Makale

Düsünen insan, sözlerim sana!

Özgecan Aslan adli genç kiza yönelik tecavüz ve cinayet olayi ülke çapinda büyük bir infiale yol açti. Birkaç gündür gösteriler birbirini izliyor. Kadinlar bugün (16 Subat 2014) siyah giyinme karari aldilar. Medya olaya genis yer veriyor.

Bu ülkede kadin cinayetlerine karsi bu ölçekte bir tepki ilk kez görülüyor. Bunun bir nedeni cinayetin canavarca islenmis olmasi ise, digeri de yillardir kadinlara yönelik yaygin siddetin yarattigi öfke ve birikimdir.

Ben kendi payima zaman zaman bu konu üzerinde durdum, tepkimi dile getirdim ve konunun önemine dikkat çekmeye çalistim. Ülkemizde kadin sorunu sadece kadinlara yönelik siddetten ibaret degil elbet. Ekonomik ve sosyal hayatta kadin erkek esitsizliginin pek çok biçimi var. Ama siddet kadin sorununun en agir yani. Kadinlarin çok yaygin biçimde siddete hedef olmalarinin yani sira, günde ortalama bes kadin katlediliyor ve bu cinayetlerin ezici çogunlugu da bizzat yakinlarindan, eslerinden ve aile bireylerinden geliyor.

Televizyon haberleri bu tür olay ve görüntülerle dolu. Buna bir de sorumsuzluk, tedbirsizlik ürünü çok sayidaki is kazalarini, kuralsizlik ürünü yine çok sayidaki kanli trafik kazalarini ekleyin… Bunlari izlemek bana büyük aci veriyor. Eminim ki her vicdanli insana da aci verir.

Ortadogu’yu kasip kavuran, Avrupa’ya-Amerika’ya da yansiyan savaslari, terörü, çilginca siddet dalgasini saymiyorum.

Insanlik olarak adeta bir siddet okyanusundayiz. Sözde 21. Yüzyildayiz. Sözde insanlik uygarlik yolunda, bilim-teknik ve sanat alaninda büyük adimlar atmis…

Ne anladim böyle bilimden, teknikten, böyle sanattan!

Bu akil almaz siddet sarmali uygarligi tehdit ediyor, insan hayatini cehenneme çeviriyor.

Bu siddet sarmaliyla yasanmaz.

Elbet siddet insanligin geçmisinden, Habil ile Kabil’den beri var. Tarih nice barbarliklara sahne oldu. Ama insanlarin karinlarini doyurmak için bir kurt, bir sirtlan gibi sadece av pesinde kostugu magara döneminde degiliz. Cengiz ve Hülagu döneminde de degiliz. Bugün insan bilgisi ve emegi geçmisle kiyaslanamayacak kadar geliskin ve üretici. ‘Barbarlik ve Baris’ adli uzun siirimde de belirttigim gibi, ‘herkese yetecek ekmek ve bir dilim tereyagi var simdi.’

Evet, uygarlik yolunda sözde sagladigimiz büyük gelismelerden ve ketettigimiz mesafelerden sonra, bugün hala bir yönüyle çok ilkel, çok acinacak durumdayiz. Bu siddet ortami bizi bunaltiyor. Bazen Televizyon haberlerinden, gazete sayfalarindan kaçiyorum. Bazen, bu yasimdan sonra insanlardan uzak bir dag etegini, kuytu bir orman kösesini özlüyorum…

Ama biliyorum ki bu bir çözüm degil. Çözüm sorunlardan kaçmakta degil, onlari gögüslemektedir. Her seye ragmen haksizliga, baskiya, zulme, sömürüye karsi durmaktir.

Insanligin geleceginden umut kesilmez. Bugün eger ülkemizin dörtbir yerinde kadinlar Özgecan’in ardindan ayaga kalktilarsa, sokaklara döküldülerse, pek çok erkek de vicdanlarinin sesini dinleyip onlara hak ve destek veriyorsa, bu, umudumuzu yitirmememiz gerektigini gösteriyor.

Sevgili dostlar, ömrüm nerdeyse bu konularda konusmak ve yazmakla geçti ve zaman zaman, artik söylenecek ne kaldi ki diye düsünüyorum. Ama çok sey söylenmis ve yürek tüm bu kötülükler, haksizliklar karsisinda yorgun düsmüs olsa da söylenecek ve yapilacak daha çok sey var yine de.

Yazimi burada bitirirken 1980’li yillarda yazilmis ve ‘Yakilan Siirin Türküsü’ adli kitabimda yer alan ‘Barbarlik ve Baris’ adli uzun siirimden bir bölümü asagiya aliyorum:

Yirmi bin yil önce
Ne tas balta vardi, ne mizrak
Gün oldu otla mantarla beslendik
Gün oldu vahsi çigliklar atarak
Kosturduk bir keçi sürüsünün ardindan
Avimizi çig çig yedik

Karda yagmurda, kizgin güneste
Topragin üstünde çirilçiplak
Kaba tastan, odundan ve pençesinden baska
Silahi yoktu insan atamizin
O düpedüz bir hayvandi
Bir kurttu, bir sirtlandi

Derken tohum serpmeyi ögrendik
Keçi beslemeyi
Sabani ve kilici bulduk
Savastik
Tohumu ve topragi korumak için
Ve savas adiydi o zaman
Ölümün ve yasamin

Oysa usta ve bilgiliyiz simdi
Karin doyurmak için
Ne kiliç gerekli bize
Ne füze
Dünyamizda herkese yeter ekmek
Ve bir dilim tereyagi var simdi
Topraksa her zaman cömertti
Herkese bir ev kurabiliriz
Is ve kitap verebiliriz
Kutuplardan sicak denizlere kadar
Günes altinda ya da ay isiginda
‘Hep birlikte türkü söyleyip
Halay çekebiliriz’

Ama bunu yapamiyorsak hala
Sebebini sen düsün
Kurttan aç, yilandan çiplaksak
Terk edilmis bir kedi yavrusu gibi
Milyonlarca bebek
Su dünyaya göz açmadan çekip gidiyorsa
Ve yirmi yilda yetisen genç, güzel canlar
Bir kursunla cansiz yere seriliyorsa
En akilli, en usta ve çamur içindeysek
Sebebini düsün..

Ekmegimizi kardesçe bölüsmek için
Ozanca yasamak için su dünyada
Baris için
Bir mucize mi gerekli bize?
Tanri mi, kral mi, kahraman mi?
Masallarda olur bu sihirli isler
Bir keloglan çikar da
Suyun basini tutan devi vurur zayif noktasindan
Köylü kizi kurtulur..

Ama yasam ne masaldir, ne düs
Özgürlüge ve barisa
Ancak el emegi, alinteriyle varilir
Kadinlar, çocuklar, gençler
Bilge kisiler
Isin ve umudun ustalari
Bir davranin hele
Bilinçle, sarkiyla, çiçekle, yürekle
Bir ucundan bir ucuna dünyanin
Savas devini sarin

Ben baliklara bir sey diyemem ki
Onlar düsünemezler
Kuslara, kedilere bir sey diyemem ki
Onlar bilemezler
Düsünen insan
Sözlerim sana!

Kemal Burkay

Balkêş e ?
Close
Back to top button