Makale

‘Hilâl- Din Teorisi’

Tayyip Erdogan’in Atatürk’le ilgili tavri bana gittikçe daha ilginç görünmeye basladi. Çankaya’yi Basbakan’ina ‘bagislayip’ yeni saray yaptirmasi, ama bu sarayi da Atatürk Orman Çiftligi’nden kapilmis bir araziye insa ettirmesi (sarayin büyüklügü vb.) basli basina ilginçti.

Bu yeni Amerika hikâyesi de, insanin aklina Günes- Dil Teorisi’ni getirmesin, mümkün degil. Üzerine yaptigi ‘ecdad edebiyati’ da ayrica ilginç.

Söyleyecegim, sonuç olarak bir izlenim, ama zaten su kosullarda ‘izlenim’den baska söylenecek bir sey yok: Tayyip Erdogan, sanki, Atatürk’le yolundan, rayindan çikmis bir seyi dogru yoluna geri getiriyor.

Yani, diyelim Atatürk ‘Türk’ milletine güven asilamaya çalisti (‘Türk, ögün, güven’ gibi sloganlarla, örnegin); ama bunu yapmak için vurguyu ‘Türklük’ üstüne bindirdi. Bu, Tayyip Erdogan’a göre yanlis: vurgu Islâmiyet üstüne olmaliydi.

Atatürk zamaninda yapilan ‘Göç Yollari’ haritasi hâlâ kullanimda (vurgulari biraz pörsümüs olsa da). Tayyip Erdogan simdi haritaya Amerika’ya dogru giden (Orta Asya’dan degil, Orta Dogu’dan yola çikmis) tek bir ‘ok’ koyuyor. Ama bu tek oka baskalari da eklenebilir –gereginde!

Amerika’ya giden bu ‘Müslüman ok’, Atatürk’ün bizi kopardigi Müslüman kardeslerimize de uzanan bir el, açilan bir kucak oluyor. Önceki teoride oldugu gibi, sonuçta Türk tarihinin bir parçasi olan Pirî Reis’e mal etmiyor Amerika’nin kesfini. Bu, Müslüman dünyasinin genel basarisi oluyor.

‘Revizyon’, ‘düzeltme’, yani Atatürk’ün yol açtigi yön sasmasinin düzeltilmesi; ama o kadar da basit degil, yani yalnizca bir ‘revizyon’ degil, aslinda bir ‘yeniden dogus’, yepyeni bir ‘kurulus’. Yön, herhalde Atatürk’ten de önce sasmisti; en azindan Tanzimat’tan beri ‘aslimiza ihanet etmis’, yanlis hedefler pesinde bir oraya, bir buraya yalpaliyorduk. Ama simdi, Tayyip Erdogan sayesinde, dogru hedefi bulduk.

Dolayisiyla da simdi sapkin muhalefetin bilir bilmez diline doladigi seyler, bin odali saray ya da bilmem ne türlü uçak gibi nesneler, böyle bir önderin hak ettigi seylerdir. Ayrica, gene Tayyip Erdogan’in söyledigi gibi, bunlarin milletin kivanç kaynagi olmasi gerekir: o bin odali sarayda Türkiye’nin (büyük Türkiye’nin) Cumhurbaskani oturacak.

Ancak, bugün bunlara muhalefet ederken, hangi perspektiften bakarak konustugumuz da önemli. AKP’nin 2002’den iktidar konumuna tirmanmaya baslamasindan beri devam edegelen sert ve enerjik bir muhalefet var. Bu muhalefetin çikis noktasi –genel olarak– ‘Atatürkçülük’. Bu perspektiften bakildiginda, AKP’nin elestirilmesi –ve iktidardan düsürülmesi– gerekiyor, çünkü bizi Atatürk’ün yolundan ayiriyorlar.

Bu, sonuçta, ‘restorasyon’ mantiginin biçimlendirdigi bir düsünce: eskiden iyi bir düzen içinde yasiyorduk; simdi bu düzen bozuldu; en çabuk zamanda, ne yapip edip, o düzene dönmeliyiz!

Bence gerçek demokrasi bu geçmiste yoktu; oraya dönmekle (böyle bir sey mümkün olsa bile) ‘demokrasi’ye erismeyiz. Bir yere dönmekle degil, daha önce içinde bulunmadigimiz bir yere gitme cesaretini göstermekle demokrasiye varilir.

Tayyip Erdogan’in siparis ettigi uçagi elestirelim. Eyvallah! Ama o zaman Savarona adli geminin tek bir insanin özel yati olmasinin dogru olup olmadigi sorusunun da zihnimizden söyle bir gelip geçmesine izin verelim. ‘Ona her sey feda!’ demek, sevgimizin derecesini gösterir ama ‘tarihî- nesnel’ bir ölçüt olamaz.

Ayrica, Günes- Dil Teorisi, bütün o ‘Sümer- Eti’ edebiyati, tarihyazimi çerçevesinde, bu ‘Amerika’da Müslümanlar’ teorisinden daha az ‘gülünç’ degildi. ‘Konfüçyüs Türk’tü, Buddha Türk’tü’ diye kitap yazanlar Küba’daki camiden daha ciddi bir iddiada bulunmuyorlardi.

Gözden kaçirilmamasi gereken bir nokta, ‘Ben muhafazakârim’ diyen Tayyip Erdogan’in da aslinda bir ‘restorasyon’ mantigiyla hareket etmesi. Birtakim içerikleri degistirirken ayni biçimleri koruyor; onun için ‘Hilâl- Din Teorisi’ filan çikarabilir ortaya. ‘Yat’in yerine ‘Jet’i koyabilir.

Ve isin özü degismez.

Murat Belge

Back to top button