Derin Devlet’in Dönüsü?
Bazen okurlarimiz soruyor, ‘hocam son dönemde yazilariniz biraz karamsar olmadi mi’ diye. Bizler somut verilere göre analizler yapiyoruz, buna göre öngörüde bulunmaya çalisiyoruz. Eger yazilarimizda kötümser bir tablo ortaya çikiyorsa, bunu yazarin ruh halinden çok gelismelere baglamak gerekir. Yoksa emin olunuz her gelismeyi hayra yormaya, insanimiza ve yetkililere umut ve motivasyona asilamaya gayret ediyoruz. Ancak olani, tüm netligi ile ilgilisine anlatmaz isek kendimizi ve ülkemizi yaniltmis oluruz.
Örnegin, son dönemde ekonomiden neredeyse hiç iyi haber gelmiyor: Faiz ve enflasyon yüksek seyrediyor, issizlik sürekli artiyor, dolar ise tarihi rekorlar kiriyor. Isin kötü tarafi döviz yüksek olmasina, isçi maaslari düsmesine ve issizlik artmasina ragmen, daha rekabetçi hale gelmesi beklenen ekonomi ihracat yapamiyor, son 3 aydir ihracatimizda ciddi düsüsler yasaniyor. Kisi basina gelir de 2010’dan bu yana adeta takildi kaldi. Tablo bu olunca ekonomide kriz beklentisi, en azindan büyük sikinti beklentisi her gün gündemde tartisiliyor.
Sanki siyaset farkli mi? Orada da gerilim hakim ve sanki herkes bir dakika sonra patlayacakmis gibi
Toplu elektrik kesintisi (daha dogrusu sistemin çökmesi); Adliye’nin teröristlerce basilarak bir savcinin katledilmesi, Agri’da terör örgütü mensuplariyla güvenlik güçleri arasinda yasanan silahli çatisma ve ardindan gelen agir iddialar hep eski Türkiye’yi hatirlatiyor. Belki ‘Yeni Türkiye’ sözlerini çok duyuyoruz, ancak birkaç yildir yasadiklarimiz hep tanidik geliyor.
Hükümet ve Cumhurbaskanligi’ndan bakinca tüm bunlar ‘mutlu bir dogumun sancilari’ sanilabilir. Ancak gerçek manzara hiç de öyle degil Türkiye, zorlu bir reform sürecini tercih etmek yerine kolayi tercih etti, belki manipülasyona geldi ve kestirmeden bir yerlere varmaya çalisti, o da olmadi. Örnegin ekonomide üretken ve inovatif olamadik, siyasette ise eski Türkiye’nin kanunsuz-hukuksuz yönetim hastaliklarindan tam olarak kurtulamadik. En kötüsü derin devlet denen yapilardan kurtulma sansini belki de uzunca bir süre için kaybettik.
DERIN DEVLET GERI MI DÖNDÜ?
Yeni degil, belki de 5 yildir yaziyorum; Türkiye derin devletin kuyrugundan tuttu ve isin sonunu getirmeye ramak kalmisti. Ancak, yöneticiler meselenin özüne gitmek yerine, isi basit bir satranç oyununa çevirince firsatlar kaçti. Daha o davalarin saniklari içeride iken derin yapilanma yeni versiyonlarini ve kadrolarini olusturmustu. Bunu bir yazimda ‘Ergenekon 2.0’ diye adlandirmistim. Ancak, herkes birbiri ile olan sorunlarini ayni torbaya atip, meseleyi sulandirinca hem davalar çikmaza girdi, hem de kurunun yaninda yas yandi. En kötüsü büyük firsatlar kaçti.
Simdi Hükümet bas düsman olarak Cemaat’i görüyor. Elbette ‘Geziciler’ ve 6-7 Ekim olaylarini tekrarlar korkusuyla Örgüt de korkulanlar arasinda. Bu saydiklarimiz için de ‘derin devlet’ korkusu adeta ortadan kalkti. Yani bahsettigimiz yapilara gün dogdu, Türk toplumu ve siyasi aktörleri bir kez daha gafil avlandi
Oyun basitti; AK Parti’yi elestirilerle, disaridan saldirilarla yenebilmek çok zordu. Bu parti ancak içeriden bölünmelerle zayiflatilabilirdi. Tabanda ve tavanda ayrisama saglanmaliydi ve ardindan ekonomide ve güvenlikte krizlere yelken açilmaliydi
Söylediklerim yanlis anlasilmasin, ‘AK Parti’nin hiçbir suçu yok da herseyi görünmez bir el ayarliyor’ demiyorum. Bu süreçte AK Parti’nin pek çok kusuru oldu. 2007 seçimlerinden sonra yasanan özgüven patlamasi, partiyi olusturan pek çok grubun dislanarak fikri tabanin daraltilmasi; Avrupa Birligi baglarinin zayiflatilip yerine Suriye ve Irak gibi Ortadogu sorunlarinin konulmasi; isbirlikçi ve uzlasmaci dis politikadan daha sert ve çatismaya yatkin bir siyasete kayilmasi; özgürlükçü söylemin eyleme dönüsmekte zorlanmasi, hatta yer yer söylem bazinda dahi kapsayici-kucaklayici olunamamasi; içerideki çürük elmalarin zamaninda temizlenmemesi; usul eksiklikleri ve kanunlarin uygulanmasinda özensizlikler, hatta hoyratlik vs. Tüm bunlar ve belki de fazlasi partinin eksikleri, yanlislari. Baska bir deyisle, AK Parti kendisinden beklenen hatalari yapti, iktidar yipranmasi da buna yardimci oldu. Ancak tüm bu hatalari istismar eden, hatta hata yapmayi kolaylastiran bir güç de her zaman oldu.
CEMAAT VE PARTI KAFA KAFAYA TOKUSTURULDU
Dedigimiz ve defalarca tekrar ettigimiz gibi AK Parti’yi zayiflatmada ilk taktik tabanda ve tavanda kavgaydi. Liberallerle ve solla kopuslar fazla dikkat çekmedi belki, ancak asil darbe ön saflardaki itismeyle yasandi. Cemaat ile Parti adeta kafa kafaya tokusturuldu Çünkü biliniyordu ki AK Parti’yi Cemaat ile kavga ettirmeden yikmak zordur, belki de mümkün degildir. Sonuçta hedeflenen oldu ve Hükümetin iki ana sütunu birbirine girdi ve hala da birbirlerini yikmakla mesguller.
Stratejin diger ayaklari ise tavanda, yani Cumhurbaskani ile Basbakan, Cumhurbaskani ile önceki Cumhurbaskani, Arinç gibi partinin abileri ile Gökçek gibi isimler arasindaki çekismeler-kavgalar. Bu asamayi tamamlamasi umulan ise ekonomide kirilma ve güvenlik alaninda ‘yönetilemez bir ülke’ algisinin insasi
Agri’ya baktigimizda, Savci Kiraz’in katledilmesini düsündügümüzde, 6-7 Ekim ve Çözüm Süreci’nin askiya alinmasini sorguladigimizda hep ayni seyler geliyor aklimiza Örnegin Adliye Baskini ve Savci’nin öldürülmesinde gerçeklerin % 10’una dahi hakim oldugumuzu sanmiyorum. Ayni sekilde Agri’daki görünmez üçüncü aktörü tahmin etmemek zor.
Bitirmeden önce, Habertürk yazari Fehmi Koru’nun açiklamalarina deginmeden geçemeyecegim. Söyle diyor Koru:
‘Agri’da yasananlar bir provaydi. Siyasi partiler ve seçimlere dönük bir provaydi. Olayi gerçeklestirenler ister devlet içinde bazi odaklar olsun ya da baska güç odaklari olsun sunu test ettiler; Böyle bir olay karsisinda toplum nasil bir reaksiyon gösterecek? Ne kadar gerilecek? Bence bu provada basarili olamadilar. Bu testte umduklarini bulamadilar. Ama yine de bundan sonra seçim sonuçlarini etkileme amaciyla benzer provokasyonlar yapilabilir Devlet içinde çetelerin oldugunu, devlet içinde devlet oldugunu biliyoruz. Bunlarin ortadan kaldirilmadigini da gördük. Ancak siyasiler sagduyulu davranabilirse bu süreci atlatiriz.’
Sözün özü, Yeni Türkiye hayalleri çok güzel, ancak eski Türkiye’nin hastaliklarindan kurtulmadan, bunun için gayret göstermeden hayallere kapilmak dogru degildir. Yoksa gerçek, karsiniza maliyetleriyle dikiliverir.
15 Nisan
Sedat Laçiner