Makale

Irak’tan sonra hedef ülke hangisi?

Çeviren: Nizamettin Karabenk

ABD Devlet Baskani Obama’nin ‘Suriye Cumhurbaskani Besar Esad’i devirmekte aciz kalmakla’ nitelendirmesine ragmen, Beyaz Saray’in ‘Suriye’deki ilimli muhalefetin’ desteklenmesi amaciyla 500 milyon dolar tahsisat talebi Washington’un Suriye’ye yönelik gecikmis bir taahhüdü olarak degerlendirildi. Ancak, analist Thierry Meyssan’a göre bu tahsisat talebi Suriye odakli degil: ABD Irak çevresinde büyük kapsamli askeri güç tesis ediyor ve üçüncü bir ülkeyi hedefliyor.

JPEG – 20.8 koSuriye Cumhurbaskanligi siyasi temsilcisi Bayan Bouthaine Chaabane’nin Moskova’da bulundugu sirada, Norveç Disisleri Bakanliginca düzenlenen uluslararasi bir foruma katilmak üzere davet edilmisti. 170’ten fazla sayida Suriyeli yetkili gibi Bayan Chaabane’nin da, özellikle yurtdisina seyahat yasagi olup, Batili güçler tarafindan yaptirim uygulama tehdidi altinda olan kisiler listesinde yer aliyor.

Bouthaine Chaaban, Sama ugramadan, Moskova’dan direkt olarak Oslo’ya gitti. Forum faaliyetleri mesaisi sirasinda, 18 ve 19 Haziran günlerinde, ABD eski Devlet Baskani Jimmy Carter, Birlesmis Milletler (BM) mevcut iki numarali yetkilisi, ABD’li diplomat Jeffrey Feltman ve de Iran Cumhurbaskani Hassan Ruhani Baskanlik Kabinesi Direktörü ile görüsmeler yapti.

Akla gelen bazi sorular; NATO üyesi bir ülke olan Norveç neden böylesi bir inisiyatifi alma geregini duyuyor? ABD hangi mesajlari vermek istiyor? Suriye ile hangi konulari görüsmek istiyor?

Taraflardan birisi simdiye kadar bu görüsmeler ile ilgili herhangi bir açiklama yapmadi. Ve Oslo Forumu internet sitesi de, ne yazik ki, bu konuda dilsiz kaliyor.

ABD’nin denizasiri ülkelerde faaliyet bütçesi

Baskan Obama, Oslo forumundan birkaç gün sonra, 25 Haziranda, 2015 yil ina iliskin denizasiri ülkelerde diplomatik ve askeri faaliyetler (Overseas ContingencyOperations- OCO) bütçesini Kongreye sundu. 65,8 milyar dolarlik bütçeden, 5 milyarlik kismi, Baskan Obama’nin 28 Mayis’ta West Point konusmasinda kamuoyuna açikladigi gibi, terörizm karsiti faaliyetlerde isbirligi (Counterterorism Partnerships Fund CTPF) Fonun kurulmasina tahsis edilecek [1].

Beyaz saray’dan yapilan açiklamaya göre 4 milyar dolarlik bir bütçe Pentagon’un emrine ve besinci bir dilim de Disislerinin kullanimina verilecek.

– 3 milyar dolarlik tahsisat yerine göre, radikal ideolojilere karsi, terörizme finansman saglama faaliyetlerine karsi mücadelede göreve çagrilacak terörizm karsiti yerele güçlerin kurulmasinda ve ‘demokratik yollarla’ yönetilebilmelerinde kullanilacak.

– 1,5 milyarlik tahsisat, göçmen kitlesine yardim ederken, sinirlarin korunmasi amaciyla güvenlik hizmetlerin saglanmasinda, Suriye’deki çatismalarin komsu ülkelere siçramasini önlemede kullanilacak.

– 0,5 milyar ‘Suriye halkini korumak, muhalefetin elinde bulun bölgelerde istikrari saglamak, temel hizmetlerin saglanmasini kolaylastirmak, terörist tehditlerin karsisinda durmak ve siyasi bir anlasma kosullarini tesvik etmede kullanilacak,

– Ve 0,5 milyarlik aska bir dilim de olasi yeni kriz durumlariyla basa çikmada kullanilacak.

Beyaz Saray’in bildirisindeki ‘muhalefetin kontrolünde bulunan bölgelerde istikrari saglamak’ ibaresi neyi ifade ediyor? Bu ifadeyle devlet nüvelerinin olusturulmasi söz konusu degil herhalde. Çünkü bu bölgeler çok küçük alanlar olup, birbirlerinden ayrik vaziyetteler. Olasilikla Israil için güvenlik alanlarin olusturulmasi söz konusu: Ihtiyaç hâsil olmasi durumunda, Sam yönetiminin kiskaca alinabilmesi amaciyla, ilki, Israil-Suriye sinir boylarinda, ikincisi ise, Türkiye-Suriye sinirinda bir güvenlik alani. Washington’un Suriye muhaliflerine verdigi destegin aslinda Suriye Yönetimini devirme amaçli olmadigi fikrini pekistirmek için Filistin’de ikamet eden Yahudi toplulugunu korumak üzere bu alanlarin güvenligi ‘Suriyeli silahli muhalif elemanlarina’ birakilacaktir.

Bu taktiksel hareket, Baskan Obama’nin 20 Haziran’da CBS This Morning programinda yaptigi konusmasi içerigine çok yakin. Konusmasi söyleydi; ‘ Suriye Cumhurbaskani Besar Esad’i devirebilecek kapasiteye sahip ilimli bir Suriye muhalefet gücünün oldugu varsayilan kavraminin dogru olmadigini düsünüyorum. Bildiginiz gibi Suriye’de ilimli bir muhalefet ile çalismayi denemekle çok zaman harcadik .(….) ‘Bu ilimli muhalefetin, bir miktar silah göndermemiz halinde, kisa bir sürede yalnizca Esad yönetimini degil, ayni zamanda, yüksek derecede kalifiye amansiz cihatçilari da devirebilecegi düsüncesi bir fanteziden ibaret. Amerikan halki ve belki de Washington ve de basin kuruluslarinca bu hususun anlasilmasinin önem arz ettigini düsünüyorum’ [2].

Washington Uluslararasi Adalet Divani cezasiyla karsi karsiya

ABD Kongresi onay verirse, yönetim tarafindan Suriye’deki cihatçilara verilen destek, CIA’nin gizli bir programi olmaktan çikip, Pentagonun kamuya yönelik bir programi sekline dönüstürülecek.

Bu dönüstürme islemi, üçüncü bir ülkedeki muhalif hareketleri askeri açidan örgütleme ve bu hareketlere gizli yollardan finansman saglama ve bir ülkede farkli nitelikte bir devlet ortaya çikmasina imkân vermeyi yasaklayan uluslararasi hukuk ilkelerini ihlal eder niteliktedir. Kongre bu talebi geri çevirse bile, uluslararasi hukuk ilkelerini çigneyen bu durumun, Suriye egemenligine karsi bir tehdit oldugunu kolaylikla söyleyebiliriz. Suriye bu hususu Uluslararasi Adalet Divanina, yani Birlesmis Miletler Iç Mahkemesine tasirsa, ABD tarafindan cezalandirmaya mahkûm edilir. Küçük bir devlet olan Nikaragua 1984’te, ülkesinde faaliyet gösteren Kontra’lara açikça destek verdigi için ABD’yi mahkemeye vermisti. Mahkemenin bir karar verebilmesi için iki yil beklemek gerekiyor.

Birlesmis Miletlerin utangaç Genel Sekreteri Ban-Ki Moon’un, Suriye’yi töhmet altinda birakan bir açiklama yapmasi sasirtici degil. Bu anlamda, ‘yabanci güçlerin vahsi cinayetler isleyen ve Insan Haklarini, Uluslararasi Hukukun temel prensiplerini ihlal eden örgütleri askeri olarak desteklemeye devam etmede herhangi bir sorumlulugu bulunmamaktadir’ seklinde dolambaçli bir ifadeyle açiklamada bulunabilir [3].

Washington yönetimi, Suriye Cumhurbaskanligi siyasi temsilcisi Bouthaine Chaabane’den ülkesinin ABD’yi sikâyet etmeyecegi yönde bir güvence aldiktan sonra, kuskusuz Suriye topraklarinda herhangi bir girisimden bulunmayacak. Ancak, neye karsilik ABD’yi Uluslararasi Adalet Divanina sikâyet etmeyecek? ABD yetkilerinin yaptiklari açiklamalarinda çikarilan kanit niteligindeki izlenimler, hedefin Suriye oldugu gösterir gibi. Oysa gerçek hedefin baska yerlerde oldugu anlasiliyor; bu hedef yalnizca Irak olamaz.

Irak’in istikrarsizlastirilmasinin sürdürülmesi

Irak’ta ISID örgütü saldirilari devam ediyor. Washington yönetimi, olaylarin bu yönde gelismesinden dolayi saskinlik içinde oldugunu ve Irak’in toprak bütünlügü korunmasi taraftari oldugunu iddia ederek, Fransa ve Suudi Arabistan’inda destegiyle, cihatçilari kontrolü altinda bulunduruyor.

Dis dünyaya bilgi vermekten aciz kalan büyük bir ülke topraklarinin üçte biri iki günde ele geçiren küçük bir terörist grubun efsanesi yayilinca, NATO ve CCG Medya kuruluslari Sünni kesimi olusturan halkin ISID örgünü destekledigi yönünde yayin yaptilar. Sünni kesim ve Hiristiyan nüfustan olusan 1,2 milyon kisilik bir kitlenin evlerini terk ederek, ISD saldirilarindan kaçmasinin pek önemi yok. Bu yöndeki bir açiklama, ayni zamanda, Washington tarafindan isgal hazirliklarini maskelemeye de yarar.

ABD, beklenildigi gibi, birliklerini Irak topraklarina göndermeyecegini ve Nuri El-Maliki’nin basinda bulundugu Irak Federal Hükümetine yardima gelecek ülkelere engel olamayacagini bildirdi. El-Maliki, ISID mevzilerini bombalamak üzere Irak topraklarina giren Suriye güçlerine tesekkür ederken, ABD Disisleri Bakani John Kerry kaslarini çatiyordu: ‘Öteden beri zaten yüksek olan mezhepsel tansiyonu daha da azdirmaya neden olacak baska girisimlere ihtiyaç olmadigini bölgedeki bütün aktörlere açik bir dille ifade ettik’ [4].

Baskan Obama, Irak Basbakani Nuri El-Maliki’yi kendi kaderiyle bas basa birakarak, büyük hosgörü edasiyla, esas itibariyle ABD’ye ait binalarin güvenligini saglamak üzere, 300 ABD askerinin Irak’a gönderilmesine onay verdi. Basbakan El-Maliki, perisan halde, yeni müttefik aramaya basladi. Nafile bir sekilde F-16 uçaklari beklerken, Rusya yönetiminden ve Beyaz Rusya’dan bombardiman uçagi satin aldi.

Iran yönetimi, Irak hükümetine silah ve danisman yardimi gönderdi. Ancak, ISID militanlari saldirilari karsisinda kaderleriyle bas basa kalan Siilere yardim edecek savasçi göndermedi. Washington ile Tahran arasinda, en azinda zimni olsa da, Irak’in bölünmesi konusunda bir anlasmanin oldugu anlasiliyor. Büyükelçi Jeffrey Feltman, Iran Cumhurbaskani Hasan Ruhani Kabine Direktörü ve Suriye Cumhurbaskanligi siyasi temsilcisi Bouthaine Chaabane arasinda bu husus ile ilgili olarak geçen konusma mahiyetinin ne oldugunun bilinmesinde fayda var.

Aksi halde, en fazla, Iran ve Suriye yönetimlerince, ISID saldirilari nedeniyle kesintiye ugramis, iki ülke arasindaki geçis koridorunun saglanmasi karsiliginda ABD planina yardimlarinin ve pasif kalmalari isinin bir sarta baglandigi yönünde bir yorum yapilabilir.

Hangi sartlar altinda olursa olsun, Genisletilmis Büyük Ortadogu (Greater Middle East) projesinin yeniden düzenlenmesinin, 2003 ve 2007’deki basarisiz girisimlere ragmen, bugün Irak’ta meydana gelen gelismelerle daha da somutlastirilmis bir baslangicina tanik oluyoruz. Genel anlamda, bir devletin parçalanmasi hemen bir günde gerçeklesmez, ancak, bu asamadan önce en azinda on yillik bir kaos dönemine ihtiyaç vardir.

Ilk aci çeken taraf olacak Türkler, Irak Kürdistan’i Bölgesel Yönetimi Basbakani Neçirvan Barzani’yi Ankara’da agirladilar. Barzani, Kerkük’ü tekrar Bagdat Federal Hükümetine vermeyecegini taahhüt etti ve Türkiye’deki Kürtlerin ayaklanmasina yol açabilecek herhangi bir girisimde bulunmayacagi yönünde Ankara’ya güvence verdi. Gelisme gösteren olaylarin mantigi, gelecek yillarda Türkiye’de de bazi olaylarin su yüzüne çikmasi yönünde kaçinilmaz olarak patlak vermesine neden olacak nitelikte olsa da, Ankara’nin önünde daha yeterli zamani var. Recep Tayyip Erdogan viraji dönerken, üç yildan beri geri planda üs yeri verdigi ve silah yardimi yaptigi yabanci parali askerlere aniden destegini keserek, Suriye ile olan sinirlarini kapatti. Bu politikayi izlemesindeki amaç, yalnizca, Türkiye Kürtlerin baskaldirmaya yeltenmemelerini engellemek degil, ayni zamanda, Ordusunun bu durumdan faydalanarak, hükümeti devirmeye kalkismamasinin önünü kesmek içindir.

Eski subaylarin ve Saddam Hüseyin dönemi muhafiz alayi askerlerinin ISID örgütü bünyesinde toplanmasi Irak’taki durumda degisiklik oldugu anlamina geliyor. Bu askerler her seyden önce, Irak Basbakani El-Malikinin hükümet kurmasi sürecinde ABD’yi, Suudi Arabistan’i ve Iran rejimini yardim etmekle suçluyor. El-Maliki hükümetinin izledigi politikayla dislandiklari için, Bagdat yönetiminden öç almayi bekliyorlardi. Iranlilarin emelli Sii nüfus kesimini kapsadigini ve günün birinde intikam almak üzere Suudi Arabistan’a döneceklerini biliyorlar.

Suudi Arabistan hedefi

Olaylari bu açidan dikkate alacak olursak, Washington yönetimi, strateji uzmani Fransiz Laurent Muraviec planina uygun olarak, Suudi Kralligina yeni bir sekil verme zamaninin geldigini düsünüyor. Strateji uzmani Muraviec 2002’de üç cümleyle ifade edilen planini Pentagon’a sunmustu: Irak taktik bir mihverdir; Suudi Arabistan stratejik bir eksendir; Misir ise stratejik bir ödüldür [5]. Baska bir deyisle ifade edilecek olursa, Suudi Hanedanligi, Misir’in kontrol altina alinmasiyla, (olasilikla) düsmelerinin bir yolunu açabilecek nitelikteki Irak kosullardan hareketle devrilemez.

JPEG – 25.4 koBölgede izlenen stratejinin bir sonraki hamlesinde hedef olduklarinin bilincinde olan Hanedanlik mensuplari, ortak çikarlarini savunmak üzere, aralarinda süregelen iktidar mücadelesini bir tarafa biraktilar. Fas’ta uzun bir dinlenme dönemi geçiren Kral Abdullah Riyad’a döndü. Dönüs güzergâhinda, uçagi Kahire’ye indi. Kral Abdullah, hareket etmede zorluk çektiginden dolayi, General El-Sissi’yi uçaginda kabul etti [6].

ABD yönetiminin, yakin zamanlarda, ailesini iktidardan indirme yollarini aramayacagi teyidini aldi. Suudi Kralligi, niyetinin iyice anlasilmasi için, ISID örgütünü kontrol ettigini söyledi ve gelecekte de kontrol altina alacagi taahhüdünü verdi. Uçakta kendisine eslik eden Prens Bander Bin Sultani yeniden görev basina çagirma kararini vermisti.

Prens Bander, 2001’den ve Usame Bin Ladin’in ölümünden bu yana, uluslararasi cihatçi hareketlerin basinda bulunuyordu. Gizli savaslarin büyük ustasi Prens Bander, Besar Esad’i devirmede basarisizlik yasadi. Suriye’de kullanilan kimyasal silah krizinde ABD’eyle anlasmazlik yasadi ve John Kerry’nin talebi üzerine görevden alindi. Görev basina dönüsü Suudilerin büyük kozudur: Prens Bander is basinda oldugu sürece, Washington yönetimi Suudi Kralligina karsi cihatçi saldiri düzenleyemez.

ABD Disisleri Bakani Kerry öfkeli bir sekilde, ve de beklenmedik bir zamanda, bütün yumurtalari ayni sepete koymamasi için, Misir Cumhurbaskani Abdülfetah El-Sissi’ye gerekli uyarilarda bulunmak üzere Kahire’ye gitti. Misirdaki askeri rejimi artik Suudi bagislarindan tamamiyla bagimsiz: John Kerry 572 milyon dolar tahsisati (darbeden bu yana bloke edilen her zamanki yardimim üçte biri) serbest birakti ve Golan tepelerini istikrara kavusturmak (ayni zamanda Israil’in güvenligini saglamak) amaciyla taahhüt edilen 10 adet Apache helikopterin teslim edilebilecegini bildirdi.

Disisleri Bakani Kerry, Suudi Arabistan’da istikrarsizlik yaratma seyahatine devam ederek, 25 Haziran’da Brüksel’e giderek NATO zirvesine katildi. Açiklamasinda Irak’taki durumunun ‘stratejik açidan istihbarat toplamaya, hazirlik çalismalarina, bazi sorulara cevap bulunmasina, reaksiyon zamanlarina, karsilik verme dogasinin düsünülmesine’ evresine geçmesi gerektigine vurgu yapiyordu: 4-5 Eylül’de Galler ülkesinde yapilacak zirve gündem maddesinden yer alabilecek ‘operasyonel kullanilabilirlik’ konusu.

Bakan Kerry, ertesi gün, 26 Haziran’da, Paris’te, meslektaslari Suudi Arabistan, Birlesik Arap Emirlikleri ve Ürdün Disisleri Bakanlariyla bir araya geldi. Birlesik Basindan edinilen bilgilere göre, Washington yönetimi Suudi Arabistan ve Ürdün’ün, Irak’taki Sünnilere destek vermek üzere Bedevi kabilelerin sinirlarini geçerek silah aktarmasini ve parasal yardim yapmasini arzu ediyor (ISID’i desteklemek) [7].

Bakan Kerry, seyahatine devam ederek, 27 Haziran’da Suudi Arabistan’a gitti. Orada Suriye Ulusal Koalisyonu Baskani Ahmed El-Cerba ile görüstü. Yapilan açiklamada El-Cerba’nin (Kral Abdullah gibi) Bedevi Kabileleri Odasina üye oldugu ve Irak’a seyahat ettigini ve ‘Suriye Ilimli Muhalefetinin’ Irak’ta istikrar saglanmasi için yardim edebilecegi vurgulandi [8]. Yapilan bütün yardimlarla Irak’ta askeri önemli bir rol oynayabilecekken, bazilarinin Suriye’deki yönetimi devirmede nasil oldu da ‘yetersiz’ kaldiklari merak ediliyor ve ISID ile sahsi iliskileri bulunan El-Cebra niye bu isi üstlensin.

Suudi resmigeçidi

Suudi Krali Abdullah, ABD Disisleri Bakan Kerry’i agirlamadan kisa bir süre önce,’terörist örgütler veya diger yapilarin ülkesinin güvenligine zarar verebilecek duruma gelmesi haline karsilik, ulusunun kazanimlarini ve toprak bütünlügünü, ülkesinin güvenligini ve Suudi Arabistan halkinin istikrarini (…) korumak amaciyla gerekli her türlü tedbirleri almaya karar verdi'[9]

Suudi Krali Abdullah, Irak dosyasi yönetimini, Suriye Cumhurbaskani Besar Esad’in devrilmesinde basarisizlik yasanmasi ve Obama yönetimine karsi husumet duygulari beslemesi nedeniyle Bakan Kerry’nin talebi üzerine, 15 Nisanda görevden el çektirdigi Prens Bander bin Sulatan’a emanet etti.

Riyad yönetimi, Washington’un Irak’i bölme projesinde yardim etmeye hazirdir. Ancak, Suudi Arabistan sinirlarini asmasina izin vermeyecek.

Ulusal Konsey tarafindan is basina getirilen Suriye ‘geçici hükümeti’, verilen mesaji alarak, General Abdullah El-Bashir’i görevden alip, bütün askeri ekibini lagvetti. Artik ne askeri birligi ve ne de subaylari bulunan Suriye Ulusal Konseyi kesin olarak söyleyebilir ki, taahhüt edilen 500 milyon dolar, ilgili ellerce teslim alinir alinmaz, dogrudan ISID’e aktarilacak.

Kaynak: http://www.voltairenet.org/article184494.html

[1] « Discours à l’académie militaire de West Point », par Barack Obama, Réseau Voltaire, 28 mai 2014.

[2] ‘Obama : Notion that Syrian opposition could have overthrown Assad with U.S. arms a “fantasy”‘, CBS, 20 juin 2014.

[3] Version française : « Syrie : mettre fin à l’horrible guerre », par Ban Ki-Moon, Le Temps, 27 juin 2014.

[4] ‘Kerry issues warning after Syria bombs Iraq’, par Hamza Hendawi et Lara Jakes, Associated Press, 25 juin 2014.

[5] Le lecteur téléchargera ici le texte de l’exposé Powerpoint que m’avait alors transmis un informateur états-unien. Malheureusement, j’ai perdu les images. Taking Saudis out of Arabia, Laurent Murawiec, Defense Policy Board, 10 juillet 2002.

[6] ‘Saudi king makes landmark visit to Egypt’, Al-Arabiya, 20 juin 2014.

[7] ‘US, Sunni States Meet on Mideast Insurgent Crisis’, par Lara Jakes, Associated Press, 26 juin 2014.

[8] « Kerry, Syrian Coalition Leader During Their Meeting in Jeddah », Department of State, 27 juin 2014.

[9] « Décret de la Cour royale : le serviteur des Deux Saintes Mosquées ordonne de prendre toutes les mesures nécessaires pour préserver la sécurité du royaume », Agence de presse saoudienne, 26 juin 2014.

Back to top button