fetvada bulmustu.
Oysaki imanin alti, Islam’in bes sartinda böyle bir emir yoktur.
Kiblesi Hitler, kiblesi Mosolini, kiblesi zülüm ve katliam olan, Bu komutan caminin bulundugu meydana topladigi köylüden, ‘kelimeyi sahadet’ getirmesini istese, köylü ne istendigini bilecek ve geregini yapacakti. Bu istegin Kürdistan’daki Ermenilerden, Ermeni katliami sirasinda istendigini, nesilden nesile aktarilan bilgi dagarcigina sahipti Kürt köylüsü.
Köy; Mus-Bitlis karayoluna 3 kilometre mesafede bir dagin yamacinda genisçe bir ovada atalari tarafindan kurulmustu. Çevre köylere nazaran hatiri sayilir kalabalik bir nüfusa sahipti.
Köyün üstündeki tepede sürüsünü otlatan çobanin gözleri asagidaki evlerin arasinda nisanlisinin evini ariyordu. Ancak bir türlü nisanlisinin evini evlerin arasindan seçemiyordu. Daha uzaklardaki kendi evini bulmaya çalisti. Ama bir türlü kendi evini de bulamiyordu. Dagdan köye inen yola bakti, yol görünmüyordu. Çoban gözlerini ovusturup bir daha asagiya köyüne bakti. Gördügü sey her ne ise gözlerinin alisik olmadigi bir görüntüydü.
Köyün kurulu oldugu ovanin bitki örtüsünün degismis oldugunu fark etmisti. Gözlerini ovalayip bir daha ovaya bakti. Ovanin bitki örtüsüne bir hal olmustu. Bir türlü ne oldugunu çözemiyordu. Rengârenk otlarin ve çiçeklerin yerine kapkara bir örtü kaplamisti ovayi. Neden sonra fark etti o kara, kapkara örtünün hareket ettigini. Çoban dikkatlice hareket halindeki kara örtüye baktikça kara örtünün köyüne yaklastigini gördü. Kara örtü köye dogru ilerledikçe daha bir karariyor ve daha bir büyüyordu. Çoban bir süre gözünü kirpmadan hareket halindeki kara örtünün köye yaklasmasini izledi. Kara örtü yaklastikça daha bir anlasilir olmustu çoban için.
Çobanin yüregi kabina sigmayacak sekilde çarpmaya baslamis aninda dudaklari uçuklanmis rengi atmisti. Kara örtünün ne oldugunu anlamisti. Kara örtünün gelisinin hayra alamet olmayacagini yakin köylerde neler yaptigini çoban arkadaslarindan ve köylülerden dinlemisti.
Kara örtü Türk silahli kuvvetleri ve Emniyete bagli özel timin ta kendisiydi. Türk silahli kuvvetleri ve Özel timin Kürt cografyasinda neler yaptiklarini hangi insanlik disi eylemlere imza attiklarini her Kürt yasayarak biliyor.
Yil 3 Ekim 1993’tü Çobanin tepeden köyüne baktigi gün.
Üç Ekim doksanüç tarihi; Kürtlerin bellegine daglanarak yazilmis bir tarih. Hiçbir olay hiçbir olagan üstülük o tarihi unutturmaya yetmedi, yetmeyecek.
Asker destegiyle Köye giren özel tim gücü, Köylüyü köy meydanina topluyor ‘ Ashabinizi getirin’ diye bagiriyordu. Köylüden ses çikmayinca Komutan ‘ben demistim bu köylüler hepsi Ermeni diye’
Komutan oldugu her haliyle belli olan bagiriyordu, bogazini yirtarcasina. ‘Her kesi meydana toplayin. Hayvan sürülerini de istiyorum.’ Asker köydeki tüm evlere, ahirlara, barakalara agaç kavuklarina girerek arama yapiyor, gördügü tüm canlilari, hayvan, insan demeden siddet kullanarak meydanda topluyordu. Evleri ya talan ediyor yâda oracikta yakiyordu.
Köy meydaninda yüze yakin erkegi yere yatiran Komutan, panzerin özerlerinden geçmesi için panzer sürücüsü askere ‘ez bunlari’ diye bagiriyordu. Askerin bir anlik tereddüttü emir komuta zincirinde yarattigi zaaf komutani çileden çikarmisti. Komutan beraberindeki askerlerle gerekli güvenli ortami sagladiktan sonra görev sirasi özel tim’e gelmisti.
Özel tim; yüzleri kar maskeli, ellerinde silahlari, bellerinde rambo biçagi, gögüslerine çapraz sarilmis fiseklik, ayaklarindaki postalariyla köylüye kan kusturmak için göreve baslamisti.
Kadinlar, çocuklar ve erkekler 3 Ekim gününün Azrail ile tanisma günü oldugunu anlamislardi. Okuduklari kutsal kitapta Allah Azrail’in bir tane oldugunu söylüyordu. Ancak simdi köylerinde binlerce Azrail vardi.
Asker tanklariyla, Özel tim panzerleriyle kuvvetliydi.
Köyün hayvanlari huzursuz, köyün çocuklari sessiz, köyün kadinlari çaresiz, köyün erkekleri mecalsiz.
Ve Komutandan emir ‘tas üstünde tas, omuz üstünde bas birakmayin.’ Asker, kadin ve çocuklara saldirirken, özel tim erkekleri gözlerine kestirmisti. Asker ve özel timin Allah, Allah bagirislarindan önce çocuklar korkmustu, sonra hayvanlar, sonra kadinlar, daha sonra erkekler. Çocuklar annelerine siginacaklarina daga dogru kaçiyorlardi. Biliyorlardi her Kürt çocugu gibi daglarin onlari bu zulümden kuruyacagini.
Özel tim Erkeklerle ugrasirken asker evlerdeki ganimetle ugrasiyordu. Köyün kadinlari bunu firsat bilip çocuklarinin daglarina siginmak için kosuyorlardi. Bu kosu uzun bir kosuydu ve hamile Kürd kadini, Azrail’inden kaçarken kimisi yolda düsük yapiyor, kimisi sigindigi bir agaç kovugunda, bir kayanin kuytu kösesinde erken dogum yapiyordu.
‘Lanetlenmisti yüzyillarin kiniyle çoluk çocuk kadinlarimiz ve davarlarimiz.’
Çobanin gözleri kocaman olmus, köydeki vahseti çaresizce izliyordu.
Köyün tüm evleri yakilmis, talan edilmis, hayvanlari kursuna dizilmis otlari yakilmisti. Ancak ne özel tim ne de Askerler, bu yaptiklari vahsetten yeterince memnun kalmislardi.
Özel tim daha fazlasini istiyordu. Daha fazlasi ne olabilirdi ki? Elbette seytanin aklina gelemeyen Özel timin aklina gelmisti. Iki canli olan 43 yasindaki evin annesi Esref Hanim, 43 yasindaki kocasi M.Nasir, 13 yasindaki Sevim, 12 yasindaki Sevda, 11 yasindaki M.Sakir, 8 yasindaki M.Sirin, 4 yasindaki Aycan, 3 yasindaki Cihat ve 2 yasindaki Cihan ÖGÜT’Ü ailecek evlerine koyup evi atese vermislerdi. Evin içinden hawarlar arsa yükseliyor oradan Tanri katina ulasiyordu. Küçük çocuklar annelerinin eteginin altina saklanarak dumandan ve atesin yakiciligindan korunmaya çalisiyor, yasça daha büyük çocuklar ‘haydi baba bizi bu cehennemden kurtar’ dercesine güzlerinin içine bakiyorlardi. Baba Mehmet Nasir bir hamleyle 3 yasindaki Cihat ile 2 yasindaki Cihan’i Esref hanimin eteginin altindan alarak, pencereden disari atmak istiyor, ancak zebaniler pencerelerin önünde nöbetteler. Çocuklari pencereden atmaya çalisan babanin hamlesini dipçik darbeleriyle bosa çikariyorlar.
Dokuz kisilik Ögüt ailesi böylece yanarak yok oluyor, Türkiye cumhuriyeti 2 yasindaki Cihan’in bedeni üzerinde yeniden istiklal savasini kazaniyor o Kürt köyünde.
Sairin dedigi gibi; ‘Kanli çocuk baslarina basarak yürüyordu, milli kurtulusçular, milli kurtulusçular milli katliamlara.’ Orhan KOTAN
Çoban köyünde olan biteni oldugu yerde sonuna kadar izlemisti. Aksam karanlik bastiginda bulundugu tepeden yanan köyünü ve otlattigi hayvanlarini arkasinda birakarak ve bir daha arkasina bakmadan daglarin zirvesine dogru yürüdü.
‘Hiçbir cenaze, hiçbir aci, hiçbir ölüm 3 Ekim 93 ten sonra VARTINIS’te ÖGÜT ailesinin acisini bastirmadi bastiramadi.
20.05.2014
Azad SAGNIÇ Tatvan
Azad Sagniç