Makale

Sol ve Kürt meselesi

‘HÜKÜMRAN zihniyetini aynen koruyan komünistler hakir gördükleri Müslümanlari kendi tebaalari addetmeye devam ediyorlar.’

Yukaridaki satirlar ‘azili’ (!) ve bagnaz bir anti-komünistin kaleminden çikmadi.

Aksine, bu tespiti yapmis olan Yorgi Safarov,nam-i digerGeorge Egorov hem Komintern yöneticisiydi, hem de Lenin’in Türkistan cografyasina iliskin basdanismaniydi.

Ama 1920 Eylül’ünde toplanan ‘Sark Halklari 1. Sûrasi’nda o Komintern’in o Dogu halklarina karsi takindigi kibirli ve küçümser tutumu dürüstçe saptamaktan geri kalmadi.

Zaten de bedelini hayatiyla ödedi ve Lenin öldükten sonra Stalin kampinda can verdi.

Bu arada sunu da hatirlatayim: Tatar- Baskir devrimciMir Said Sultan Galiyef’in Kongre’de yer almamasina ragmen Bakû’deki kürsüye onun fikirleri damga vurmustu.

Burnu büyük Zinoviev’lerin, Radek’lerin, Bela Kun’larin biyik alti tebessümlerine ragmen ‘geri kalmis delegeler’ (!) Dogu’nun bütün sosyal siniflari kapsar biçimde mazlum oldugunu ve çeliskinin ezilen milletlerle- ezen milletler eksenine odaklandigini vurguladilar.

***

IMDII, Safarov’un ‘Müslüman’ diye genellestirdigi tanimin yerine ‘Kürt’, 1920 Bolsevikleri yerine de kendini Marksist addeden’Türk solu’ deyimlerini koyun.

Eski hamam, eski tas! Yine ayni kibir, yine ayni küçümseme, yine ayni hakir görme!

Yani, tek tük istisnalar hariç o Türk solu da bugün o Kürt meselesinde Komintern’deki ‘agabey yoldaslarini'(!) aynen taklit ediyor.

Milli hareketin ezilen- ezen çeliskisinde hayat buldugu gerçegini gargaraya getirdigi gibi, kâh feodaliteden dem vurarak, kâh emperyalist parmagi kesfederek, kâh da isi irkçilik iftirasina vardirarak Kürtlerin mesru taleplerini çikmaz ayin son çarsambasina havale ediyor.

Hele hele, ‘gerici iktidarla’ pazarliga oturulmasini ‘ihanet’ (!) saymaya yelteniyor.

Neymis? Her ulusal sorun gibi Kürt meselesi de ancak Türkiye’nin ‘kurtulusuyla’ (!) çözümlenebilirmis… Kimine göre sosyalist, kimine göre de demokratik devrim beklenecekmis.

Yandi gülüm keten helva! Çünkü sayet Kürtler böyle bir sosyalist veya ‘demokratik’ (!) devrime bel baglayacaklarsa bari göge el kaldirsinlar, gerçeklesme ihtimali daha yükselir.

***

SAKA bir yana, kendine Marksist diyen Türk solunun 1920 Bolseviklerinin takindigi pedersahi edayla Kürtlere ders vermeye kalkismasi dört temel nedenden kaynaklaniyor.

Birincisi, o sol belki 1970-1980 dönemi hariç Türk milliyetçiligiyle köprüleri hiçbir zaman tam atamadi. Zaten bundan dolayidir ki su habis bir ulusalciligi dahi bagrindan üretti.

Ikincisi, Türk solu fitri aidiyet duygularinin kaliciligini anlamak istemedi ve Jakoben asimilasyon politikalarinin eninde sonunda mutlak basariya ulasacagi zehabina kapildi.

Üçüncüsü, bastaki Komintern gelenegini, yani aslinda Stalin’in dayattigi realpolitik ahlâksizligi sahiplenerek, isine gelmediginde en basta kendi Türkiye’si olmak üzere, çeper ülkelerdeki ezen milletlerin iç bünyedeki ezilen milletlerine karsi uyguladigi baskiyi es geçti.

Uluslarin kaderlerini tayin hakkini geveledi ama hemen sonra baska bir ‘ama’ ekledi.

Ve dört, Marksist retorige ragmen tabii ki milli niteligi sayesinde Türk solunu fersah fersah geride birakan ve onun hayal dahi edemedigi bir kitlesellikle donanan Kürt hareketinin bu basarisi ayni Türk solunu kiskançliktan çildirtti ki, kuyruk acisiyla iste kimisi o Kürt hareketine artik en soven cepheden saldiriyor, kimisi de hâlâ nasihat vermeye kalkisiyor.

***

O hâlde Safarov’u bir de söyle tercüme edelim: Hükümran zihniyetini aynen koruyan Türk solu hakir gördügü Kürtleri hâlâ tebaa addetmeyi sürdürüyor.

Oysa artik böyle bir o tebaa yok ve bir daha da asla olmayacak!

Zaten Türkiye’de sol da ancak bu gerçek onun kafasina dank ettigi takdirde var olacak.

—————————————————

Taraf-17 Ekim

Hadi Uluengin

Back to top button