Makale

Tarihi Kürtler için tekerrüre zorlamak

Her kalem erbabi yazmaya baslarken, iç dünyasindan dökülecek sözcüklerle ipeksi dokunuslu adil, insanca paylasimci bir dünya kurgular her zaman. Marifetli parmaklarindan o kadar sevecen sözcükler dökülsün ister ki sevinç ve hüznün harmanlandigi bulutlarla kucaklasmis çit kirildim siir dizmek ister narin, ince fisiltilarla. Ancak bir türlü olmuyor. Hüznü basaklayan kan selinde, acilarin rahatlikla pazarlandigi Kürt cografyasinda bunu basarmak mümkün olmuyor. Ama niçin?Zaten mesele bu.

Olmazlari Kürtlere endekslemenin son örnegi, ortadoguda kök salmis Baas türü irkçi ve radikal mezhebi kusatmaya ragmen Güney Kürdistan’da politik güçlerin, irk ve inanç farkliliklari gözetilmeden halk katmanlarina karsi esit mesafede durdugu, saglanan paylasimci ve hukuki dengeyle hak ettigi gibi Hewler’in konumunun AB ve BM nezdinde hizla yükseldigi bu dönemde, yüz yilin kazanimlarini sonlandirip Kürtlerin sembolü Berzani ve Berzani’yle özlesmis Pesmergeyi itibarsizlastirici, tarihi ille de tekerrüre zorlayip yeni acilari baslatici yapilanmalari kararlilikla sorgulamanin zamani gelip geçiyor ondan olmuyor. Yoksa aklin, vicdanin kabul etmedigi bu itibarsizlastirma oyunu varsin Kürtlerin içini incitsin, bir Papua Yeni Gine’linin bakis açisiyla bile bu oyun hiç komik degil.

Insani ve ahlaki degerleri red edip islami degerleri de ayaklar altina almis beynelmilel terör örgütü Dais’in, çogu palalarla Musul’a ilk saldirisiyla tam donanimli altmis bin Irak merkezi hükümet askerlerinin, tek kursun sikmadan yok etme gücü en geliskin silahlarini geride birakarak Kürdistan Federe Devletine siginmalarinin hayinlik veya ihanetle yorumlandigi pek duyulmadi. Elbette neden ve sonuç iliskileri degerlendirilmeden insanlari, konumlari ne olursa olsun yasamlari boyunca kara bir leke gibi alinlarinda tasiyacak örseleyici sifatlarla itibarsizlastirmaya çalismak ahlaki degil. Hal böyleyken yok etmeye programlanmis daisin ele geçirdigi yok edici gücü yüksek silah ve arkalarinda SEMRA gelenekçi (hirsiz, yagmaci ve talanci) Araplarla Kürdistan’a düsünülmedik yerden saldirip Sengal’in Ezidi Kürtlerine adeta kirim dayatmasi ve halki savunmakla görevli Pesmergenin bir kismi ellerindeki hafif silahlarin son mermisine kadar direnip yasamlarini yitirirken, bir kismi da emir üzerine geri çekilmeleri elbette elestirile bilir. Denilebilirki Pesmerge halkla Sincan dagina çekilmeliydi. Emir bu sekilde verilmeliydi. Ancak hatanin en büyügü, igneyi kendisine batirmadan geri çekilis emrine uyan Pesmergeyi resmedip zilkitlar esliginde korkaklikla, ihanetle suçlamak el insaf dedirtecek en büyük kusurdur. Hatta bu aci ve kirimlari kutsayici çevrenin, Kürtlerin ulusal ve demokratik taleplerini aforoz eden, sadece içi bosaltilip anlamsizlastirilmis demokrasi sözcügünün kullanimini ucuzlatmis Kürt siyaset kanadinin haksiz güçlülerin aygitlari olmasi artik kuzey Kürtlerini düsündürmelidir. Çünkü kuzey Kürtleri dais türü kirimlarin, katliamlarin yabancisi degil. Dais denilen Arap gladyosu, ergenekon ve jitem tetikçiliginin Arabi versiyonudur. Bu ve benzeri cinayet çeteleri sekilde görüldügü gibi ne kimseye tölerans taniyor ne de aferin diyor. Madem Kürt’tür önüne çikani dogruyor.

Ancak daisin, islamin karsi oldugu gelenekçi, töreci, çagdisi durusuna ragmen islami bir kesim tarafindan neden kabul gördügü sorusu akla gelebilir. Bu sorunun yaniti hayli karisik. Bir yaniti elbette sunni kesimin baas rejimlerince horlanmasi, asagilanmasi, ötekilestirilmesidir. Ancak en önemli yanitin karsiligini özellikle ortadoguda islam adi kullanilarak islam ahlaki ve medeni hukuku maglup etmis, feodal gelenekçi genis toprak sahibi zalimligin, adalet ve hakkaniyet arasinda yarattigi uçurumla hakkini arayamayan yoksulun sahipsizliginde aramak lazim. Zaten ortadogunun ezilen çogunlugu en büyük vurgunu, mezhebi ayrismalara siginarak istedigi ve yasadigi gibi müslüman bu çürümenin sentetik dindarligindan yemis. Kürt cephesinde ise, yüreklerindeki cehennemin farkinda olan bu sahip azinlik, bir yandan Kürt siyasetinin güçlü kanadini kusatirken diger yandan sunumunu kendi yaptigi ilmi ve dini egitimden yoksun ancak ulema diye vasiflandirdiklarin lehlerine yorumlarinin islam kültürü kadar islamin erdemligini de zedeledigi kimseyi düsündürmüyor. Isin ilginç yani islam konulu söylesilerde, cemaatlerde bunlarin sip diye merkeze oturmalari ve adeta kader belirleyici olmalaridir. Feodalizmle olusturulan bu tekel, toplumun bir kesiminde müslümanligi sorgular hale getirici kuskular yaratirken, sahipsiz yoksullarin, yasamlari kimi korucu ve benzeri çetelerce paramparça edilmis, yasadiklari felakete ragmen adaletten yana umudunu yitirmis, derinlere itilip sesleri soluklari kistirilmis kendini maglup sayan mazlum kesimin beyinlerinin bir kösesine daisligin islenmesine neden oluyor.

Zaman makarasini son otuz yilin basina sarip günümüze dogru izledigimiz zaman, dünya genelinde baslarina gelen felaket ve musibetler sonucu göçertilmis ikiyüz milyon insan kitlesi oldugu kayitlarda geçiyor. Bu kitleden geride biraktiklarini topraga verme firsati bulamadan topraklarindan koparilmis sekiz milyonu Kürt olmasina ragmen tarih, kürtler için ille rekerrüre zorlaniyor ise, bu düzeysizlik karsisinda Kürdi olusumlar (Islami insiyatifler dahil ) az kusurlu degil. Bu baglamda aramizdaki ergenekon, tetikçi kanadi jitem ve yerel versiyonlarinin katlettigi, onyedi bin masum insanin katli gibi Sengal’de Ezidi Kürtlerine, günümüzde Kobani’ye kirim ve zulüm dayatan dais elbette katillikle, canilikle nitelendirilir. Hatta sömürgeci güç mantigina uygun olarak halki düzeysiz durumlara düsürmelere isbirlikçi de denilebilir. Ancak mesnetsiz suçlamalarla birilerini ajanlik ve hayinlikla suçlamak, adina konusuyor göründükleri olusumlarin degil, düzeysiz suçlayicilarin ayibi olarak bakilmali. Kaldi ki yüksek dozda bu suçlayicilik, üzerinde günes batmayan Büyük Britanya Imparatorlugu döneminde Avam kamarasinda, sömürgeci güçle mücadele eden direnisçi güçlere karsi isbirlikçiligin isini kolaylastirici enformasyon çagristiriciligi hatirlatmaktadir…

Bu nedenle Kürtler, geçirdikleri bu tarihi süreçte, ingiliz mantiginin biçimlendirdigi ortadoguda ister Osmanli ister Arap veya Farslarda olsun, oyunlarin çok oldugunu unutmamali. Emperyal güçlere gelince. Dais, taraflari zayiflatip paylasmaya uygun olarak dengeleri esitlemedikçe ve insan kaynakli zayiat vermeyecek olmaktan emin olmadikça müdahaleci olmayacak. Atalar ne demis? Atlar, pireler için tepinmezler.

ALI KIZILAY

Emekli Ögretmen-YAZAR.

Ali Kizilay

Back to top button