Makale

Siz kim, darbelerle hesaplasmak kim!

Daha cezaevinin esigini bile asmadan, basladilar gene o mahut tehditlerini savurmaya.

Kahramanlar gibi de karsilandilar.

Oysa özgür birakilan 230 kisiden, çogu sessizce evlerine dönenlerin basini belaya sokanlar da aslinda, her zamanki gibi esip gürleyen hep ayni üç-bes generalden baskasi degildi.

Haksizliga ugramis küçük rütbeli subaylarin arkasina saklanarak, aralarina karisarak vartayi atlatma olanagi bulmalari yetmezmis gibi, hâlâ gözlerini devire devire bagirmaktan geri durmuyorlar.

Ama korkarim toplum olarak siz buna müstahaksiniz. Otoriteye bu kadar çok taparsaniz, asil kadim otorite yuvasindan kafasini kaldirip çikagelir bir gün iste böyle.

Fethullahçilara duyulan akillara ziyan o tuhaf öfke yüzünden, ülkenin altmis yillik darbe ve vesayet kültürünü aklamak bile göze alinmisa benziyor.

Paralelci- kumpasçi yaygaralarla bu memleketin hirsizliklarini yolsuzluklarini sorusturan kovusturan polisler, savcilar, yargiçlar, darbeci ve hain ilân edilerek çil yavrusu gibi dagitilmistir. Ve vaktiyle nice darbeler yapmis bir ordunun dilleri pabuç gibi generallerine, sonunda arka çikacak kadar tefessüh etmis bir noktaya da gelinmistir.

Bunun için bilmem ki utanan birileri çikar mi?

Fakat su siralar epeyi kimse el öpme kuyruguna girecekmis gibi duruyor.

Hâlbuki ilkin kendiniz dürüst olacaktiniz ki, ‘ancien regime’in seçkin unsurlarini cezalandirabilesiniz. Henüz kirli çamasirlariniz ortaliga saçilmamisken, dokunulamaz sanilan kimseleri yargi önüne çikarabiliyordunuz. Ama peruk düsüp kel görününce, artik onlari orada tutamayacaginiz iyice asikâr bir hâl aldi.

Âdetâ devletin ‘Erdemli Adamlar Heyeti’ mahiyetinde görülmeleri gerekirken ve bu yüzden de birçogu hukukçu dahi olmayan Anayasa Mahkemesi üyelerine agir ceza davasi gördürerek, koskoca Ihtisas Mahkemelerinin, koskoca Yargitay Ceza Kurullarinin üstünde yeni bir ‘temyiz makami’ daha icat ve ihdas ettiniz.

Biriniz digerini irticacilikla, berikiniz de öbürünü kendisine karsi darbe tezgâhlamakla suçlarken, su ironiye bakin ki, bugün ayni ‘kumpas’ etrafinda kenetlenerek bir anda kanka oluverdiniz.

Nitekim simdi, arenanin ortasina sürüklemeye çalistiginiz demokrat insanlari parçalatmak üzere, yaralanmis aslanlarin kapilarini açan Romali despotlara döndügünüzün de acaba farkinda misiniz?

Artik Erdogan’in ve darbeci general geleneginin kaderi, bundan böyle birbirine masura ipligiyle baglanmisa benziyor. Kim önce kaybederse, ötekini paçasindan çekecekmis gibi gözüküyor.

Ne ki, esas aci olan, üç-bes general tatli canini kurtaracak diye, ordunun sivil siyaset üstündeki tarihsel gölgesinin ve lüzum gördükleri hâllerde yönetime el koyacaklari gerçegini yansitan iç güvenlik plânlarinin karambole getirilerek yok sayilmasidir.

Yurtseverlik dar cemaat kültürüyle olmaz. O takdirde dinsel cemaatlerden farkin kalmaz. Yurtseverlik, ülke çikarlarini kurum içi dayanisma ve ahbap çavus iliskilerinin üstünde tutmakla olur.

Örnegin, ben iyi bir yurtseverim. Yurdumun gerçekten demokratik bir ülke ve uygar bir toplum olmasinin özlemini çekiyorum. Bu ugurda önüme, degil eski meslektaslarim, babam çiksa tanimam.

Ne ki, bugün orduda kirk bin subay var, ama aralarindan bir tanesi bile çikip darbeci generallere karsi oldugunu artik söyleyemez. Olmadigindan degil, mahalle baskisindan söyleyemez. Eseriniz bu sizin.

CHP, itibarlarin iadesi için yasa teklifi hazirlayacak, hapiste geçen günlerin kislada geçmis sayilmasini önerecekmis. Haksizliga ugramislara elbet de diyecek lafim yok. Lakin onlarin içinde dogru dürüst kisla subayi da yok.

Sipahi ne kadar temsil ederse reayayi, patron ne kadar temsil ederse isçiyi, darbeci general takimi da o kadar temsil eder orduyu.

Ellerini öpmek için iki büklüm olduklariniz, birakin diger subaylari, albaylarla bile ayni salonda yemek yemezler orduevlerinde.

Neymis? Atatürk’ün askeriymis. Atatürk ‘Taktik Takim Talimnamesi’ yazmisti gençliginde. Siz simdiye kadar hangi darbeci generalin iki satirlik askerî bir makalesini gördünüz ki?

Daha siz bu orduyu tanimiyorsunuz; nerde kaldi darbe plânlarini anlayasiniz.

Söylemekten usandigimi, bu vesileyle bir kez daha yineleyeyim bari:

Bes senedir o plânlarin sahte oldugu söylendi, durdu. Dogrudur. Bir sürü abuk- sabuklugu mümkün degil görmemek. Ama ne savcisi ne yargici ne de tartismaktan bir hâl olmus medyasi, bir Allah’in kulu çikip da ‘yahu madem bunlar sahte, o zaman asillari neydi bunlarin’ diye merak edip sormaz mi içlerinden?

Öyle ya, sahteyi asliyla yan yana koyup anlamak gerekmez miydi? Hiç o raddeye getirirler mi? O vakit tüm karargâh hazirliklarinin aslinda birer müdahale plani oldugu ortaya çikardi çünkü.

————————————————

Taraf-23 Haziran

Namik Çinar

Back to top button