Makale

ÖZGÜRLÜK

‘Kendi kaderini tayin etme özgürlügü, yani bagimsizlik, yani ezen uluslardan ayrilma özgürlügü istiyoruz. Bunu, ülkeyi ekonomik bakimdan bölmeyi, ya da küçük devletler idealini düsledigimiz için degil, tam tersine, yalnizca gerçekten demokratik, gerçekten enternasyonalist bir temel üzerinde, genis büyük devletten ve uluslarin yakin birligi, hatta kaynasmasindan yana oldugumuz için istiyoruz. ancak ayrilma özgürlügü olmaksizin böyle bir temel düsünülemez’ v.i.lenin
“Uluslarin kendi kaderini tayin hakki” kimsenin keyfine göre tanimlanan, taninan bir hak degildir. Aksine, mücadeleyle alinan bir ortak kazanimdir. Bir ulusun, tarihsel, cografi, ekonomik, olarak kaderi üzerinde söz ve karar sahibi olmasidir. Dil birligi, kültür birligi, tarih birligi, ruhi sekillenme birligi, üzerinde yasadigi ortak cografya birligi, ekonomik olarak dahil oldugu iliskilerin, örgütlülük düzeyinin belirledigi, tarihsel bir sürecinin safaginda yaratilan birligin adidir, sonuca götüren yoldur. Bu hakki kullanma sekli, elbette farkliliklar gösterebilir. Her ulus, kendi kaderini belirlerken, her türlü mevcut kosullari degerlendirir, kararini buna göre verir. Bu hakki kullanma farkliliklari dogaldir, benim itirazim, bu hakki kullanacak olanlar adina disaridan ahkam kesmek. Bu hakkin kullanma biçimi üzerinden yapilan spekülasyonlardir. Bilimsel akademik tartismalar elbette yapilabilir, söz konusu Kürtler olunca içerden ve disaridan o kadar çok aykiri ses çikiyor ki, maazallah, tüm halklara, uluslara, siniflara karsi bir olay gibi lanse ediliyor. BÖLÜCÜLÜK algisi yaratiliyor. Sonuçta her ulus kaderini özgürce belirlemeli, Kürtler de 40 MILYONA yakin nüfusu ve her türlü potansiyeli ile bunun gayreti içindeler, bu çaba birlikte yasadigi halklarin demokrasi çabalarinin garantisidir. Hiç kimse telaslanmasin, bu insanligin, emegin, barisin, özgürlügün lehine bir durumdur, asla aleyhinde olmayacaktir. Bu hak birlikte esit ve özgür olarak yasamaktir. Buna halklar, uluslar özgür iradeleriyle karar verecekler. Tarih ve toplumsal gelismeler, bize bunu böyle ögretti.
Devletin bir baski araci olarak ortadan kalktigi, bugün, sinifsiz sömürüsüz bir dünyaya ne kadar uzakta oldugumuz gerçegini göz ardi etmeden, gelecekte söz ve karar sahibi olmak için, bugünü dogru okumaktan geçtigini biliyoruz. “Kürtlere devlet lazim degil biz onu çoktan çöp sepetine attik” diyenleri yadirgiyorum. Sömürge bir ülkede, dilini konusamayan, sarkisini söyleyemeyen, tarihini yazamayan, varligini koruyamayan, asimilasyona ve baskiya maruz bir halk adina, büyük iddialarla ortaya çikip on binlerce insanin ölümüne sebep olmak pahasina verdikleri mücadele sonucunda nasil bu noktaya geldiklerini anlamakta zorlaniyorum. ‘Kürtlere devlet lazim degil’ diyorlar. Medine sözlesmesini referans gösterenler, ümmetten bahsedenler,’Islami ümmet anlayisi, öz itibariyla ulus devletçilikle asla bagdasmaz’, diyenler ne demek istiyorlar anlamak mümkün degil. Bu arkadaslara, “demokratik modernite, demokratik özerklik” ile Kuzey Kürdistan halkinin kendi kaderini nasil tayin edecegini soruyor ve sasiyorum. Belediyeler ise ellerinde, meclis’se zaten ordalar, bir af ve seçim baraji için de devlet istenmez bence kendi açilarindan haklilar belki. Tüm bu olumsuz düsüncelere ragmen, tarih mecrasina eninde sonunda girer ve akar diyorum.
Baski ve inkar gören her ulus için bu hakki savunan biri olarak, Kürdistanin her bir parçasinda da bu hakkin, yani kaderini özgürce belirleme hakki, BAGIMSIZ VE DEMOKRATIK BIR DEVLET KURMAK yönünde tecelli ederse bunu simdiden kisisel olarak, tüm içtenligimle destekledigimi, bundan çok mutlu olacagimi belirtmek isterim, güney Kürdistan Kürtlerinin yüzyillik bir direnis mücadelesiyle bunu çoktan hak ettiklerine olan inancim tamdir. Ilaninda orda olmak istedigimi, bu sevinci paylasmak istedigimi, belirtmek isterim.
05.07.2014 H. HASAN TUZCU

Hasan Tuzcu

Back to top button