Makale

Özgürlük ve ortaokullarda, liselerde basörtüsü

Basörtüsü problemi üzerine çok sey yazip çizdim. Konu akademik ve entelektüel ilgi bakimindan benim için neredeyse tükendi. Ancak, günlük hayatta durumun farkli oldugu açik. Tartisma hâlâ sürüyor, hem de yasak taraftarlarinin on-on bes yil önceki argümanlarinin tipkisinin aynisini kullanmasiyla. Son olarak ortaokul ve lise ögrencilerini kapsayan bir yönetmeligin degistirilmesi tartismalari alevlendirdi. Bu tartismalari izleyince bazilarinin aradan geçen bunca yilda fikir alaninda hiçbir ilerleme kaydetmedigini ve eski tekerlemeleri inatla tekrarladigini görüyoruz.

Meselenin özü nedir? Egitimi odaga alan bir tartisma mi yapilmalidir, yoksa tartismalarin merkezinde özgürlük mü bulunmalidir? Bence egitimi degil özgürlügü öne alan bir tartisma yapilmasi dogru olur. Egitim üzerinden yapilacak tartismalar özgürlükle ilgili tartismalarin izinden gitmelidir. Baska bir deyisle, pusulamiz, hangi amaçlar ve fonksiyonlar yüklenirse yüklensin egitim degil, özgürlük olmalidir.

Özgürlügün fiilî anlami, daha dogrusu sonucu, insanlarin önünde içindeki siklar arasindan tercih yapabilecekleri bir seçenek yelpazesinin var olmasidir. Yelpaze ne kadar genisse özgürlük alani o kadar genis ve özgürlügü hayata aktarma imkâni ayni derecede fazladir. Ilgili yönetmelikte daha önce egitim kurumlarinda kiz ögrencilerin basinin açik olmasi sarti vardi. Dolayisiyla, tek seçenek mevcut oldugundan, ortada bir tercih yelpazesi yoktu. Tüm kiz ögrenciler basi açik olarak okula gitmek zorundaydi. Yönetmelik degisikligi basin açik olmasi sartini kaldirdi, yüzün açik olmasi sartini getirdi. Kiyafet tercihi açisindan bakilirsa, degisiklik kiz ögrencilerin önündeki seçeneklerin sayisini ikiye çikartarak bir yelpaze olusturdu. Bunun anlami, özgürlük alaninin genislemesidir. Iki seçenek özgürlüge her zaman tek seçenekten daha fazla alan ve imkân tanir. Tersi olsaydi, yönetmelik saçlarin örtülmesini sart kosma istikametinde degistirilseydi, özgürlük alaninin genisligi açisindan bir sey degismeyecek, yalnizca alandaki aktörlerin sartlari yer degistirmis olacakti. Eskiden basini örtmek isteyen kiz ögrenciler bir dayatmayla karsilasmaktayken bu sefer basini örtmek istemeyen kiz ögrenciler bir dayatmayla karsilasacakti. Böyle bir durum söz konusu olmadigina göre, yönetmelikte yapilan degisikligin egitim kurumlarina özgürlük alanini genislettigi her türlü tartismadan uzaktir.

Süphesiz, bu tür yönetmeliklerin muhataplarinin resit insanlar olup olmadigi önemli. Tartistigimiz konuda, ortaokula baslayan kiz ögrencilerin hukukî olarak resit sayilamayacagi malûm. 11-12 yasindaki kisiler resit degildir, çocuktur. Ancak, buna dayanarak, bu çocuklarin kiyafetlerini belirleme yetkisinin devlete birakilmasinin gerektigi, baska bir deyisle devletin kiz ögrencilere kiyafet empoze etmesinin mesru oldugu öne sürülemez. Çünkü, böyle bir bakis, küçük ögrenciler üzerinde en büyük yetkiye ailelerin degil devletin sahip oldugunu iddia etmek anlamina gelir. Bu kabul edilemez. Esasen, çocuklarin kendileri insandir, kimse onlarin sahibi degildir, ama çocuklar üzerinde vesayet yetkisine sahip olanlarin devlet degil aileler olmasi gerektigi açiktir. Devletle aile karsilastirildiginda, olagan sartlar altinda, aile her zaman devletten önce gelir.

Meselenin sosyolojik boyutlarina baktigimizda karsimiza çikan ise sudur: Türkiye’de kadinlarin yaklasik yüzde 65’inin bir sekilde basini örttügü biliniyor. Bu yüzden, egitim kurumlarinda yer alan kiz ögrencilerin epeyce bir bölümünün basörtüsü kullanmasi ihtimali yüksektir. Simdiye kadar bu vuku bulmadiysa, sebebi, bunu yapabilecek kimselerin baski altina alinmis, özgürlüklerinin kisitlanmis olmasidir. Dolayisiyla, bir bakima, basörtüsü kullanmak isteyen kiz ögrenciler için kiyafette tercih yelpazesinin genislemesi bir sapma veya anormallesmeden ziyade hayatin olagan olagan akisi ve normallesmedir.

Konunun özü aslinda basörtüsü degil özgürlük demistik. Egitimde kiyafetlerle ilgili özgürlük olacak mi olmayacak mi? Eger özgürlükçüysek, özgürlük karinesini esas almamiz gerekir. Buna göre, özgürlük olagan kabul edilmesi gereken bir durumdur. Onun olmasi, yani özgürlügün esas alinmasi gerektigi, ispatlanmasi gerekmeyen bir durumdur. Özgürlügün sinirlanmasi gerektigini, bunun lüzumlu ve mesru oldugunu ispatlamasi gereken özgürlüge karsi çikanlardir. Basörtüsü serbestisine karsi çikanlar bunu yapmiyor. Kendi konumlarinin ve tavirlarinin sorgusuz sualsiz dogru kabul edilmesi gerektigini düsünüyor. Kamusal alanlari kendi sahsî alanlari gibi görüyor ve bu alandaki tezahürlerden begenmediklerini dislama ve baskilama hakkini kendinde görüyor. Bu çok yanlis.

Bir diger nokta, özgürlügün, sonuçlari açisindan degil ilkesel açidan degerlendirilmesi gerektigi. Özgürlük her zaman istedigimiz, hosumuza giden sonuçlar vermeyebilir. Buna dayanarak özgürlügü yargilamak ve insanlarin özgürlüklerini kisitlamak dogru ve mesru olmaz. Son olarak, konu egitim kurumlarinda özgürlükse, tutarli olmak için, ögrencilerin etek, pantolon, makyaj, dövme, serbest kiyafet bakimindan tercihlerde bulunma haklarini da savunmak zorundayiz. Kisaca, egitim alanlarinda kilik kiyafet ve tarzda daha fazla özgürlüge ihtiyacimiz var. Ortaokullarda ve liselerde basörtüsü yasaginin kaldirilmasi umarim diger yasaklarin da kaldirilmasi çabalarini ‘tetikler’. Basörtüsü yasaginin kaldirilmasi konusunda hakli olarak hassasiyet gösterenlerin bunlar konusunda da dogru yerde durmasi hem özgürlük alaninin genisletilmesine katki saglayacak hem de yasakçilikla basörtüsü üzerinden mücadeleye güç katacaktir.

————————————–

Yeni Safak-12 Ekim

Atilla Yayla

Back to top button