Dogu ve Bati’nin sinirinda
Charlie Hebdo dergisine yapilan saldiridan sonra Fransa’da çesitli zaman, mekân ve firsatlarda bol bol Fransiz milli marsi ‘Marseillaise’ çaliniyormus. Kan, sehit, düsman retorikleri bakimindan bizimkini rahatlikla sollayabilecek olan ve sürekli vatandaslari ‘silah basina!’ çagiran bu marsin -aktaranin yalancisiyim- özellikle ‘düsmanlarimizin mundar kani topraklarimizi sulasin’ misrasi pek bir revaçtaymis bugünlerde…
Yani bizim buralardan pek farkli degil durum. Dünyanin dogusunda ve batisinda birbirinin nefretinden, öfkesinden -ve denk düserse neden olmasin- kanindan beslenmeye hazir ne kadar çok travmatize olmus insan var!
Ama Allah’tan dünyanin dogusu ve batisi sadece bu tür insanlardan olusmuyor.
Mesela Almanya’nin eski totaliter ‘Dogu’sunun agirligini tasiyan Dresden’den dogan Islamofobik ve irkçi PEGIDA hareketi Ekim 2014’ten bu yana hizla büyürken, bu harekete karsi demokratik bir Alman toplumu da ayaklanmakta gecikmedi. PEGIDA’nin düzenledigi her eylem ya da gösteri çok daha kalabalik demokrat ve irkçilik karsiti hareketler tarafindan gölgede kaldi.
Ya da su: Avrupa ülkelerinde yapilan bir arastirmaya göre, kan kokan ‘Marseillaise’ marsinin memleketinde Fransizlarin yüzde 72’si Müslümanlar hakkinda olumlu görüslere sahip.
Yani öyle isin kolayina kaçip ‘kahrolasi Bati’ diyerek isin içinden çikabilecegimiz bir durum yok. Tersine çok karmasik devlet, kimlik, düzen, toplum ilisikleri var ve Charlie Hebdo olayini da basitlestirmek yerine biraz karmasiklik riskini göze alarak anlamaya çalismak lazim.
Mesela söyle bes düzeyli (tabii ki daha az ya da çok olabilir) bir analiz denemesi yapabiliriz:
1) ‘Bizden mi degil mi?’ demeye gerek yok; dergi basip, elindeki ‘gâvur icadi’ (!) otomatik silahlarla kahramanmis gibi davranip, içerideki silahsiz insanlari öldürmek ‘devlet güdümlü terörist örgütler ya da ‘inanmis Islamcilar’ tarafindan islenmis olmasi fark etmez- cinayettir.
2) Charlie Hebdo’nun yazarlarinin yaptigi sey kanunlara falan bakinca ‘düsünce özgürlügü’dür. Ama hayat sadece ‘kanuni’ degildir; haklarinda mizah yaptiginiz insanlarin kutsal bildigi fikirlerle bu kadar aleni, bu kadar yarayi kanirtarak mizah yapmak ‘insani’ degildir ve ‘aci’ yaratir. Haklarinda mizah yapilan insanlarin çigligini duymamaktir.
3) Söz konusu katiller Fransiz banliyölerinin öfkesi ve eseridir, dolayisiyla her seyi çok iyi bildigini düsünen Fransiz devletinin eseridir. Ve kendisiyle bir türlü yüzlesmeyen, medeniyeti, esitligi, özgürlügü, entegrasyonu tasidigini düsünen Fransiz devletinin ‘kentsel dönüsümlerle’ merkez disina sürdügü göçmen, yoksul kesimlerin isyaninin sonucudur. Olay serserilik, uyusturucu, siddet sarmali içinde en belirleyici özelligi ‘öfke’ olan çaresiz ‘dogulu’ insanlarin ‘gicik’ olduklari devleti en çok ‘gicik’ edecek bir kimlikle, ‘Islamci’ kimlikle gerçeklestirdikleri bir performanstir.
4) Batili kapitalist ulus-devletlerin yillardir hafif ateste pisirdikleri Islamofobik söylem artik sadece kendi kontrollarinda degildir. Dogu da bu kutuplu söylemin insasina ‘Hiristiyanofobik’ bir dille çok daha güçlü bir sekilde girmistir ve artik ‘medeniyetler savasi’ lâfi çok daha günceldir.
5) Son madde ‘komplo teorisyenleri’ne uygun… Bu savas kimin isine yarar? Önce komünizm, sonra 11 Eylül’ün verdigi gaz bittigi için, Bati’yi konsolide edecek yeni bir ‘güvenlikçi’ gaza mi ihtiyaç var? Belki de… Ama belli ki, bunlar sadece Bati için geçerli sorular degil; yepyeni, bol gaz fisekli, düsmanli, günah keçili, güvenlik paketli, bakara-makarali (alenen Islamofobik) siyaset ‘Dogu ve Bati’nin birlestigi’ köprülerde bile saflari ayristiriyor.
Içinde ‘halk’, ‘yerli’, ‘Islam’ kelimeleri geçen bir retorik dolasiyor bizim buralarda ama bütün yapilan, ‘yerli’ ve ‘yabanci’ ensesi kalinlarin kazanç makinalarinin dislilerini yaglamaktan baska bir sey degil.
————————————————–
27 Ocak
Ferhat Kentel