Makale

Birlik ve samimiyet

Kürt/Kürdistan sorununun çözümünü programinin merkezine alan ve bir birlik projesi olarak yola çikan HAKPAR 13 yilini geride birakti.

Kürtler Legal siyasi parti olarak ilk kez SHP den kovulan millet vekillerinin rüzgariyla kurulan Halkin Emek Partisi (HEP) de bir aradaydi.

Sadece PKK HEP’e karsiydi ve onu hainlikle suçluyordu.

Sonrasi malum; PKK de HEP’e dahil oldu.Ve onu yeniden bir kaç milletvekilligi karsiliginda SHP ile bütünlestirdi.

PSK çevresi ve diger Kürt kadrolar bu bütünlesmeyi kabul etmedi, HEP de uzun ömürlü olmadi ve kapatildi.

Bu arada Abdullah Öcalan ile Kemal Burkay arasinda PKK-PSK protokolü imzalandi. PKK diger Kürt örgütleriyle de protokoller imzaladi. Kürtler arasinda yeniden yakinlasma saglandi ve legal alani etkiledi; Demokrasi Partisi(DEP) dogdu.

Neredeyse tüm Kürt siyasi çevreleri DEP’de bir aradaydi.

DEP örgütler arasi konsensüse dayaniyordu. PKK cenahi kisa sürede konsensüsü bozdu.

Kürtler yeniden ayristi.

PSK çevresi, PKK disindaki çevrelerle birlikte bir legal seçenek yaratmak için çabaladiysa da. basarili olamadi; önce Demokrasi ve Degisim Partisi’ni(DDP) bu parti kapatildiktan sonra da Demokrasi ve Baris Partisi’ni(DBP) kurdu.

O zamanlar legal siyaset sahnesinde PKK çizgisini Halkin Demokrasi Partisi (HADEP), PSK çizgisini Demokrasi ve Baris Partisi (DBP), KDP çizgisini de Demokratik Kitle Partisi (DKP) temsil ediyor, bunlarin disindaki siyasi kadro ve hareketler ise daginik bir haldeydi.

Islamci Kürtler ise daha çok Refah Partisi ile birlikteydi.

Öcalan’in yakalanmasi ve ‘bir firsat verilirse hizmete hazirim’ söylemine paralel olarak teslim olmasi, gelistirdigi savunmalari, Kürtlerin bagimsizlik, federasyon hatta otonomi taleplerini reddeden, PKK’yi Türkiye’nin bir gücü olmaya indirgeyen, Demokratik Cumhuriyet tezi ile sekillenen paradigmasinin yarattigi büyük moral çöküntü, yeni arayislarin çikis noktasi oldu.

Bir kez daha, PKK çizgisi disinda kalan Kürtler bir araya gelerek Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerini savunacak bir barikat olusturmanin çabasi içine girdiler. Bir dizi çagri, toplanti sonrasinda DBP, DKP den kopan kadrolar ile bir grup DDKD kökenli siyasetçinin yani sira çok sayida ‘bagimsiz’ Kürt siyasetçi bir araya gelmeyi basardi.

2002 yilinda bir birlik projesi olarak HAK-PAR dogdu. Demokrasi ve Baris Partisi (DBP) Kongresini toplayarak varligina son verdi ve HAK-PAR’a katildigini açikladi.

HAK-PAR Genel baskanligina Abdulmelik FIRAT getirildi.

Tüzük, program, parti adi, amblemi, kuruculari, genel baskani, genel merkezi ve genel merkez yöneticileri ve diger tüm alt yapisi tamamen uzlasmaya, ortaklasmaya, dayandirildi.

Parti kendisini su sözlerle tanimladi; Hak ve Özgürlükler Partisi ‘ yenilikçi, degisimci, demokrat, yurtsever degisik görüslere sahip unsurlarin üye oldugu çogulcu, katilimci, kolektif ve akla dayali demokratik bir kitle partisidir.’ (Tüzük)

‘Hak ve Özgürlükler Partisi, degisik toplum kesimlerine mensup farkli görüs ve düsüncedeki aydin ve politikacilarin, Kürt sorununu adil ve esitlikçi bir çözüme ulastirmak; demokratik hak ve toplumsal özgürlükleri anayasa ve yasalarin güvencesi altina almak amaciyla, siyasal ve toplumsal sistemi yeniden yapilandirmak için kurulan bir partidir; Kürt sorununun barisçil, demokratik ve esitlikçi bir yaklasimla diyalog ve toplumsal uzlasma yoluyla çözümünden yanadir. Bunun gerçeklesmesi için devleti, Kürt ve Türk halkinin esitligi temelinde demokratik federal bir tarzda yeniden yapilandiracaktir. Partimiz bunu gerçeklestirmek için mücadele edecektir.’ (Program)

HAK-PAR kurulurken hedeflenen, Türkiyelilesme, devletle bütünlesme, devletin geleneksel Kürt/Kürdistan karsiti tezlerine yatma çizgisinde hizla sürüklenen PKK disinda kalan tüm Kürtleri kucaklama düsüncesi yine gerçeklesemedi.

Bu kosullarda dahi, 1980 öncesinden beri tasinan gruplar arasi önyargilar bir tarafa birakilamadi.

Kadrolar arasinda geçmisteki pratikleri içinde olusan güvensizlikler, kisisel sürtüsmeler ötelenemedi.

Yine, kimi kadrolarda hep var olan,fakat karsiligi bulunmayan ‘yüksek ego’ daha islevsel ve genis bir birligin örülmesini engelledi.

Elbet kimi karanlik ellerde ise karisti.

Kürt hareketinin, Kürtlerin içine sürüklenmek istenen ‘teslimiyet ‘ çukuruna karsi bir an önce güçlü bir birlik yapilmasi gerektigini düsünen, yazan,konusan pek çok Kürt siyasetçi su ya da bu nedenle mesafeli durmayi tercih etti.

Ayri durmak için bahane çok. Ne yazik ki Kürt siyasetçileri bu konuda oldukça mahir!

Oysa HAK-PAR süreci herkesin bulusabilecegi, kendi rengini, sesini katabilecegi, kendisi olarak da var olabilecegi bir süreçti.

Olmadi.

HADEP, HAK-PAR, DKP ile yola devam eden Kürt siyaseti ayrilmalar, birlesmeler, derken 2015 yilina ulastik.

Bu arada nice birlik girisimini, kongreleri, konferanslari, sayisiz birik toplantilarini, çagrilarini da geride biraktik

Bu gün Kürt siyasetine manzara söyledir.

PKK çizgisinde olan Halklarin Demokrasi Partisi HDP/Demokratik Bölgeler Partisi DBP en güçlü yapi olarak legal alani kusatmis durumda.

Diger kurulu legal partiler ise; HAKPAR, KADEP,ÖSP,PAK, KDP-T, HÜDA PAR…

Bunlarin disinda KDP BAKUR, KUDP, PAK( Partîya Kurdistanî) gibi birkaç parti hareketi de çalismalarini sürdürüyor.

Elbette ki pek çok küçük ‘grup’, ‘kanaat önderi’ ‘aydin’in da tüm bu olusumlara dudak büküp, seyirci pozisyonunda oldugunu da eklemek lazim.

Bir yaniyla Kürt hareketinin çogulculasmasi sevindirici.

Ancak HÜDA PAR ‘i bir yana birakirsak, diger tüm parti ve hareketlerin geçmisi, kadro yapisi, siyasi söylemleri ve programsal yakinliklari göz önüne alindiginda hüzünlenmemek mümkün degil.

Hemen hepsi geçmiste illegal ve ya legal partilerde, çesitli platformlarda bir araya gelmis, birlikte çalismis kadrolar.

Bir ‘birlik projesi’ olan örgütünden AYRILAN, hemen bir baska ‘BIRLIK ‘projesiyle ortaya çikiyor, daha önce bulundugu ‘birlik’ zemininden eften püften nedenlerle ayrildigini, göz ardi ederek Büyük birliklerin arayisina giriyor.

Ne yazik ki zaman zaman trajikomik bir hal alan manzara bu!

Buna ragmen bu cenahta hem ayrisma hem de ‘birlik’ arayislari devam ediyor, edecek…

Inaniyorum ki bu çabalar ‘birligi ‘hedeflemekten çok; bir etkinlik, eylem tarzi, görünür olmanin, muhatap haline gelmenin, öne çikmanin bir araci olmaktan çiktiginda basariya ulasabilecektir.

Öte yandan Legal parti veya platform kurma ve onu yasatma, siyaseten ‘gerçek ‘bir aktör haline getirmenin zorlugu hep gözden irak tutulur.

Oysa Legal Parti, mevcut partilerden farkli bir seçenek olarak toplumun önüne çikmayi, kitlesellesmeyi, mümkün oldugunca yaygin bir örgütlülük saglamayi ve nihayet hedefledigi cografyada iktidar olmayi hedeflemelidir.

Sayet bir ‘misyon partisi’ olmak hedeflenmiyorsa, birileriyle pazarlik için kurulmuyorsa…

Bu da sadece 20 – 30 kisinin bir araya gelmesi ile kotarilacak bir is degildir.

Kuskusuz bir avuç kadro da sadece birkaç ilde tabelalarini asabilecekleri bir parti kurabilirler.

Sosyal paylasim sitelerinde, birkaç internet sitesinde görünür olabilirler. Ancak bu özlenen güçlü bir siyasi aracin yaratilmasina imkan vermez.

Hele Türkiye’de ve Kürdistan’da siyasetin bu kadar kutuplastigi, siyaset yapma araçlarinin dar bir kesimin elinde bloke edildigi ve silahin vesayeti altinda tutuldugu ortamlarda islerin çok daha zor olacagi ortadadir.

Bu gün pek çok Kürt legal parti ve platformlarin etki alani Diyarbakir’i, hatta bu kentin merkezini asmamaktadir.

Legal bir partinin seçimlere kendi adiyla katilabilmesi için en az 81 ilin yarisinda örgütlenme zorunlulugu vardir.

Bu, ilçe ve beldelerinin en az yarisinda örgütlügünü gerçeklestirmis 42 il demektir.

Yani 42 ilde örgüt kurup büyük kongresini gerçeklestirmemis bir parti ancak ‘parti girisimi ‘olarak kabul edilmektedir.

Pek çok parti ne yazik ki bu durumdan kurtulamamaktadir.

Bir ilin örgütlülügünün resmen kabulü için gerekli olan sartlara bir göz atalim; Örnegin Diyarbakir ili 14 ilçe 15 beldeden olusmaktadir.

Legal Parti il örgütü disinda en az 8 ilçede ve 10 belde de örgütlü olmak zorundadir ki o ilde resmi olarak örgütlülügü kabul edilsin.

Bu asgari 80 yönetici kadro demektir.

Türkiye’de ilçe sayisi 957 dir. Bunlarin en azindan yarisinda asgari 5 kisilik yönetici kadro ile örgütlülügün gerçeklesmesi gerektigi ortadayken islerin zorlugu daha çok belirginlesiyor.

Öte yandan siyaset yapabilmek için sadece bir fikrin, programin yeterli olmadigi da oradadir.

Bu is için ciddi bir maddi kaynaga ihtiyaç vardir.

Bir legal partinin asgari kirtasiye masraflari, genel merkezi ve birkaç il örgütü faal durumda oldugunda dahi, çok ciddi kaynak gerektiren aktivitelerden uzak dursa bile, hatiri sayilir bir kaynagi temin etmek ve gözden çikarmak gerekir.

Hal böyleyken, hem kadro açisindan çok ciddi yetersizliklere hem de ciddi mali imkansizliklara ragmen bu daginik manzaranin anlami ne?

Acaba bunun yerine güçleri birlestirmek, çok daha güçlü ve islevsel seçenekler yaratmak daha akilci degil mi?

7 Haziran seçimlerini daginik haldeki yurtsever Kürt hareketinin bulusacagi, pratik eylemlilikler içinde yakinlasacagi ve toparlanma, birlesme zemini olarak degerlendirme sansi vardir.

Kürt siyasetinin seçkin kadrolari ön yargilari bir yana birakarak bu çagriya kulak vermelidirler.

HAK-PAR Parti Meclis Sonuç bildirisinde söyle denmektedir;

‘Görünen o ki, Kürt siyasetçileri/partileri bu seçimde de pek çok zorlukla bas etmek, adil olmayan kosullarda siyaset yapmak zorunda kalacaklardir.

Kürt yurtseverleri, sömürgeci zihniyetin, kendilerini legal siyasetten dislamayi hedefleyen mevcut yasal mevzuat ve yüzde onluk barajin yani sira, çesitli sömürgeci, entegrasyoncu tuzaklarla da bas etmek zorunda kalacaklardir.

Kürdistan’da Kürtler adina siyaset yapan ve seçimlere katilma hakki elde edebilmis partilerden biri olan HAK-PAR, seçim sürecini farkli kulvarlarda siyaset yapan Kürt yurtsever parti ve hareketleri için, eylem ve etkinlikler içinde yakinlasma zemini olarak görmekte, yurtsever ve demokratik güçleri dogru bir siyasi eksende el ele vermeye çagirmaktadir.

HAK-PAR haziran seçimlerini, Kürt halkinin, Alevilerin, emekçilerin hak ve özgürlük taleplerini dillendirecek, sömürgeci rejimin tuzaklarini desifre eden, güçlü bir ulusal demokratik seçenegin yaratilmasina hizmet edecek bir süreç olarak degerlendirecektir’

Bu süreç ‘birlik’ söylemlerini dillerinden düsürmeyen her kes için bir samimiyet testi olacaktir.

Arif Sevinç

Back to top button