Makale

Bingöl, Erzurum, Diyarbakir eylemleri; Kim neyi hedefliyor?

27 Mayis tarihli ‘Iyi saatte olsunlar is basinda’ baslikli yazimla son dönemde dikkat çeken provokatif nitelikteki olaylara dikkat çekmis, söyle demistim:

‘Resmin bütününe bakildigi zaman yukaridaki eylemleri anlamak kanimca zor degil. Belli ki seçimde yarisan aktörler sadece siyasi partiler degil, bir de görünmeyen aktörler var. Onlarin bir bölümü, en basta da son büyük vartayi atlatan derin devlet unsurlari, Ergenekoncular, JITEM’ciler ve ötekiler, kendi hesaplarina ortami germek için eylemdeler. Bunlarin kimisi devlet kurumlarinda, kimisi disinda, su ya da bu siyasi partinin, paravan veya taseron örgütün içinde.

‘Bunlar yaptiklari eylemlerle hem kamuoyu olusturmak, seçimleri etkilemek, hem de gerginlik yaratmak, yeni çatismalarin fitilini ateslemek istiyorlar. Bu, on yillar boyunca basvurduklari bir yöntemdir.’

Olaylarin devam etmesi bekleniyordu. Nitekim Sirnak’in bir köyünde HUDA-PAR’lilara yönelik saldirida iki kisi öldü. Ardindan Bingöl’de bir HDP seçim arabasinin soförü köy yolunda ölü bulundu, vücuduna 30 kursun sikilmisti. Bunu Erzurum’da HDP mitingine yönelik saldiri izledi. Onu da 5 Haziran’da, yani seçime bir gün kala, HDP’nin Diyarbakir mitinginde patlayan bir bomba izledi. Olay önce trafo patlamasi sanildi, sonra bomba oldugu söylendi; ölü ve yaralilar var.

Son üç olay, özellikle de Diyarbakir mitingindeki olay büyük yanki yapti. Kabaran öfke ve tepkiler sosyal medyaya da yansiyor.

Özellikle Bingöl’deki eylemle Diyarbakir mitingindeki patlamanin, eger trafo patlamasi degilse ‘ki öyle olmadigi anlasiliyor- provoksyon oldugu kanisindayim.

Akla gelen, daha dogrusu gelmesi gereken soru sudur: Böyle bir provokasyonu kim yapar?

Biz Kürt ve Türk siyaset adamlarinin, hatta yasi belli bir olgunluga erismis olan siradan insanlarin bu konuda epeyce deneyimi var. 1960’li, 70’li yillari, daha sonrasini yasadik.

Provakasyon öyle bir eylemdir ki, provokatör ve ona eylemi yaptiran odak bununla kamuoyunu kiskirtir, belli bir gerginlik ve çatisma yaratmak ister. Çogu zaman fail ilk akla gelen degildir.

Örnegin 1978 yilindaki Maras olaylari bu türden bir provokasyondu; camiye bomba atildi ve Alevilere, solculara yüklendi. Böylece Sünni kitle kiskirtilip Alevi Kürtlere saldirtildi. Oysa bombayi koyan ne Alevi, ne de solcuydu. Yillar sonra bu eylemin Alevi Sünni çatismasi yaratmak isteyen kontrgerilla tarafindan düzenlendigi anlasilacakti.

Malatya’da Belediye Baskani Sünni Kürt Hamido’ya gönderilen ve onun ölümüne yol açan paket bombasi da yine Alevilere ve solculara yüklendi, kitleler kiskirtildi; Malatya’da da sol kesime ve Alevilere karsi terör estirildi; evler, isyerleri tahrip edildi, onlarca kisi öldürüldü.

Kirikhan’da bomba, onu camiye koymak isteyenlerin elinde patladi; onlar da ne solcu, ne de Alevi idiler, Kontrgerilla’nin kullandigi tetikçilerdi.

Böylesine daha nice örnek verilebilir. O dönemde Cunta darbe hazirligi içinde idi ve bu sekilde Kontrgerilla ve benzeri suç ve provokasyon odaklari eliyle bir dizi eylemler tezgahlandi.

Bu deneyimleri de göz önüne alarak düsünürsek Bingöl’deki HDP soförünü kim ve niçin öldürmüs veya öldürtmüs olabilir? Ayni soru Diyarbakir eylemi için de geçerli.

Belli ki bu eylemi yapanlarin ondan bir beklentisi var. Bu beklenti ne olabilir? Ilk anda akla gelen ihtimallerden biri, bu eylemleri seçimlerde HDP ile rakip durumda olan, onunla çekisen bir partinin yaptirmis olmasidir, amaç ise onu sindirmek… Ama bu kolayci bir yorum veya suçlama olur. Failler yakalanip yargi önünde suçlarini itiraf etmedikçe böyle bir iddia inandirici olmaz. Kaldi ki bu tür eylemlerin ona hedef olan partiyi yildirmayacagini, aksine magdur duruma düsürüp beklenenin tersi sonuçlara yol açabilecegini de, hasim durumdakiler pekala hesaplayabilirler.

Ikinci olarak akla gelen, bu tür eylemlerin HDP’yi sindirmek degil, tam tersine kiskirtmak amaciyla yapilmis olmasidir. Kanimca bu çok daha güçlü bir ihtimaldir. Geçmis deneyimlerimiz de genellikle böyle oldugunu gösteriyor. Birine yönelik eylem yapip eylemi onun rakibi görünen kesime yüklemek… Onu karsi eyleme yöneltmek, gerilim ve çatisma yaratmak…

Diger bir deyisle bunu üçüncü bir el yapar.

Bu ülkede bunu çok görüp yasadik. Bugün de bunu yaptirabilecek iç ve dis odaklar ve onlara taseronluk edecek örgütler yok degil. Kanimca HDP bürolarina karsi Mersin ve Adana’daki bombalama eylemleri de bu türdendi.

Su 7 Haziran seçimlerinde yarisan partilerin disinda, seçim sonuçlarindan kendileri için bir seyler bekleyen, bunu hayat memat meselesi yapmis baska odaklar da var ve onlarin seçimleri etkilemek için nasil canhiras çabalar içinde oldugu herkesin malumudur. Bu nedenle akla birçok ihtimal geliyor. Bu eylemlerin ardinda bir dizi el olabilir. Ergenekoncularin, JITEM’cilerin ve daha baskalarinin… Provokasyon odaklarinin, seçimlerin de ötesinde hedefleri, planlari olabilir.

Bu tür eylemlerin faillerini hemencecik yakalayip ortaya koymak da kolay degildir. Bu genellikle zaman alir ve gerçekler anlasildigi zaman da ati alan Üsküdar’i geçmis olur.

Provokasyonu tezgahlayanlar genellikle toplumda panik yaratmak, kitleleri öfkelendirmek ve kendi planlari dogrultusunda yönlendirmek isterler.

Tüm bu nedenlerle yapilmasi gereken sagduyu ile hareket etmek, kiskirtmalara gelmemek, öfkeleri frenlemektir.

Bu tür eylemleri aydinlatmak görev ve sorumlulugu ise elbet en basta hükümetindir. Mersin ve Adana eylemlerinde failin tespit edildigi söylendigi halde, ne yazik ki o kisi veya kisiler henüz yakalanip olay aydinlatilmis degil.

5 Haziran 2015

Kemal Burkay

Back to top button