Makale

Ortadogu’da acimasiz oyun

Iki gün kadar önce Bagdat hükümetinin sözcüsü ilginç, bundan da öte sasirtici bir açiklama yapti, ISID’e silah ikmali yapan iki Ingiliz uçagini düsürdüklerini söyledi.

Malum, Ingiltere de ABD’nin liderliginde ISID’e karsi savasiyor görünen koalisyonun içinde. Peki nasil oluyor bu? Hem bu bela örgütle savasip hem de ona silah ikmali yapmak?..

Bagdat hükümeti buna iliskin resimler de yayinlamisti ve bunlar sosyal medyada paylasildi. Bu açiklamada Ingiltere’nin yani sira ABD de suçlaniyor ve böylece söz konusu güçlerin ISID’in bitmesini istemedikleri, bu savasin sürmesini kendi çikarlarina uygun bulduklari söyleniyordu.

Dogrusu bu çok ilginç bir iddia. Ama isin daha da ilginci bu iddia üzerinde yazili ve görüntülü medyada pek durulmadi. Ingiltere ise silahlarin yanlislikla ISID bölgesine indirildigini söylemekle sorunu geçistirdi.

Uçaklar sahiden Bagdat tarafindan düsürüldü mü? Bagdat rejimi dogru mu söylüyor? ABD ve Ingiltere ikili mi oynuyorlar? ABD ve Ingiliz uçaklari sözde Irak merkezi hükümetini koruyor ve ISID’e karsi savasiyorlar. Uçaklar düsürüldüyse Ingiltere’nin buna karsi tepkisi bu kadarla mi kalir? ABD ve Ingiltere bu suçlamalara ne diyorlar?

Su Ortadogu da öyle seyler oluyor ki insan saskinliktan küçük dilini yutabilir. Kimin elinin kimin cebinde oldugu, kimin neyi tezgahladigi, kimin kimi destekledigi veya kiminle savastigi belirsiz… Isin içinden çikan varsa beri gelsin!

Ben kendi payima, bu ISID olayi ortaya çiktiktan sonra yazdigim çesitli yazilarda, bu örgütün Ortadogu batakliginin bir ürünü oldugunu dile getirdim, bu batakligin olusmasinda ABD ve öteki emperyalist güçlerin oynadigi birinci dereceden role degindim. Birinci Dünya Savasi ve bölgenin aç sirtlanlar gibi paylasilmasi bir yana, soguk savas döneminde izlenen ‘Yesil Kusak Politikasi’nin bu bataklikta El Kaide, ISID ve benzeri zehirli otlari yarattigini söyledim.

ISID’in Suriye iç savasiyla birlikte böylesine boy atmasi da salt kendi marifeti degildi. Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin askeri ve parasal desteginin yani sira, Bagdat ve Sam’in Sii yönetimlerini, Iran’dan Lübnan Hizbullahi’na uzanan Sii aksini kontrol etmek, sinirlamak isteyen diger güçlerin son döneme kadar Sünni cihatçilara sagladiklari destek de iyi biliniyor. Nitekim ABD ve Türkiye’nin Suriye muhalefetine verdikleri destek radikal Islamci örgütlere yaradi. El Kaide’nin Suriye kolu bu destekle palazlandi ve çok daha radikal olan ISID ondan ayrisip parladi.

Ortadogu ölçeginde bu Sii-Sünni bogazlasmasi baska kimlerin isine yarar, örnegin Israil bu konuda ne düsünür ne yapar, o da ayri bir konu…

ISID’in böylesine hizla gelismesi, bir yandan Bagdat kapilarina dayanmasi, Musul’u ele geçirip Güney Kürdistan’i tehdit etmesi, diger yandan Suriye’de Kürt bölgelerini kusatip Türkiye sinirina varmasi, ciddi bir dis destek olmadan mümkün müydü?

ABD ve ortaklarinin ISID’in niyet ve planlari hakkinda tümüyle bilgisiz olduklari söylenebilir mi? Güçlü istihbarat aglari bir yana, uydular eliyle yer yüzünü evlerinin içi gibi izleyen, yerdeki izmariti bile resimlemekle övünen ABD, ISID’in tanklar, toplar ve Hammer jipleriyle Musul’a dogru ilerledigini görmez miydi? Neden buna göz yumdu veya neden dur demek için ISID’in Bagdat kapilarina dayanmasini, Sengal ve Kobani trajedilerine yol açmasini bekledi?

Yoksa Sii Bagdat hükümetine, hatta kendisinden onay almadan bagimsizlik ilan etmeye hazirlanan, Türkiye üzerinden petrolünü ihraç etmeye kalkan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bir ders vermek için mi?

ISID bu iste bir masa olarak kullanildiysa hiç sasmam. Önce ABD politikasi disinda arayislar içinde olan Bagdat’a, ayni zamanda Kürdistan yönetimine ISID eliyle bir ders verildikten sonra uçaklar harekete geçirildi.

Kürtler, yeni ve barbarca bir saldiri ile yüz yüze getirildikten, göçe zorlandiktan sonra ABD bir kez daha ‘kurtarici’ olarak sahneye çikti, ISID’e dur dendi.

Ama bu asamada bile ABD ve öteki koalisyon güçleri ISID denen bela ile ne ölçüde savasiyorlar? Bu barbar sürüsü tanklar, toplar ve öteki zirhli araçlarla konvoylar düzenleyerek sehirler arasinda nasil bu kadar rahatça gidip gelebiliyor? Koalisyon güçlerinin ISID’in silahli güçlerini daha yaygin ve etkili bir sekilde vurup savas yetenegini asgariye indirmesi mümkün degil mi?

Ama sanki koalisyonunun böyle bir niyeti yok. Sanki ISID’in bu genis alan hakimiyetine göz yumuluyor ve onun belli sinirlari asmasini engellemekle yetiniliyor.

ISID SAVASI Kürtlere fatura edildi

ABD liderligindeki koalisyon ISID’le kara savasini ise bir ölçüde Bagdat yönetimine, asil olarak da Kürtlere fatura etmis durumda. Kara birliklerini harekete geçirmeye hiç de niyetli görünmüyorlar. Suudi Arabistan, Katar, Birlesik Arap Emirlikleri gibi Sünni Arap rejimlerini anladik, hani onlarin elinden gelse bizzat kendi ordulariyla Kürtlere karsi savasacaklar. Peki ABD, Ingiltere ve Fransa? Birinci Körfez Savasi sirasinda Baba Bush’un deyimiyle, Kürtler için Askerlerinin burunlarinin kanamasini bile istemeyen bir tutum içinde oldular. Oysa Kuveyt isgal edildigi zaman hiç de askerlerinin hayati üzerine böylesine titrememisler, tereddüt etmeden ve son hizla Bagdat üzerine yürümüslerdi.

Elbet o zaman söz konusu olan petrolleri korumakti. Bugün de çikarlari o ölçüde tehlikeye girse ayni seyi yaparlar. Ama öyle anlasiliyor ki su anda bunu yapmak için neden görmüyorlar. ISID ve El Nusra gibi radikal Islamci örgütler Siilere ve petrollerine sahip çikmaya çalisan, bagimsizliga yönelen Kürtlere karsi taseron bir örgüt olarak gerekeni çok iyi yapiyorlar. Onlar, kendilerini sahneye çikaranlar için tehlikeli olmaya basladiklarinda, diger bir deyisle siniri astiklarinda ise, onlari biraz bombalayip, Kürtlere ve Sii Bagdat rejimine destek verip dengeyi sagliyorlar.

Bu politika 19. Yüzyilda Osmanli ordusunda danisman olarak bölgeyi dolasan Alman subayi Moltke’nin (daha sonra Maresal) yazdiklarini akla getiriyor. Moltke emperyalistlerin Osmanli devletine ve onun bir vilayeti olan, ama o dönede baskaldiran Misir’a iliskin politikalarini, esprili bir anlatimla söyle özetliyor:

‘Fransa (…) Türkiye ile Misir ayni derecede kuvvetli hale getirilirse Dogu’nun tamamiyla emniyet altina girmis olacagi fikrindeydi. Bu asagi yukari söyle demektir: Eger siyaset terazisine iki agirlik koyabilecek durumda isen bunlari böl, birini sag, ötekini sol kefeye koy; böylece saufl’integrite de la Porte (Osmanli Devleti’nin bütünlügüne dokunulmaksizin), tartisilamayacak kadar küçük bir parça olarak birazcik Cezayir sana kalir. Buna karsilik Ingiltere her seyden önce Padisaha, kendisine ait olanlari ele geçirmesi için yardim etmek fikrindedir; böylelikle Iskenderiye’deki Hidiv de (Mehmet Ali Pasa’yi kastediyor K.B.) ticaret anlasmalarini ve demiryollarini protesto etmeye kalkisamayacaktir. (…) Rusya’nin, aslinda Bogaz kiyisinda bir gölge hükümdarla Nil kenarindaki ikinci bir tanesine itirazi yoktur ve bu hükümetin de statükoyu devam ettirmek istedigi anlasilmaktadir.’ (*)

Günümüzde olup bitenler de hem ABD ve batili ortaklarinin, hem de bir bölüm bölge devletlerinin Suriye ve Irak konusunda benzer bir denge politikasi izlediklerini düsündürmüyor mu? Ortadogu’da kiyasiya bir güç savasina tutusmus Sii ve Sünni cepheleri… Daha küçük ölçekte ise terazinin bir kefesinde Kürtler, ötekisinde ise Sünni kesimin taseron örgütü ISID… Onlar birbirleriyle bogazlasadursun ötekiler sanki çepeçevre olmus seyretmekteler… Kefenin bir yani agir basinca öbür tarafa biraz agirlik ilave edip dengeyi saglamaktalar; öyle ki savas devam etsin…

Hem Kürtlere hem ISID’e silah saglama tam da bunu göstermiyor mu?

Bir yanda ülkesi parçalanmis, en temel haklari gasp edilmis ve on yillardir kendi yurdunda özgür yasamak için mücadele eden Kürt halki, diger yanda emperyalizmin ve bölge devletlerinin kendi çikarlari için yol açtiklari batakta üreyen ISID adli sürü ya da cehennem zebanileri…

Bu ne kadar acimasiz bir oyun!

Bir dönemin ABD Disisleri Bakani Kissinger, yillar süren Irak-Iran savasiyla ilgili olarak söyle demisti: ‘Hiçbir taraf yenmemeli, her iki taraf da yenilmeli!’ Dostu Sah gittikten sonra usta bir manevrayla Iran ve Irak’i savasa tutusturan ABD, bu savasin sürüp gitmesi için tam da Moltke’nin sözünü ettigi terazi politikasini izlemisti; yani iki düsmanini savastirip durma…

Isin ilginci, ISID zebanilerinin ortaya çikisini biyik altindan gülerek seyreden güçlerden biri de bizzat Sam’daki Esad yönetimidir. O da Suriye ve Irak’ta genis bir alani denetime almis ve bir yandan Kürdistan Bölgesel yönetimi, diger yandan Suriye Kürtleriyle savasa tutusan, arada bir de Amerikali, Ingiliz ve Japon kellesi uçuran bu acimasiz örgütün yaptiklarindan adeta çok memnun. Sanki böylece batililara sunu diyor:

‘Beni devirmeye çalismakla ortaya çikardiginiz bu cehennem zebanilerinden hosnut musunuz?..’

Zebani sürüsü henüz Türkiye’ye dokunmadi (Eger Musul konsoloslugunda rehin alinip, uzun dönem misafir edilip sonra da burunlari kanamadan serbest birakilan su garip rehineler olayini saymazsak…). Ama Türkiye de ISID’e dokunmamaya azami dikkat gösteriyor. Türkiye sinirlarini canlarinin istedigi gibi kullanmalari ve onca lojistik destek de cabasi…

Ama bu hiç dokunmayacaklari anlamina gelmez. Yanlis politikalarin mutlaka bir bedeli vardir ve akrep besleyenler çok dikkatli olmak zorunda…

28 Subat 2015

————————————————-

(*) Feldmaresal H. Fon Moltke, Türkiye Mektuplari, s.282-283, Remzi Kitabevi; ayrica bakiniz: Kemal Burkay, Kürdistan’in Sömürgelesmesi ve Kürt Ulusal Hareketleri, s. 50-51; Özgürlük yolu Yayinlari, Kasim 1978 ‘ Istanbul.

Kemal Burkay

Back to top button