Adil düzen’den baslayip ‘adi düzen’de bitmek
Bu pazar yine içiniz kararmasin diyecegim ama gidisat öyle iç karartici ki, dertlesme duygusu daha agir basiyor. Kaderimiz maalesef bu.
‘Normal’ ülkelerin insanlari gündelik hayatlarinda, isyerlerinde, evde kahvede lokantada hayata dair seyleri daha önemli bulurken, biz hirçinlastirilmis politikanin esiriyiz.
Ucu pervasizca dikta düzenine açilan bir yolda, kurgusu sinsice yapilmis bir harita üzerinden ilerliyoruz. Tek dini birakalim bir yana, tek mezhep sultasi üzerine insa edilen bir yapida, tek kisi daha yillarca hayatlar üzerinde tahakküm ve korkuya dayali bir sistem olusturmakta.
DÜSÜNCENIN ÖNÜNE SET ÇEKECEK ‘BAYAGILASMA’
Sadece tek mezhep, tek parti ve tek lider üzerine kurulacak bir düzenle, Türkiye’nin 90 küsur yillik mesum ve makus otoriterlik geleneginde devamlilik saglanmis olmayacak, ayni zamanda her türlü bagimsiz düsüncenin de gelisiminin, ses duyurmasinin önüne set çekecek bir ‘bayagilasma’, ‘adilesme’ (‘vulgarizasyon’) kültürü de yesertilecek.
Amaç, muhalefete nefes aldirmamayi marifet sayan pek çok Orta Asya, Kafkasya ve Uzak Dogu ülkesinde oldugu gibi, cüzdandan baska bir sey düsünmesi istenmeyen, paraya odakli, avantaci ve itaatkar, itirazi unutmus, tepedeki kisiye ‘tapinan’, okumayan, ezberci ve bagnaz, dis dünyaya kuskuyla bakan, bön bön ucuz TV eglencesi seyreden, güdülmeyi kabullenmis tek tip yurttas profili üretmek.
‘Yüce mühendis’ Erdogan, bu kararli projede, sessiz çogunlugun gözleri önünde, adim üstüne adim atarken, selefi askerlerin ve onlarin onyillardir isbirlikçisi olmus, önceki sivil yöneticilerin dilini aynen transfer etmis, özdeslesmis, var gücüyle aydinlara yükleniyor:
AYDINLARI ‘HAIN’ ILAN ETMEK
‘Milletimizin ve medeniyetimizin en çok ihtiyaç duydugu sey aydin diktasina, vesayetine, yabancilasmis aydinina bir projektör tutabilmektir.’
Farkli düsündügü, görüsünü barisçil yollardan dile getirdigi, akintiya karsi durmayi haysiyet meselesi saydigi, hakkaniyetli tavirlara önem verdigi, lafini sakinmadigi, aykiri olma cesareti gösterdigi, gereginde alarm zilleri çaldigi için aydinlari düsman – klasik tabirle ‘hain’ – ilan etmek, Erdogan’a da yakisiyor dogrusu.
Bir yönetici olarak açik toplum ve iktidarin paylasildigi bir sivil yönetim kurma sevdasina ne kadar uzaksaniz, kendini begenmislige, nankörlüge, hoyratliga da o kadar yakinsiniz demektir.
Böyle durumlarda en kolay yol, kerameti kendinden menkul, tek ‘vasfi’ iktidara biat olan, cehalet timsali ‘aydinimsi’lari etrafinizda toplarken digerlerini kurguladiginiz toplum projesi için bas tehdit ilan etmektir. Hedef kilmak için damgalamaktir.
Ama gerçek degismeyecek. Bu ülkede, hangi kesimden olursa olsun, bagimsiz düsünceyi bayrak edinmis insanlar, seslerini hep çikaracak.
Erken yasta kaybettigimiz Ingiliz düsünür, tarihçi Tony Judt’un 2010’da ölümünden kisa süre önceki sözleri önemlidir:
‘Bu yüzyili ben, kismen asiri ekonomik özgürlükler nedeniyle, kismen de iklim degisikligi ve ‘davranisi öngörülemeyen devletler’ yüzünden istikrarsizligin büyüdügü bir dönem olarak görüyorum. Bizler (yani, aydinlar) kendimizi, asli görevi daha iyi bir toplum düzeni hayat etmek degil, kötülesenleri önlemek olan bir konum içinde bulacagiz gibi geliyor… Sanirim bizler kendimize bundan böyle mevcut anayasal ve yasal haklari, insan haklarini, özgürlük normlarini vs nasil savunacagiz, diye sormak zorunda kalacagiz.’
YÖNETEN VE YÖNETILENLER ARASINDAKI BOSLUK
‘Demokrasiler kolayca çürüyebiliyor. Orwell’in dille ilgili fikrine atifta bulunacagim: Dile dayali olarak, söylem olarak çürüyorlar. Aydinlara ve bulabildigimiz bütün iyi gazetecilere ihtiyaç duymamizin sebebi tam da budur: Demokrasinin iki ucu arasinda, yöneten ve yönetilenler arasinda gitgide büyüyen boslugu onlar doldurabilir.’
Bu sözler Rusya, Macaristan, Türkiye gibi ülkelerde sandiktan sadece otokrasi üreten liderlerin o kritik boslugun dolmasini neden istemedigini de açikliyor bize.
Degerli yazar Ahmet Kurucan, Zaman’da ‘AK Parti iktidari ne katti dindarligimiza’ baslikli yazisinda su ilginç anekdotu anlatiyordu: ‘Bir arkadasim geldi beni ziyarete…. Sordum ‘Ne var ne yok’ diye. Verdigi cevap su oldu: ‘Agabey! Iyi ki bu süreç oldu. Dua etmesini ögrendik.’ Üzerinde durup düsünülecek çok derin bir cevap bu. Dua etmesini bilmiyor muyduk biz? Simdiki dualarimiza bakinca demek ki bilmiyormusuz? Ihtimal dua ve duanin asil Sahibine teveccühte dün ile bugün arasinda fark var, ona bu sözü söyletiyor.’
ELDEN GELECEK ÇOK SEY VAR
Ve su sonucu çikartiyor:
‘Üzüldügümüz tek sey; bu sürece dindar daha dogrusu dindarligi farkli tanimlayan ve dindar gözüken insanlarin sebebiyet vermesi. Heyhat. Elden ne gelir?’
Elden gelecek çok sey var.
Özellikle dindar kesimlerin söyleyecegi çok sey var. Suradan baslamak mümkün: ‘Bizi tek basina, aklina estigi gibi, hesap vermeden, gizli sakli isler çevirerek, korkutarak, döverek, ezerek, meydan okuyarak, dislayarak yönetemezsin. Yönetemeyeceksin!’
ÜÇ’LEME / VIZYONDAKILER
1.Gece Vurgunu / Nightcrawler ****
2. John Wick ***
3.Kesik / The Cut ****
DVD
1. Tanrinin Oglu / Child of God *** (Bir Film)
2. Ogul / The Son **** (Bir Film)
3. Italya Tatili / Walking on Sunshine *** (Kanal D)
KITAP
1. Istanbul’un Kaybolan Ahsap Konutlari / Reha Günay (Yapi Endüstri)
2. Gerçi Rum Isek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz (Is)
3. Karmasik / Gena Showalter (Pegasus)
DEMIS KI;
Korkulmasi gereken seylerden korkmayan insanlar, daha korkunç seylerle karsilasirlar. Lao Tzu
—————————————————-
Bugün-7 Aralik
Yavuz Baydar