Mi mornarzis
Unutmabeni çiçeginin Ermenicesi, tercümesi unutmabeni Pekçok dilde ayni Bir bakima, insanin hafizasiz yasayamayacagini hatirlatan çiçek Soykirimin yüzüncü yili etkinliklerinin evrensel simgesi. Hafiza ve adalet üç gün süren ve sade Ermeni degil bütün soykirimlari hatirlayan Erivan’daki uluslararasi anma ve toplantinin ana temasiydi.
Cuma anitin bulundugu Kirlangiç Tepesi’nde sagli sollu Anadolu yerlesimlerinin adlarini bir kez daha görünce soykirimin Ermenilerin oldugu kadar bizim hepimizin hikâyesi oldugunu düsündüm. Onlarin degil, bizlerin hepimizin. Ermenilerin kadar Çerkesin, Kürdün, Türkün yüzyillik acisi ve yasi bu. Asirlar boyunca hemhâl olmus, ebrulîlesmis topluluklardan önce birinin, ardindan digerlerinin o vahdetten siddetle kopartilmasinin yasi bu. Yüz yillik bereketsizligin, ahlâksizligin, adaletsizligin kaynagi
Unutturulmus, unutulmak istenmis, hatirlanmasin diye ne yalanlarla bezenmis berbat bir hikâye bu. Cedlerimizin, siyaset erbabindan ticaret erbabina, köylüsünden sehirlisine isine geldigi ölçüde gizlenmis ve muazzam çabalara ragmen artik her yerde fas olmus bir hikâye bu. Ermenilerin adalet arayisi bugünkü ifsanin, ilâmin, itirafin anadamari, bundan kusku yok.
Nitekim anmalarin diger güçlü simgesi dayaniklilik: ‘Soyumuz kirildi ama buradayiz, saglamiz ve adaleti hâlâ talep ediyoruz!’
Erivan’da ister oradan ister Diasporadan Türkiye’yi hedef alan hiçbir mesaj yoktu. Sadece kafalarda ve demeçlerde ‘neden Ankara hâlâ soykirimi tanimiyor’ sorusu vardi. O kadar. Bunun aksine resmî Türkiye, sogukkanliligini külliyen kaybetmis bir hâlde görülmemis bir beceriksizlikler serisiyle kayitlara geçti. Kime ne ayar çekecegine, kime hangi dersi verecegine, kime ne lâf yetistirecegine sasirdi. Verdigi tepkilerde iftira, yalan diye baslayip, lâfi döndürüp dolastirip suçunu kabul edercesine ‘ama siz de sunlar, bunlara yaptiniz’ demekten öteye gidemedi. Çünkü gidecek bir ötesi yok! Davutoglu’nun sifahen ‘tehcir insanlik suçudur’ çikisi ki gayet önemli, anaakim inkârci yaygaradan duyulmadi bile.
Hükümet Vatikan ve Viyana sefirlerini çekti. Belgrad, Berlin, Moskova, Sofya, Vasington sefirlerini neden çekmedi belli degil. Bu baglamda Ankara, diplomasinin sifir noktasindadir. Birbirleriyle savasan ülkeler dahi sefirlerini çekmemeye çalisir, asgarî irtibati muhafaza eder. Içeride artik her politikaya damgasini vuran ‘benim gibi düsünmeyen düsmanimdir’ politikasi aynen disariya yansitiliyor.
Ankara Obama’nin soykirim dememesine ve adini vermeden Ermeni Soykirimi’nin bütün ögelerini sayarak tasvir eden ABD ve diger ülkelere sevinsin mi kizsin mi bilemedi. 24 Nisan’i nasil gölgelerim diye debelenirken, 25 Nisan Anzac Günü’nü bir yilligina 24’üne kaydirarak gülünç olmanin yaninda 23 Nisan’in 95’inci yildönümünü tamamen atladi. Zaten baskanlik sisteminde meclisin artik ne önemi vardi ki? Çanakkale müsameresi 18 Mart Çanakkale Zaferi’ne dahi gölge düsürdü. Avustralya ve Yeni Zelanda’da bu sayede soykirimi duymayan varsa duymus oldu. Sonuçta kendi çalip kendi oynayan bir ülke varsa o da zavalli resmî Türkiye idi.
Bugün resmî Türkiye (buna Kemalist inkârci cephe de dâhil) keskin sirke misâli küpüne zarar veriyor.Yasini tutan, atalarini yâd eden Ermenilere duydugu tahammülsüzlük, soykirimi agzina alan herkese yagdirdigi hakaret ülkeyi uluslararasi camiada ‘ahlakî parya’ mertebesine tasiyor.Huntingtonvarî bir istahla dinler savasinin bayraktarligina soyunan bir AKP Türkiyesi imaji giderek yerlesiyor. Hayra alâmet degil bütün bunlar.
Hrant’i andim Tepedeki kirlangiçlarla. Isterdi illâki burada olmak Çabasi katliyle sonuçlandi evet, amaaçtigi hafiza kaynagi çaglayan oldu, çaglayanin buldugu çatlak da devasa bir gedik. Daha da üstü örtülmez. Unutmadik, ne seni ne digerlerini.
——————————————-
Taraf-28 Nisan
Cengiz Aktar