Güçlüden yana olmak
Israil’in Filistin’i öldürme ve topyekun yok etme tarihindeki merhalelerden birine daha sahit oldugumuz (ve ne yazik ki duygulu, isyankâr mesajlar paylasmaktan baska bir halt etmedigimiz) su korkunç günlerde kafama sürekli su soru takilip duruyor: Dünya çapindaki bir takim gazeteler, devlet adamlari, siradan insanlar, bu katliamlar hakkinda en siradan hayatlarinda tam olarak ne düsünüyorlar? Mesela kalplerinden küçük de olsa bir aci dalgasi geçiyor mu?
Sonra aklima bizim buralar geliyor. Ihsanoglu ve Demirtas’in sürdürdükleri, bize mide kramplari geçirtmeyen kampanya tarzi belli ki ‘reis’in hosuna gitmiyor. Bagira çagira kampanya yürütmeye devam ediyor.
Belli ki Erdogan’in sarfettigi su cümleler gayet hesaplanmis cümleler: ‘Bu HDP’ye gereken cevabi vermemiz lazim. ( ) bu parti, aslinda bu ülkenin demokratik parlamenter sistemi içinde dahi yer alamaz, almamalidir.’
Yani totaliter ülkelerde çok kullanilmis olan ‘düsman insa ederek’ gerilimden kâr elde etme yöntemi denenmeye devam ediyor olabilir. Çok daha basit bir mantikla, ‘arka planda PKK’yla baris görüsmelerine devam ediyoruz ama sakin yanlis anlama ey halkim; bak ‘büyük birader’ dilinden taviz vermiyoruz’ türünden bir hesap olabilir.
HDP meselesinde dile gelen ucuz politikaya benzer sekilde Erdogan’in Hatay’daki mitinginde, Ihsanoglu’nu elestirmek için, bu ismin ‘Sosyalist Isçi Partisi’ ve ‘Devrimci Halk Partisi’ tarafindan desteklendigini söylemesi de ilginçti. Yani dün, 2010 anayasa referandumunda ‘yetmez ama evet’ diyen DSIP’e (adini yanlis söylese de) tesekkür ederken, bugün Ihsanoglu’nu suçlamak için onu ‘sol’ bir takim partilerin destekledigini dile getirmesi tam manasiyla yaramaz çocuk tavrini (‘ama baba öteki kizlar da erkek çocuklarla geziyor!’) çagristiriyor. Yani ‘sol’ partiden destek almak iyi bir sey; ama baskalari destek alirsa kaka! Tabii belli ki bu sekil bir ‘kampanya’ ile MHP tabanina ‘bakiniz sizinkiler sol ile isbirligi yapip, size ihanet ediyor’ mesaji vermek ve tanidik manipülasyon numaralari ile ortalama sag seçmeni kendisine çekmek amaçlaniyor olabilir.
Derdim sunu anlamak: ‘etik’ düzeyi pek yüksek olmayan bu kampanya taktikleri hakkinda basbakanin eteklerinde dolasan, onu korumak için cansiperane argümanlar üreten danisman-aparaçik takimi, fakat daha da çok ‘demokrat’ ya da ‘Müslüman’ geçinen insanlar ne düsünüyordur?
Ya da giderek bir kabus haline gelen ‘Bonzai’ zehiri hakkinda HDP’lilerin verdigi arastirma önergesinin AKP’lilerce reddedilmesi hakkinda ne düsünüyordur bu derin köse yazari, akademik danisman ‘insanlar’?
Madenlerde yasam odalarinin mecburi tutulmasina dair kanun teklifi de ayni sahislar tarafindan reddedildi. Yani bu partinin milletvekilleri gelecekte olacak yeni maden cinayetlerinin vebalini omuzlarinda tasiyacaklar.
Hadi AKP’ye komplo yapildigina inandiklari için ahlâki davranmayi ‘erteliyorlar’; peki ama bu konuda kalplerinden tam olarak ne geçiyordur?
Neden susuyorlar? Sadece ve sadece güçlüden yana olmanin getirdigi bir afyonlanma durumu bu? Yoksa inanilmaz bir kendinden memnuniyet mi?
Diyarbakir’da bir polisin üç çocuga taciz ve tecavüzde bulundugu, uyusturucu madde verdigi iddialari ile ilgili olarak, mahkemenin takipsizlik karari vermesini cinayet; devlet erkinin ve kolluk kuvvetlerinin tutumlarini utanç verici olarak gören Mazlumder’in raporunda çok çarpici bir ibare var : ‘Daha da vahimi mahkemelerin söz konusu kamu otoritesi olunca etkin sorusturma yapmamasidir. Bu durum hukuk ve insan haklari adina kaygi vericidir.’
Devletten, otoriteden korkan, onlara asik olan, iliskiye geçtikçe onlardan güç devsirdigini düsünen savcilara, hakimlere, entellere vs. falan sormak lazim:
Güçlüden yana olmak nasil bir sey?
Neyse Bayraminiz kutlu olsun! Cejna Remezanê Li We Pîroz Be!
——————————————————-
30 Temmuz-2014
Ferhat Kentel