Makale

Silâh olarak hukuk

Nâzim Hikmet’in siiri üstüne hazirladigim bir yazi dolayimiyla sair hakkinda yazilmis birçok seyi de okuyorum. Bunlarin arasinda, dogal olarak, Memet Fuat’in yazdigi 700 sayfalik biyografi de var. Memet Fuat’in bu kitapta (Adam Yayinlari, 2006) öncelikle ugrasi, Nâzim Hikmet’in ugradigi, daha dogrusu ugratildigi büyük haksizlik, hukuksuzluk. Bu, benim ‘siirsellik’ kaygimdan farkli, ama çok etkileyici bir konu. Ilk kez tanismiyorum. Baskalarinin yanisira, ama ‘yanisira’ degil hepsinden ileri biçimde, Memet Fuat bu hukuksuzlugu öteden beri ortaya koymustur. Mehmet Ali Sebük gibi hukukçularin (avukatti) zaten tamamen çürük olan davayi milimetre milimetre nasil çürüttügünü ta Yeni Dergi’de yayimlamisti. Ama insan ne kadar bilse, yeniden okurken gene etkileniyor, kahroluyor.

Bu ‘kahrolma’nin bir ciddi nedeni var. Bu dünyada yasayan her insanin atalari (kendi ‘ata’si olarak bildigi kimse onlar) mebzul miktarda halt etmistir, suç islemistir. Ama, zaman içinde, öyle ya da böyle, üstü açik ya da kapali, bu haltlarindan ötürü birileri özür dilemistir. Biz simdi Nâzim Hikmet’i bir biçimde ‘nasil bir ‘biçim’se bu’ ‘rehabilite ettik’. Herkesin agzinda bir ‘Nâzim Hikmet’ var ”büyük sair’, ‘vatan sairi’ falan filan. Ama biz Nâzim Hikmet’e karsi isledigimiz somut suçlarla ilgili bir sey yaptik mi? ‘Biz’ derken, elbette, zaten tarih boyunca bu gibi kepazeliklerle ugrasan bir avuç aydini kastetmiyorum; ‘resmî Türkiye’yi kastediyorum.

Nâzim Hikmet hikâyesi inanilmaz bir hukuk cinayetinin hikâyesidir. Iki askerî mahkeme, kendilerine verilen emirle, gözlerini kirpmadan, hiçbir kanit, hiçbir inandirici gerekçe olmadan, bu adamin burnuna 28 yili dayamistir. Sonraki süreçte de, askerî yargiç ya da doktor, Nâzim Hikmet’le ilgili verebilecegi en kötü karar neyse onu, tereddütsüz, vermistir.

Bugün dolayli yollardan Nâzim Hikmet’e ‘cici sair’ muamelesi yapmak bir sey kurtarmaz. Memet Fuat, ‘Nâzim sunu sunu göremeden öldü’ diyor. O ‘sunu sunu’, örnegin bazi kitaplari… Nâzim, pek çoklarinin diline hiç degilse bazi dizelerini pelesenk ettigi Kuvayi Milliye Destani’nin Türkiye’de yayimlandigini görmeden öldü. Onun neleri görmeden öldügünü yazan Memet Fuat’in görmeden öldügü birçok sey var simdi (su degindigim tuhaf ‘rehabilitasyon’). Simdi ben bunlari yaziyorum ve ben kimbilir neleri görmeden ölecegim. Etti üç kusak! Bu üçüncü kusaktan sonra, bu konuda bilinmesi gereken, bilinecek mi? ‘Biz, bu sair Komünist’tir diye, her türlü hukuk kuralini çigneyerek adami 13 yil hapiste tuttuk ve bir hukuk cinayetine kurban ettigimizi de sonuna kadar itiraf etmedik’ diyecek mi ‘resmî agiz’? Hiç sanmiyorum.

Öyle bir ‘itiraf’ olabilseydi su Ermeni Kiyimi konusu bu biçimi almazdi.

Ve o konuda ve daha bir yigin konuda ‘dogru’ konusulabilseydi, belki bugünlerde yasadigimiz felâketler olmazdi.

Ne kastediyorum ‘bugünlerde yasadigimiz felâketler’ derken? Tabii ki Tayyip Erdogan’i ve kurmaya çalistigi düzeni kastediyorum. Belki ‘kurmaya çalistigi’ndan da önce, bugün, iktidarini korumak için basvurdugu çareleri kastediyorum. Yolsuzluk iddialarinin üstü görülmemis uygulamalarla kapatildi; bugünlerde Suriye TIR’larinin aranmasi gerekçesiyle gene savci tutuklaniyor. Yargi, yasama, yürütme, her sey, Tayyip Erdogan’in hoslanmadigi, sevmedigi, düsman belledigi kisileri kistirmanin ve susturmanin araçlari; hukuk, iktidarda olanin hasimlarina karsi kullanacagi bir silâh haline getirildi.

Bu toplumun hukukla iliskisi basindan beri böyle ters yürümüstür. Istiklâl Mahkemelerinden, iste sözünü ettigim Nâzim Hikmet’i hapse tikma mahkemesine (Fevzi Çakmak’in emirlerini yerine getiren), oradan Yassiada’ya, 12 Mart’in ‘Sabotaj Davasi’na, 12 Eylül’ün anli sanli sikiyönetim davalarina, kesintisiz bir hukuksuzluk hukuku islemistir. Bu saydiklarimin ardinda ayni ‘toplum mühendisi’ kurucular iradesinin etkin oldugunu söyleyebiliyoruz. Simdiyse o iradenin karsitini temsil eden Tayyip Erdogan iradesi yürürlükte. Ama hukuk olarak hukuku çigneyip yargiyi bir silâh olarak kullanma anlayisi çerçevesinde bu iradenin eskisinden bir farki yok. Ya da, bilinen deyimle, ‘fazlasi var, eksigi yok’.

——————————————

Taraf-9 Mayis

Murat Belge

Back to top button