‘Kaynak nerede?’ diye soran iktidar mensuplarina
‘Bir lokma bir hirka’ diyerek iktidar oldunuz. Tam 13 yildir bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Saraylarda yasiyor, özel uçaklarla geziyorsunuz. Yaz için ayri villaniz var, kis için ayri villa. Yani bir eliniz yagda, bir eliniz balda.
Siz böyle lüks bir hayat sürerken yaklasik 40 milyon insanimiz yoksulluk sinirinda yasiyor. Evine ekmek götüremeyen, sokaklarda çöp karistiran insanlarimiz var. Günyüzü görmeden, bu ülkede yaslanip gidecekler.
Simdi muhalefet partileri sizin çözemediginiz bu soruna dair çözüm önerileri sunuyor. Yapabilirler mi bilemem. Fakat 13 yildir yönettiginiz ülkede 40 milyon insanin yoksulluk sinirinda olmasindan utanç duyup agzinizi açmamaniz gerekirken, büyük bir kibir ve simariklikla ‘Kaynak nerede?’ diye kabadayilik yapiyorsunuz.
Kaynak nerede biliyor musunuz?
Kaynak, bir iktidar ugruna terk ettiginiz o vicdandi, heyecandi, inançti ve bu halkin size duydugu güvendi. Çünkü bütün sorunlarin çözümünün kaynagi, o sorunun verdigi aciyi yürekte hissetmektir.
Üç günlük iktidar ugruna tüm bu degerlerden vazgeçtiniz. Yüreginiz taslasti. Ruhunuz karardi. Inanciniz zedelendi.
Sorunlarin acisini yüreginizde hissetmez oldunuz.
Iste bundan dolayi ‘Kaynak nerede?’ diye sorup duruyorsunuz.
Sana da bir çift lafim var sevgili okur
Birçok köse yazari, gazeteci arkadastan söyle sözler duyuyorum: ‘Bir konuyu sakin bir tonda yaziyorum, kimse itibar etmiyor. Bir sorunla alakali analiz yapip çözüm önerisi sunuyorum kimse umursamiyor. Ne zaman ki birine çakan ya da bir partiyi, toplulugu dogrudan hedef alan yazilar yaziyorum, okunma rekorlari kiriyor. Acayip övgüler aliyorum.’
Bu, tüm yazarlar için ciddi bir sorun. Mevcut ortam, bizi, meseleleri tartismaktan çok, kavgaya tesvik ediyor. Gerginligi azaltalim, gerçek problemlerimizi konusalim derken kendimizi bir kavganin taraftari konumunda buluyoruz.
Ve bu durum, toplumdaki kamplasmayi daha da artiriyor.
Ülkemizin yüzlerce sorunu var. Siz, biz, hepimiz bulundugumuz yerden bu sorunlarin çözülmesi için çabaliyoruz.
Fakat öyle bir zaman geliyor ki yazilarimizla, sözlerimizle, davranislarimizla tam da sorunlari çogaltan unsurlara dönüsüyoruz.
Adaletin bu mu sevgili okur?
Burada senin de ciddi kusurun var sevgili okur.
Çünkü sakin, çözüm öneren yazilara, konusmalara gerçekten de prim vermiyorsun. Istiyorsun ki her gün en agir sözlerle birine çakalim. Birinin agzinin payini verelim. En kuvvetli, en damardan kim çakiyorsa en çok onu seviyor, onu parlatiyorsun.
Fakat bekliyorsun ki hep ‘karsi taraf’a çakalim. Hem bize ‘tarafsiz ve adil ol’ diyorsun, hem de kendin en fanatik taraftar oluyorsun.
Adaletin bu mu sevgili okur?
Destekledigin partiye, cemaate, ideolojiye yöneltilen elestirileri haksiz ve abartili buluyorsun. ‘Karsi taraf’a yapilan elestirileri yüzeysel ve hafif buluyorsun.
Senin, hatali gördügün kesimleri elestirdigimizde bizi göklere çikariyorsun. Fakat senin da tarafini tuttugun kimseleri, partileri, cemaatleri elestirdigimizde yine bizi yerin dibine batiriyorsun.
‘Iyi, dürüst, haysiyetli, kabiliyetli insan kimdir, nasil anlarim, nasil tanirim? ’ Buna hiç kafa yormuyorsun.
Tek bir cümlesine bakarak bir yazar hakkinda kanaat sahibi oluyorsun. Tek bir yazisini okuyup tek bir konusmasini dinleyip begendigin yazara peygamber muamelesi yapiyorsun. Bir baska gün ayni yazari deccal ilan ediyorsun.
Olmaz ki sevgili okur
Böyle yaparak bizi ikiyüzlü davranmaya sevk ediyorsun. Farkindasin degil mi?
Esasinda yazilari kafandaki dogrulari pekistirmek, onaylatmak için okuyorsun.
Sana uymayan yazarlari aninda ‘satilmis’, ‘vatan haini’, ‘çikarci’ diye yaftalamaktan imtina etmiyorsun.
Hatta ‘karsi taraf’i elestirdiginde ‘çok zeki’, ‘çok akilli’, ‘çok dürüst’, ‘çok fedakar’ diye tanimladigin yazara senin tarafini elestirdiginde ‘aptal’, ‘satilmis’ muamelesi çekiyorsun.
Tek bir gün ‘Bir dakika, bu arkadas bizi elestiriyor ama bir bakalim ne diyor, söylediklerinde dogruluk payi var mi?’ diye sormuyorsun. Ya da sunulan önerileri akil süzgecinden geçirmiyorsun. Tek kriterin var: Sana uyuyor mu uymuyor mu?
Baskalarinin gözündeki çöp için kiyamet koparirken, tarafini tuttugun kesimlerin gözündeki mertegi bir türlü görmüyorsun.
Tartismalari, tipki bir futbol maçi izleyen taraftar psikolojisiyle izliyorsun. Demokratligi, özgürlükçülügü, bir arada huzur içinde yasamayi Senin dogrularinin kabul edilmesi ve herkesin senin yaninda saf tutmasi olarak anliyorsun.
Hepimizin hatalari var
Sevgili okur hepimiz bu ülkede iyi seyler yapmaya çalisiyoruz.
Hepimizin hatalari var. Hepimiz zaman zaman yanlislar da yapabiliyoruz. Yanlis bir söz söyleyebiliyor, bazen isabet kaydetmeyen yorumlar yapabiliyoruz. Hatta bazen sonradan ‘Hiç olmadi’ dedigimiz yazilar yazip konusmalar yaptigimiz bile oluyor.
Senin doktorlugun, ögretmenligin, isçiligin, esnafligin, memurlugun, polisligin, yargiçligin, avukatligin, isadamligin, ögrenciligin Ne kadar kiymetli ve degerliyse bizim yaptigimiz yazarlik, gazetecilik de ancak o kadar kiymetli. Hepimiz bu ülke daha iyi olsun diye çalisiyoruz.
Diyecegim o ki sevgili okur, hem bize hem kendine bu kötülügü yapma.
Sen demokrat ol ki biz de olalim. Sen özgürlükçü ol ki biz de olalim. Fanatizmden kurtul ki biz de tarafsiz olalim. Sen iyi seylere prim ver ki biz de iyi isler yapalim. Sen iyi ile kötüyü saglikli bir sekilde ayir ki biz de iyiye yönelelim. Sen elestiriye açik ol, elestiriyi düsmanlik olarak görme ki biz de korkmadan, çekinmeden senin destekledigin partilerin, gruplarin yanlislarina dikkat çekelim.
Taraftar psikolojisiyle degil
Böylesi hem senin için daha faydali olur, hem de ülkemiz için.
Taraftar psikolojisiyle degil gerçek bir demokrat tutumla bizi elestir ki, biz de kendimize çekidüzen verelim. Hepimiz kendimize çekidüzen verelim ki ülkemizde isler yoluna girsin.
Gladyatörlerin dövüstügü arenada sen seyirci olursan, bize de tek isi dövüs olan gladyatör olmak kaliyor.
Böyle bir ülke mi istiyorsun sevgili okur?
———————————————-
22 Nisan 2015
Levent Gültekin