Charlie Fransa’dir
Cezayir bagimsizlik savasi esnasinda Fransiz gençlerini askere gitmemeye tesvik eden filozofJean-Paul Sartre hakkinda sorusturma yapilmasi geregi lakirdilari üzerine zamanin cumhurbaskanide Gaulle ‘Sartre da Fransa’dir’ der. Bugün Charlie de Fransa’dir! Hatta Avrupa’dir. 11.1.2015 kitada yasayan insanlarin yalniz canina degil aklina kast eden bir sorunun dönüm noktasi, uyanisin milâdi olabilir.
Ancak burada iki yol var. Ilki zorlu. Fransa nüfusunun yüzde 5’ini sokaga döken pazar günkü muazzam yürüyüsten sonra, Avrupa’daki vahim emareler etkisizlestirip ölümcül hastalik tedavi edilmeye baslanabilecek mi? Kitanin demokratik akli, her ülkede ve tüm bölgede metastaz yapmis ve birbirinden beslenen iki hasim kanseri bertaraf etmeye yetecek mi? ‘Müslüman karsitligi’ ile ‘hinçla beslenen Avrupali Müslüman’ arasindaki ölüm yarisini durdurabilecek mi? Bunun için magduriyetleri yaristirmaktan, acilarin hiyerarsisini çikarmaktan ve artik Türkiye’nin ve diger Müslüman ülkelerin resmî üslubu hâline gelmis olan digerinin hatasindan kendi hatana mesruiyet devsirmek ve her melânetin arkasinda Islâm karsiti komplolar bulmaktanvazgeçmek gerekiyor. Böylesine gergin ve marazî bir ortamda birbirini yoketmeden karsi karsiya gelebilmek ve farkliliklarla birlikte yasayabilmek bakalim nasil olacak.
Diger yol kolayci ve tehlikeli. Pek çok Avrupalinin artik açikça dile getirdigi Islâm’in kitadan sökülüp atilmasi seçenegi. Hiç gerçekçi degil ama telaffuz ediliyor olmasi dahi ürkütücü. Köklü antifasist gelenege sahip Ingiltere ile Iskandinav ülkelerine bile bulasmis Islamofobi siyaseti tehlikeyi katliyor. Hâsili kelam kitayi ve kitanin komsularini çok zor günler bekliyor. Bu yol ayriminda Türkiye’nin hükümeti pek özenilecek bir yerde durmuyor.
Paris yürüyüsüne ayaklari geri giderek katilan Davutoglu orada, tipki nefret ettigi Israil Basbakani gibi, Avrupali dindaslarina teminat vermeye gittigini söyledi. Avrupa’daki Islamofobiden dem vurdu ve kendi kapisinin önünü temizleme gayretinde olmayacagini bu yolla teyit etti. Ülkesindeki yetkililerin TCK uyarinca suç olan Hiristiyan ve Yahudi karsiti nefret beyanlari ve simdi misalen, Paris katliamini gerçeklestirenler için kilinan giyabî cenaze namazlari ile ilgili bir kelâmini duymadik. Kendisi, hükümeti ve medyasi koro hâlinde Islâm’in ezelî magduriyetinden dem vurdular. Oysa Türkiye Paris katliami denince Istanbul’dan geçip Suriye’ye intikal ettigi anlasilan terör zanlisi Hayat Bumedyen ile aniliyor artik. Avrupali cihatçilarin bölgeye giris-çikislarinin buradan yapildigi kanaati, bölgeye kaçak silâh geçisi konusunda Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi raporunda zikredildigi de cabasi.
Bir ara Davutoglu bir gerçege isaret etti: ‘Eger Türkiye, AB’ye engel çikarilmamis olsaydi emin olunuz bu kültürel gerilimler bu ölçüde olmazdi’! Sahiden de AB üyeligimiz yasanan kâbuslara ilaç niteligindeydi. Elbirligiyle çökertildi. Aksine bugün AB üzerinden gelisen derin bir Bati karsitligi ve AB kazanimlariyla açikça alay etme âdeti olustu. Paris’te gözlemcilerin Davutoglu’nu, Bongo, Lavrov, Netanyahu, Orban ile Cezayir ve Misir disisleri bakanlariyla ayni sepete koyarak ‘ifade özgürlügü düsmanlarinin ifade özgürlük yürüyüsünde ne isleri var’ demesi Islamofobi degil, vakia!
Persembe Avrupa Parlamentosu’nun bütün siyasî gruplari ortak kararla Türkiye’deki basin özgürlügünün vahim gidisatina dikkat çekerek hükümeti sagduyuya davet edecek. Hükümet de muhtemelen Erdogan mantigiyla cevap verecek: ‘Ey eli kalem tutanlar, gazeteciler suç islemez mi? Suç isliyorsa bedelini ödemek zorundadir. Gazeteci sadece kalem tutmuyor ki, yeri gelir silah tutar. Cezaevlerinde olanlarin sayisini hesap kitap yapip baksinlar. Türkiye aleyhine propaganda yapiyorlar.’ Avrupa’da ve özgürlügünü savunan Bati’da zamanin ruhuna çok uygun bir çikis olacagindan emin olabiliriz!
————————————————-
Taraf-13 Ocak
Cengiz Aktar