Makale

“Xurmêj”

Kuzey Kürdistan’da da öyle mi bilmiyorum.

Dogu Kürdistan’da Azeriler ile Kürdlerin yan yana yasadiklari bölgelerde, Azerilerin tutumluluguna iliskin birçok fikra anlatilir.

Bunlardan birisi söyle:

Azeri ev sahibi, kendisini ziyarete gelen dostu Kürde ikram etmek için, “kirve xurma (hurma) mi istersin, mêvij (kuru üzüm) mi?” diye sorar.

Cani hem xurma hem de mêvij çeken Kürd cevap olarak “xurmêj istiyorum kiriv” der.

Aysel Tugluk’un, esbaskan olarak DTK kongresinde “Varsin devlet onlarin olsun demokrasi bizim. Iktidar onlarin olsun, özgür yasam bizim. Biz Kuzey Kürtleri olarak demokratik ulus çözümünü esas aliyoruz” dedigini okuyunca yukaridaki fikra aklima geldi.

Kuruldugunda bagimsizlik disindaki seçenekleri gündeme getiren ve savunan Kürdistanli örgütleri “ihanet”le suçlayan PKK, uzun bir dönemdir Kürd sorunun çözümü konusunda bagimsiz devlet seçenegini dislamis bulunuyor.
PKK sadece bagimsiz devleti degil ayni zamanda federasyon ve otonomiyi de gerici bir talep olarak görüyor.

Bu seçenekleri savunanlari, hak etmedikleri biçimde ve sömürgecilerin gönlünü hos edecek bir tarzda, “ilkel milliyetçi”, “baris karsiti”, “demokrasi ve birlikte yasamin” düsmani olarak yaftaliyor.

Bugüne kadar ugruna on binlerce Kürdün “ölümlere gidip geldigi” bagimsiz devlet fikrini çöp sepetine attiklarini açiklamada hiç bir beis görmeyen PKK ve sürekasi, Türkiyelilesme kulvarinda son hizla ilerliyor.

Öcalan’in yakalanip Imrali’ya getirilmesiyle birlikte start alan ve kamuoyuna büyük bir zihinsel ve kültürel devrim diye yutturulmaya çalisilan PKK’nin “yeni konsepti”, yani Türkiyelilesme, MIT-Imrali diyalogu süreciyle hiz kazandi; özellikle de Öcalan’in AK Parti yönetimindeki TC devletinin yeni politikasina uygun ve ona “Kürd ayagini” olusturmaya yönelik açiklamalariyla birlikte…

Aysel Tugluk’un PKK adina yukaridaki belirlemelere, Güney Kürdistan’da yasanan ve bilinen gelismelerin gündeme soktugu bagimsiz Kürd devleti fikrinin, kisa bir süre içinde, Dogusu ve Batisiyla tüm Kürdistan’da yogun olarak tartisildigi ve azimsanmayacak bir destek buldugu bir dönemde vurgu yapmasi, tesadüf olmasa gerek.

Aysel Tugluk’un belirlemelerine katilmasam da, yapildigi döneme binaen iyi niyetle yapilmadigina, amacinin kendisi ve arkadaslarinin çöp sepetine attiklari “bagimsiz devlet” “virüsü”nün, kontrol ettikleri tabana bulasmasini engellemek oldugunu düsünüyorsam da, onlarin da herkes gibi, her siyasi yapi gibi çözüm önerilerini açiklama haklari olduguna inaniyorum.

Ama lütfen kendi disindakiler adina ahkâm kesmesinler, “herkesi kör, alemi sersem sanmasinlar”!…

PKK Aysel Tugluk’un agzindan “biz Kuzey Kürtleri olarak demokratik ulus çözümünü esas aliyoruz” diyerek genelleme yapiyor, tüm Kuzeyli Kürdlerin “demokratik ulus(!) çözümünü” temel aldiklarini ifade ediyor.

Ama bildigim kadariyla kendileri ve mudileri disinda “demokratik ulus çözümünü esas alan” hiç bir siyasi örgüt, Kürdistani güç yok.

PKK ve ona disaridan kürek çeken Türk kalemler, uzun bir dönemdir, “Kürdlerin ulusal devlet kurma trenini kaçirdigini yaziyorlar.

Ulusal devletin kötülüklerini anlata anlata bitiremiyorlar.

TC’nin kurulusu asamasindaki soykirimci uygulamalarina vurgu yapiyorlar.

Öyle bir tablo çiziyorlar ki maazallah, bagimsiz Kürd devletinin kurulmasi halinde, huzur ve istikrarin hüküm sürdügü Ortadogu’da mutlu ve özgür bir yasam süren haklar birbirini bogazlamaya baslayacaklar!…

Hatta bagimsiz Kürd devletinin üçüncü dünya savasina yol açabilecegini söyleyenler bile var!…

Kurulacak Kürdistan devletinin Kemalist TC’ye benzemesi, BAAS iktidari altindaki Irak ve Suriye devletleri gibi olmasi kaçinilmazmis gibi konusuyorlar.

Oysa ilan edilmemis bir devlet olan Güney Kürdistan’daki siyasi yapi, bagimsiz Kürd devletinin ilani halinde, demokrasi ve birlikte yasam alanlarinda nasil bir yapiya bürünecegine dair yeterince fikir veriyor.

Ulusal devleti kötüleyenler, ayni zamanda demokrasiyi yere göge sigdiramiyorlar.

Elbette demokrasi, yere göge sigdirilamayacak kadar önemli bir seydir, ne kadar övülürse yine de azdir.

Ama güdülen amaç bu degil ki.

Ulusal devleti kötülemekten, demokrasi yüceltmekten amaç, her ikisini karsi karsiya getirerek kitleleri birinden birini seçmek zorunda birakmak.

Zaten PKK de Aysel Tugluk’un agzindan “varsin devlet onlarin olsun demokrasi bizim. Iktidar onlarin olsun, özgür yasam bizim” diyor.

Tugluk bilinçli bir sekilde “demokrasi” ile “devlet”i karsi karsiya koyuyor ve tercihi demokrasiden yana yapmakla kalmiyor, genelleme yaparak tüm Kuzeyli Kürdlerin de ayni seyi istediklerini söylüyor.

PKK ve çevresi de, bizi buna inandirmak için bin dereden su getiriyor, “teori kesiyor.”

Demokrasi ile devletin birbirinin alternatifi olarak sunulmasinin yanlisligi bir yana.

Önümüzdeki hafta Iskoçya’da yapilacak olan bagimsizlik referandumu bile, ne kadar gelismis olursa olsun demokrasinin, ulusal sorunun temel çözümü olamayacagini gösteriyor.

Özcesi PKK ve çevresi demokrasi seçebilir, sadece onunla yetinebilirler.

Ama biz Dogu Kürdistanli gibi “xurmêj” yemek istiyoruz.

Yani hem devlet olmayi hem de demokrasiyi…

Mesud Tek

Back to top button