AKP’de U Dönüsü ve Toplumdaki Davranis Uyumsuzlugu…
Eskiden, televizyonun olmadigi dönemlerde her evde radyo’da yoktu. Günlük gazeteyi de bulmak oldukça zordu. Yani insanlarin haber alma olanaklari kisitliydi. Hatta bir çok yerde imkansiz oldugunu söylesem abartmis olmam. 40-50 yil önce imkansizliklardan dolayi olup-bitenlerden bihaber olanlar; olanaksizliklardan ve bilgisizlikten utanirken, günümüzde olup-biteni aninda ögrenme imkanina sahip oldugumuz halde, ama yapilan haberlere, atilan mansetlere utandigimizi belirtmek isterim.
Sabahleyin kalktiginizda hangi televizyon kanalini açarsaniz açin, günlük haberleri ve gazete mansetlerine yansiyanlari sunan bazi sipikerlerin sunum tarzina baktigimizda toplumsal psikolojinin ne oldugunu anlamamak mümkün degildir. Yasananlar igrenç oldugu kadar, haberlere ve gazete mansetlerine yansiyanlar ve bu yansiyanlarin sunum biçimi (bir kismin) de o denli igrenç oldugunu belirtmek zorundayim.
21. yüzyilin baslarinda Türkiye nereye gidiyor? Toplumu sarmalayan davranis uyumsuzlugunun sebebi nedir? Kadinlarin tacize ugramasi veya erkek siddetine maruz kalmasinin temel nedenleri nedir? Bu tür cinayetleri isleyenleri cesaretlendiren faktörler nelerdir? Bütün bu sorularin yaniti bilimsel arastirmalara muhtaç oldugunu düsünmekle birlikte, egitimin önemini vurgulamak isterim.
Türkiye’yi yönetenler ileri demokrasi ile övünüyor, hak ve özgürlüklerin savunculugunu her firsatta dile getiriyorlar. Ama diger yandan da bazi kesimleri hedef göstermekten, dinsel ve etnik ayrimciligi yapmaktan kaçinmayan bir zihniyete sahiptirler. Murailik siyasetini güdenlerin sonu hüsranla biteceginin altini çizmek isterim. Demokrasi, baris, insan hak ve özgürlükleri günübirlik politikalarla belirlenemez ve belli bir amaç için kullanilmasi asla kabul edilmesi mümkün degildir. Bugün Türkiye’de bir baris sürecinden bahsediliyor. Baris, savas karsiti olarak uzlasma demektir, sorunlarin diyalogla çözülmesi anlamina gelir. Ama TBMM’ de yasananlara bakildiginda, milleti temsil eden vekillerin baris’a ne kadar yabanci oldugunu görmek zor degil. Böyle bir Meclis ne ülkeye hizmet eder, ne de ülkeye baris getirir.
Yazilarimda birçok kez belirttigim gibi, AKP’nin demokrasi veya ileri demokrasi, Kürt sorunun çözümü, insan hak ve özgürlükleri gibi bir derdi asla yoktur. Sadece iktidar ömrünü uzatmaya yönelik bilinçli beyhude çabalari söz konusudur. Bunu nereden anliyoruz? Adalet ve Kalkinma Partisi iktidarlarinda basta olmasada son yillarda, özellikle 2010 referandumundan sonra toplumsal kutuplasmanin derinlestigini görülmektedir. Bir yandan magdur kesimlerin sorunlarini tartisma zeminine çekerek kendilerinin ne kadar demokrat olduklarini gösterme çabasi var, diger yandan da sorunlarin çözümü noktasinda kendi dünya görüsü dogrultusunda bir yasam tarzi dayattigini görüyoruz. Cemevleri, zorunlu din dersi ve ana dilde egitim gibi konular bunun en bariz örnekleridir. Farkliliklari içine sindiremeyen bir anlayisin demokrasiyi savunmasi beklenemez.
Daha önce laiklik bahänesiyle nasil ki bazi kesimler egitim ve meslek hayatindan mahrum edildiyse, simdi ise, kadinin giyiminden çocuk sayisina, nasil dogum yapilacagina,
mesleginden kariyerine kadar dizayn etmek isteyen bir siyasi anlayis var. Ikisi de sakat, demokrasiyle, insan hak ve özgürlükleriyle bagdasmayan iki yanlis zihniyet. Al birini vur ötekine! Kadinin etegiyle, saçiyla, basiyla ugrasirsaniz; birakin kadin cinayetlerini önlemeyi, tam tersi bu cinayetlere kapi aralarsiniz. Biyik altinda siritan ve ceza indirimine giden yargi mevkiyinde oturanlari ve cänileri cesaretlendirirsiniz.
Bundan dolayidir ki AKP’ye destek veren tüm kesimler, özellikle Türk-Kürt aydinlari ve Kürt siyasi partileri politikalarini gözden geçirmeleri gerektigine inaniyorum. Bu baglamda basta PKK-Abdullah Öcalan ve HDP olmak üzere; her firsatta tekçi zihniyeti dile getiren, ‘her seyi ben yaparim, ben bilirim’vurgusuyla hareket eden Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan ve onun hegemonyasindaki hükümete daha fazla destek vermemeleri ve bu hükümetin ömrününü uzatmamalari gerektigini düsünüyorum. Iki yildan beridir seçim uzatmalarina oynayan bu hükümetin Kürt sorunun çözümüne dair da herhangi bir somut plani yoktur. AKP’de, gözle görülen bir U dönüsü vardir. Daha önce su veya bu sebeple Ak Parti iktidarina destek verenlerin oturup politikalarini gözden geçirmeleri artik bir zorunluluktur.
Etnik ve inançlar arsindaki fay hatti derinlestikçe, bunun topluma yansimasi daha agir oluyor. Ondan sonra televizyon kanallarina çikiyoruz, ‘toplum cinnet geçiriyor’ diyoruz. Peki; bu cinnetli toplumu meydana getiren söylem ve uygulamalar nelerdir? Herkes kendi diline ve davranislarina dikkat etmeli. Bilhassa ülkeyi yöneten siyasiler, sorumluluk mevkisinde olan kamu görevlileri, ögretmenler ve okul müdürleri, üniversiteler ve ögretim üyeleri, sivil toplum örgütleri, basin yayin kuruluslari, herkes basini iki elin arasina almali ve gelecekte, hakça, kardesce, adaletli bir yasam için iyi düsünmek zorundayiiiiiiiiiiiiiiiiz…
Bu sorumluluk duygulariyla Mahatma Gandhi’nin su dizelerini hatirlatmakta yarar var.
Söylediklerinize dikkat edin; düsüncelere dönüsür… Düsüncelerinize dikkat edin; duygulariniza dönüsür… Duygulariniza dikkat edin; davranislariniza dönüsür… Davranislariniza dikkat edin; aliskanliklariniza dönüsür… Aliskanliklariniza dikkat edin; degerlerinize dönüsür… Degerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüsür… Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüsür…
Veli Yarar