Makale

TC neden hukuk devleti olamiyor?

Dogu ERGIL

Toplu yasam kural gerektirir. Uygarlik bir anlamda kurallar ve ölçüler düzenidir.
Demokratik toplumlarda kurallar topluca ve anlasarak belirlenir. Ortak kural ve kaideler, toplumun onayina ve uygar dünyada geçerli ölçülere uydugu oranda hukuk statüsünü kazanirlar. Hukuk kurallari, kanunlara nazaran uzun ömürlüdür. Degistirilmeleri de toplum istegiyle ve eskidikleri için olur.

Geleneksel ve otoriter toplumlar kanunlarla yönetilirler. Egemen güç kolay kanun yapar. Bu kanunlar zaman ve iktidarla sinirlidir. Uyulmasi rizaya degil zora dayanir. Hukuk statüsü kazanmazlar.

Hukuk toplumu-hukuk devleti

Hukuk toplumu, kanunlari yapan otoritenin iki sarta uymasi ile ayirt edilir: 1- Yasalar herkes için geçerlidir. Sagladiklari haklar ve özgürlükler kadar sorumluluklar ve yükümlülükler karsisinda tüm yurttaslar ve kurumlar esittir. 2- Yasayi yapan otorite de ona uymakla yükümlüdür ve uyar. Istisna söz konusu degildir. Özetle, önce toplum, hukukun önceligi konusunda duyarli olmalidir. Ancak hukuka saygili bir toplum, hukukun üstünlügüne bagli bir devlet örgütü yaratabilir ve yasatabilir.

Baska türlü dendiginde, hukuka saygi toplum düzeyinde baslar. Devleti hukuka saygili bir örgüt yapan toplumun tutumudur. Onun hükmeden ve sorumsuz degil hizmet eden ve toplumun benimsedigi kural ve ölçülere uyan bir örgüt olmasini saglayacak olan toplumdur, yurttaslardir. Bunu yapmiyorlarsa, devlet kurumlarinda sakli olan gücü siyasiler ve bürokratlar sorumsuzca kullanabilir, topluma hükmedebilirler. Türkiye’de bu hep böyle olmustur.

Anayasa ve egemenlik sorunu

Bir ülkede devletin ve toplumun isleyisinde çerçeve kurallari belirleyen Anayasa’dir. Türkiye’nin bir türlü hukuk devleti üretememesinin nedeni anayasalarinin siyasi irade disinda yapilmis olmasidir.

Darbe ürünü olan anayasalar degistirilemez miydi? Tabii degistirilebilirdi ama devletin topluma önceligi veya toplumun devlete tabiiyeti o kadar siyasal kültürümüze islemis ki, toplum kendi içindeki çogullugu kavga etmeden yönetecek ortak ilkeleri hâlâ kendi basina üretemiyor. Bu isi kendi iradesini devrettigi devlete birakmis.

Devlet aygitini denetleyen kadrolar da bu ayricaliktan yararlanarak devleti yargi denetimine tabi olmayan, islemlerinde görece sorumsuz bir kurum haline getirmisler.
Otoriter devlet gelenegi, demokrasilerde özerk bir kurum olan yargiyi devlet teskilatinin bir parçasi haline getirmis hâkim, savci ve mahkemeleri bürokratik birer aktöre dönüstürmüstür.

Güçler ayriligini engelleyen bu uygulamayi bir basla olgu tamamlamaktadir. Yerel yönetimler, kudretli ve ödünsüz merkezi yönetim karsisinda güçlenip özerklesememislerdir. Yerel temsil ve katilmayi güdüklestiren bu durum da merkezi otoritenin dengelenip sinirlanmasini engellemistir.

Devletin hukuka uygunlugunun esas yolu yargi denetimidir. Bu yol yaninda bireylerin ve yerel topluluklarin devlet teskilatindan hesap soramamasi, hukuk devletinin önündeki en büyük engeldir.

Sonuç olarak ‘egemenlik ancak kayitli ve sartli millete ait olmus’, daha çok devlet kurum ve kadrolarinca kullanilmistir. Onlar da hukuktan çok kendi konum ve kurumsal ayricaliklarini gözetmislerdir. Bu nedenle devletin tasarruflarindan ötürü meydana gelen haksizlarin giderilmesi için Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nde en fazla dava açilan ülke Rusya’dan sonra Türkiye olmustur.

Bakalim yeni Meclis bu hayati sorun karsisinda ne yapacak?
—————————————-
Bugün-2 Temmuz

Dogu Ergil

Back to top button