Makale

Bu Gidisat Beni Korkutuyor, Ya Sizi?

Insan, yeryüzü üzerinde hayvanlarin gelisiminde en yüksek asama olarak teläkki edilir. O, zihniyle ve telaffuzlu konusmasiyla ayirt edilir. Bir hayvanin davranisi tamamen içgüdüler ve çevre karsisindaki reaksiyonlari tarafindan belirlendigi halde, insanin davranisi düsünce, heyecanlar, irade tarafindan, dogayi, toplumu ve bizzat insani yöneten kanunlara iliskin bilgi derecesi tarafindan belirlenir. Insan ve hayvan arasindaki asil fark, insan’in doga üzerinde etkili olmasi ve onu degistirmesidir. Kisacasi hayvan, kendini doganin kosullarina uydururken, insan ise kendi üretim faaliyeti içinde dogayi kendisine uydurur.

Dünya’da olup biten olaylara baktigimizda hayvanlar mi, yoksa insanlar mi daha barisik yasiyor? Bu soruyu; dünya siyasetini yönlendirenler, dünyadaki Sivil Toplum Kuruluslari, Birlesmis Milletler gibi kurum ve kuruluslarin kendilerine sormalari gerekmez mi?

Nijerya’da 14 Nisan 2014 tarihinde Islamci Boko Haram örgütü tarafindan kaçirilan yüzlerce kizin, aradan dört ay geçmesine ragmen akibetleri ne olacagi belirsizligi devam ederken, temeni mesajlari disinda kimseden ses çikmadi, çikmiyor.

10 Haziran 2014 tarihinde Musul kenti, ISID (Irak, Sam Islam Devleti) tarafindan isgal ediliyor, 30-40 bin civarinda olan Irak ordusuna ait güvenlik güçleri hiçbir direnis göstermeden silah ve mühimmätini birakarak kaçmalari hiç kimseyi endiselendirmedin mi? Elçilik basiliyor, insanlar rehin alinmis. ‘Insallah yakinda ailelerine kavusurlar’ temenisi disinda kimseden yine çit yok.

Irak’da; hergün bir köy veya kasaba bu örgüt tarafindan basiliyor, inanç ve mezhebinden dolayi insanlar vahsi bir biçimde katlediliyor. 21. Yüzyilin basinda insanlik drami yasaniyor, yine kimseden ses yok.

17 Temmuz 2014 günü Hollanda’nin Amsterdam kentinden Kuala Lumpur’a gitmek için havalanan Malezya Havayollari’na ait MH17 sefer sayili yolcu uçaginin, Ukrayna’nin dogusundan geçerken füze saldirisiyla düsürülmesi ve uçaktaki 283 yolcu ve 15 mürettebatin tümü hayatini kaybetmesi sadece karsilikli suçlamalarla geçistirildi. Dünya sesizligini yine bozmadi.

Bir aydan beridir Israil, Filistinlileri bombardumana tutmus. Çoçuk, kadin ve yasli demeden binlerce insan öldürüldü. Birlesmis Milletlere ait okullar ve hastahaneler havaya uçuruluyor yine kimseden ses yok.

Ortadogu ve çevresi kayniyor ve kaniyor. Kimin eli kimin cebinde belli degil. Deyim yerindeyse ‘at izi, it izine karismis’ durumda.

Bu durum dogal olarak Türkiye’yi yakindan ilgilendirir. Ve sorunun bir parçasi durumundadir. Basbakan Erdogan’in bagirip-çagirma tasasi bundandir. Diplomatik iliskiler, diplamasi yoluyla üretilen çözüm önerileri, böyle bagirarak yapilmaz. Bunu Süriye örneginde görmüs olmasi gerekirdi sayin Basbakanin.

Bundan da önemlisi seçim meydanlarindaki hitab ve söylemleri içbarisi tehdit ediciydi. Inanç ve kültürler arasindaki kutuplastirmayi derinlestiren bir devlet adaminin komsu ülkelere baris ve demokrasi götürebilir mi? Mezheb üzerinde siyaset yapan bir siyasetçi ne demokrasiyi gelistirebilir ne de toplumsal barisi saglayabilir.

Size çok basit bir örnek vereyim: Yirmi aydir çözüm sürecini konusuyoruz. Silahlar susmus, can kayiplari yasanmiyor, bir önceki dönemlere göre insanlar daha rahat konusabiliyor. Bunlar güzel seylerdir. Sayin Basbakan silahlari tek basina susturmadi. Kendisi, PKK ve Abdullah Öcalan’la görüsmüyor olsa da, kendisine bagli kurumlar ve yetkililer bilgisi dahilinde görüsüyorlar. Siz, baris için bir yandan PKK ve onun lideri ile müzakere yapacaksiniz, diger taraftan da müzakere yaptiginiz örgüte ‘terörist’ diyeceksiniz. Fakat, Musul Türk Konsoloslugunu basip 49 kisiyi rehin alan ISID’a (Irak, Sam Islam Devleti) ISID ‘elemanlari’ diyorsunuz. Neymis; ‘ISID’i kizdirmayalim, rehinelere zarar verebilirler’ diye basini susturmaya çalisiyorsunuz. Siyasi rakiplerinizi Kürt, Zaza ve Alevi diye tabaniniza yuhalatiyorsunuz. Böyle riyakärlik anlayisina dayanan bir siyaset yöntemini izlerseniz, Israil’e karsi olan hakli tepkinizi kimse ciddiye almaz.

21. Yüzyilin insan dünyasina baktigimizda savas, ölüm, kan, gözyasi, siddet, iskence, akliniza gelebilecek bütün kötülükleri görürsünüz. Günümüzde, Insan’in insanliga yaptigi bu vahseti kabullenmek mümkün degil.

Hiç hayvanlarin; biribirlerini toplu halde katlettigini gördünüz mü? Biribirlerini asagiladigini, hor gördügünü duydunuz mu? Senin kuyrugun niçin uzun veya kisadir diye biribirlerini disladigina sahit oldunuz mu? Sen disisin, bu otlakta, bu çayirda otlanamazsin, erkek-disi ayrimciligina denk geldiniz mi? Ben; görmedim, duymadim, sahit olmadim ve denk gelmedim. Hayvanlarin dünyasinda olmayan bütün bunlar, Insanlarin arasinda yasamin bir parçasi haline gelmis.

Hangi älem daha huzurlu ve barisik. Insanlarin mi, hayvanlarin mi?

14 Agustos 2014

Veli Yarar

Back to top button