Cumhuru temsil eden var mi?
Adim adim uçuruma dogru gidiliyor. Bunu söylemenin felaket tellalligiyla degil vatandas sorumluluguyla ilgisi var. Azginlik ve doymazlik siyaset, bürokrasi ve is kültürümüzün genlerinde siki yer etmistir, bir sekilde iktidar sahibi olan kisi, Ankara’da olsun, baska bir yerde olsun, onu hayirhah bir hassasiyetle degil, insanlari tepelemek için, ezmek için kullanmaktan baska yol bilmez.
Kisir döngümüzdür bu bizim.
Simdi bunun en uç örnegini yasiyoruz. Içlerinde medyanin da yer aldigi dört anayasal kuvvetin, devlete ait tüm denge, denetim kurum ve birimlerinin, Diyanet’in, güvenlik yapilarinin, is alemi ve sendikalarin, yerel yönetimlerinin vs. tamamiyla ilgili bütün yetkilerin tek bir kiside toplanmasinin saglanmasi için muazzam yirticilikta bir mücadele alanina dönüstü Türkiye.
Böylesi, herkes için meçhul bir güzergah. 12 Eylül’ün kâbusunu hatirlayanlar, o dönemde bile ülkede mutlak yetkinin tek bir kiside, yani Kenan Evren’de sinirli kalmadigini, bes generalin ortak kararlariyla kullanildigini hatirlayacaklar.
Ama beterin de beteri var.
Geçen agustostan bu yana, Türkiye’de Anayasa’ya göre bütün ulusu hakkaniyetle temsil etmesi, partiler üstü kalmasi gereken tarafsiz bir cumhurbaskani yok. Bunun tersini yapan, yaptigi ölçüde de toplumsal ortami bir düdüklü tencereye çeviren bir farkli cumhurbaskani var.
Anayasa geregi cumhurbaskanligi makamiyla seçilmis muhalefet arasinda normal sürmesi gereken iliskiler bir daha kolay kolay düzelmeyecek sekilde bozulmus durumda.
Bu hafta zorla, inatla genel kurula getirilen Iç Güvenlik Yasa Tasarisi, hiç süphe yok ki Cumhurbaskani Erdogan’i mutlakiyet hedefine bir degil birkaç basamak daha yaklastiracak türden.
Üç muhalefet liderinin -ki ikisi arasindaki taban tabana zitlik çok asikârdir- dünkü grup toplantilarinda kullandigi dildeki sertlik tirmanisi, siyasette yikici bir meydan muharebesinin isaretleri.
‘Anayasasi askiya alinmis bir devlet var. Parlamento, yargi yürütmenin kontrolü altinda. Bu süreç biraz daha hizlanirsa halkin direnme hakki ortaya çikacaktir’ diyor CHP lideri.
MHP Genel Baskani Bahçeli de çok sert. ‘Eger bu yasa bu sekliyle Adalet ve Kalkinma Partisi’nin kurulus felsefesiyle bagdasmayan, sadece Recep Tayyip Erdogan’in arzu ve özlemleri istikametinde çikmaya çalisirsa Recep Tayyip Erdogan ile beraber Türkiye bir felakete sürüklenir. Önce polis devleti olmaya sonra da yok olmaya mahkûm edilir’ diye uyariyor.
HDP Es Baskani Selahattin Demirtas, ‘Parlamentoyu kitleyelim muhalefet partileriyle birlikte, bu yasa çikmasin. Bunu önleyecek gücümüz var’ diye öneriyor.
Beliren bu ortak zemin, tehlikenin yeri, çapi ve boyutu konusunda teshisleri birlestiriyor.
Esasen, Türkiye’nin mevcut Anayasa’yi da iyice içine alan rejim krizi büyüdükçe, muhalefetin önünde de bir büyük firsat alani beliriyor. Bazi çevrelerin ‘Hazirandaki son hür seçim olabilir’ kaygisi dogruysa, bu da son bir firsati ifade eder.
Fethullah Gülen’in dünyanin en etkili gazetelerinden biri olan New York Times’da dün yayinlanan makalesi de felaketin esigine dogru hoyrat bir sekilde sürüklenen Türkiye’nin iç istikrari, huzuru, çikarlari açisindan, mutlakiyete kaymaya karsi sivil itirazlarin özünü berrak bir dille anlatmakta.
‘AKP’nin baskilarinin tek kurbani biz degiliz’ diye yazmis Gülen.
‘Barisçil çevreci eylemciler, Kürtler, Aleviler, gayrimüslimler ve bazi Sünni topluluklar da eziyet görmekte. Denge ve denetim olmadan, hiçbir birey veya grubun bu partinin gazabindan muaf olmasi mümkün degildir. Dini görüsleri ne olursa olsun, yurttaslar evrensel insan haklari etrafinda birlesmeli ve bunlari ihlal edenlere karsi demokratik muhalefet sergilemelidir.’
Teshis ve tespitler, sagdan sola tüm demokratik-sivil muhalefette hizla örtüsüyor.
Buradan bir sey çikar mi? Bilemem. Tek bildigim, zaman ayarli bombanin tik tik islemekte oldugudur.
————————————————–
Bugün-3 Subat
Yavuz Baydar