Makale

Tahrik bahanesiyle suçu övenler

Ifade özgürlügünün, evet sinirlari vardir. Toplumdan topluma, farkli toplumsal tarihlere göre bu sinir daha genis veya daha az olabilir. Ama hiçbir hukuk devletinde ifade özgürlügü yasanin açikça agir suç olarak tanimladigi eylemi ve bu eylemi gerçeklestiren suçlulari övme hakkini içermez.

Charlie Hebdo katliamlarinin üzerinden biraz zaman geçince, katliamlari yapanlar hakkinda epey etrafli bilgi toplandi. Bunlar kamuoyuyla paylasilinca, Fransa’da ikinci bir tartisma basladi. Ana temasi, ifade özgürlügü dini degerleri asagilamayi da kapsar mi? Kapsarsa bu nereye kadar gidebilir? Inançlarla, özellikle dini olanlariyla alay etmek tartisilmaz bir demokratik bir kazanim midir?

Charlie Hebdo’nun yayin politikasinin hep tahrik edici oldugunu, bu tavri hiçbir zaman tasvip etmediklerini söyleyenler sadece Müslüman Fransiz vatandaslari degil. Kisi haklari disinda, bazi konularda ifade özgürlügünün sinirlanmasinin mesru, baska konularda neden yasadisi oldugunu soranlar, haklarinda sürekli dava açilan Yahudi düsmani irkçi mizahçilari illa desteklemiyor. Katoliklerin arasinda Charlie Hebdo’yu igrenç bulanlarin orani hep epey yüksek oldu ama bu çevrelerden kimse dergiyi bombalamaya, yakmaya, çizerlerini tek tek öldürmeye kalkmadi.

Her seyden önce bu tartismada taraflarin hemfikir olduklari önemli bir ilke var. Bir insan veya bir topluluk, tahrik olsa da, buna karsi siddet eylemlerine girismesi hiçbir sekilde mesru addedilemez. Ifade özgürlügü konusunda tahrik, sergilenen siddetin hafifletici bir nedeni olarak degerlendirilemez. Baska bir ifadeyle, söz konusu yayinlardan Müslümanlarin kendilerini asagilanmis hissedebileceklerini kabul etmekle, bu yayinlari yapmaya devam edenlerin öldürülmeleri ve bu cinayetlerin onaylanmasi, desteklenmesi arasinda asilmaz bir duvar var. Bu duvari çekmeyi ihmal etmeden tartismayi demokrasi ilkelerine sadik kalarak yürütmek mümkün degil.

Fransa’da Charlie Hebdo katliaminin üzerinden geçen 12 gün içinde sayisi 10’u asan kisi hapis cezasi aldi. Suçlari, ceza yasasinda 2012 yilinda agirlastirilan ‘terör eylemlerini açikça ve kamu önünde övmek’. Yasa bu suçun bes yila kadar hapisle cezalandirilmasini öngörüyor. Internet ortaminda islendiginde cezanin üst siniri 7 yil hapse çikiyor. Verilen hapis cezalarinin çogu tecilsiz 10 veya 14 ay hapis. Birkaç kisi yargilanmayi tutuklu olarak bekliyor. Islenen suçlarin çogu sokakta cihatçi eylemcileri destekledigini bagirmak, geçen polis grubuna Kouachi kardeslerin eylemlerini az bile buldugunu söylemek, Facebook sayfasindan bu eylemleri övmek…

Yargilananlarin çogu genç ama aralarinda yüksek alkollü araba kullanirken kaza yapip, kendini karakola götürmek isteyen polislerin önünde teröristlerin daha fazla polis öldürmedigine bagirarak hayiflanan 64 yasinda bir adam da var. Ona verilen ceza 4 yil hapis. Charlie Hebdo’nun yayin politikasini onaylamamakla beraber, yapilan katliami bir terör eylemi olarak lanetlemekten geri kalmayanlar, bu eylemleri övenlerin cezalandirilmasini elbette elestirmiyorlar. Buna karsilik, Amnesty International basta olmak üzere, terörle mücadele gerekçesiyle ve salt tepki içinde ifade özgürlügünün sinirlanmasi tehlikesine dikkat çekiyorlar.

Türkiye’de de dini degerler ve ifade özgürlügü konusunda bir tartisma var. Cumhurbaskani, ‘düsünce özgürlügünün de bir siniri var, benim özgürlük alanima kadar’ buyurdu. Düsünce degil, söz konusu olanin ifade özgürlügü olmasi gerek. Aksi takdirde örnegin Allah’in var olmadigini düsünmek Tayyip Erdogan tarafindan kendi özgürlük alaninin ihlal edildigi anlamina gelebilir ki totaliter düsüncenin tipik bir tezahürüdür. Ifade özgürlügünün ise evet sinirlari vardir. Toplumdan topluma, farkli toplumsal tarihlere göre bu sinir daha genis veya daha az olabilir. Ama hiçbir hukuk devletinde ifade özgürlügü yasanin açikça agir suç olarak tanimladigi eylemi ve bu eylemi gerçeklestiren suçlulari övme hakkini içermez.

Türkiye Basbakani Paris’te Charlie Hebdo katliamini protesto yürüyüsüne katildi. Bu katliami telin ettigini sözüyle ve eylemiyle ifade etti. Basbakan ve Cumhurbaskani islenen cinayetlerin terör eylemi oldugunu ifade ettiler. Ayni zamanda Charlie Hebdo’nun yayin politikasini elestirdiler, bunun tahrik edici oldugunu iddia ettiler. Bu derginin katliam sonrasi yayimlanan ilk sayisinin bir kisminin çevirisini Cumhuriyet gazetesinin basmasini elestirdiler. Olabilir. Ancak endazenin topunu kaçirmaya her zaman yatkin olan Erdogan, ‘karikatürlerin milyonlarca basilmasi da düsünce özgürlügüyle ilgili degildir’ buyurup, bunun arkasinda tehlikeli bir oyun oldugunu iddia etti. Gene düzeltelim. Düsünce degil, yayimlama özgürlügü. Düsünce sayiyla ölçülmez. Ayrica anlasilan Tayyip Erdogan’in hosuna gitmeyen ‘düsünce’ ancak az basip, az satinca düsünce özgürlügü alanina giriyor! Üzerinde durulmasi gereken bir degerlendirme ama konumuz Türkiye’de neyin suç olup, olmadigi.

AKP Türkiyesinde, Cumhuriyet gazetesinin iki yazarina savcilik resen halki kin ve düsmanliga tahrik ve dini degerleri asagilama suçu iddiasiyla sorusturma açiyor. Buna karsilik Erdogan ve Davutoglu’nun terör eylemleri oldugunu kabul ettikleri eylemleri ve bunlari yapanlari açikça övenler hakkinda kimse harekete geçmiyor. Bir tweet mesajinda savciyi elestirip, hedef haline getirdigi iddiasiyla hakkinda 5 yil hapis istemiyle bir gazeteci hakkinda sorusturma açiliyor. Kayseri’de Genç Müslümanlar Dernegi Baskani Ebubekir Karakas, ‘Kouachi kardeslere diyoruz ki; sizler bu saldiri ile biz Müslümanlarin yüzlerini agarttiniz. Rabbim de sizlerin yüzünü ahrette agartsin, sehadetinizi kabul etsin insallah’ diyor, ses yok. Özgür-Der Genel Baskani Ridvan Kaya Cherif ve Said Kouachi kardeslere rahmet dileyip, “Rabbim mekanlarini cennet kilsin. Islamin izzeti için ödedikleri bedel ve fedakarliktan dolayi cennetiyle mükafatlandirsin insallah” diyor, savciligi vaz geçtim, ne Müslümanlardan ses çikiyor ne her lafa laf yetistiren devlet büyüklerinden ne de savcilik harekete geçiyor. Ensar Kardeslik Platformu çagrisiyla toplanan bir grup, Usame Bin ladin ve Kouachi kardeslerin fotograflariyla pankart açip, ‘tehdit ediyoruz, cesaretiniz var mi?’ diye alenen soruyor, polis usulca grubu dagitiyor.

Kouachi kardesler ve Koulibaly’nin Paris’te yaptiklari toplu katliam, ayni zamanda bir terör eylemi, son derece agir bir suçtur. Türkiye’de yürürlükteki ceza yasasinda suçu ve bu suçlari isledigi için suçlu veya suçlulari alenen övmek suç degil midir? Cumhurbaskani ise haykiriyor: ‘Tahrikin kapisini sen açiyorsun!’ Tan matbaasini yakanlari, Madimak Otelini yakanlari, Hrant Dink’i öldürenleri, bildiri dagitan solculari linç etmeye kalkanlari, sinagog bombalayanlari, Alevi mahallerini yakip yikanlari, hep magdurlarin tahrik kapisini açmalariyla izah eden o ses kulaginizda yankilanmiyor mu?

Evet, ifade özgürlügü mutlak degildir, sinirlari vardir ve bu sinirlar toplumsal tartismayla belirlenir. Türkiye’de bu sinir daralirken, düsünce ve ifade özgürlügü alaninda olur olmaz davalar açilirken, devlet büyüklerinin paylastigi bir hassasiyeti dile getirdikleri için mi bazi suçlari ve suçlulari alenen övenlere, zamaninda Mehmet Agar’in ünlü deyimiyle ‘bizim tosuncuklar’ muamelesi yapiliyor? Ve Paris’e gittigi için degil, tam bu nedenle Basbakan’in tavrinin sirittigini birisi söylese, haksiz olur mu?

——————————————-

Radikal-20 Ocak

Ahmet Insel

Back to top button